Türkiye’de şu anda ne basın özgürlüğü var, ne yargı bağımsızlığı var. Demokrasinin unsurları nedir diye sorduğumuzda geçerli olan kriterlerin hiçbirisi şu anda Türkiye’de fiilen yok. Çünkü şu anda aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa'sı askıda. Fiili bir durum var. İktidar yeni Anayasa’yı referandum ile kabul ettirmeye amaçlıyor. Şu anki fiili durumu meşrulaştırmak için çalışmalar var.
Dünyanın Türkiye’ye bakışı, bizim 13-15 yıldır her gün sesimizi duyurmaya çalıştığımız olayın boyutları uluslararası olunca, o etkiler uluslararası toplumu ilgilendirince daha netleşti. Yoksa biz 13 yıldır Türkiye’nin bir karabasan yaşadığını, gelen iktidarın bir proje görevlisi olduğunu ve Ortadoğu’nun bölünmesi çerçevesinde görevli geldiklerini, gizli ikili anlaşmalarla bu yaptığı görevlerin belirlendiğini, iktidarın belli bir görev için burada bulunduğunu ve bu görevi de maşallah başlangıçta ‘demokrasi, demokrasi’ diye halkı kandırarak bir demokrasi görüntüsü içinde iktidara geldiklerini söyledik. Bunları hep anlattık. Demokrasinin olmadığı bir yerde ne basın özgürlüğü olur, ne bir yargı olur, ne bağımsızlık, ne özgürlükler, ne insan haklarına saygı, ne güven, hiçbiri olmaz.
Dolayısıyla bugün gelinen nokta sadece bir sonuç. Geç kalınmış olan bu yurtdışındaki tepkilere ‘Günaydın’ diyorum. Sputnik de kapatılır, diğer ilişkiler de kapatılır. Yani internet eğer birisinin istediği bir haberi yapmıyorsa o siteye yasal olarak bile müdahale edilmiyor, gayri yasal, bir mahkeme kararı olmadan, ve o sitenin kapatılmasının dışında tüm o blok ya da sistem kapatılıyor. Yani burada sadece tek kişi hakimiyeti var. Dolayısıyla işi, basın özgürlüğüne indirmek de yanlış, Türkiye’de bütün haklar şu anda askıya alınmış durumda.