BBC Türkçe'nin aktardığına göre Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD merkezli yayın kuruluşu CNN için yazdığı makale şu şekilde:
"Herkes, siyasi görüş, milliyet din ya da kültür farkı gözetmeksizin barış ve adalet talebi konusunda birleşmiştir. İnsanlık tarihi de aslında bir anlamda adalet ve barış arayışının tarihidir. İslam da bu arayışın bir parçası. İslam kelimesinin Arapça kökeni 'silm', yani barıştan gelir. İslam da takipçilerine siyasi, ticari ve sosyal hayatta adaleti ve adil davranmayı öğütler. Bu yüzden de 1400 yıldır Afrika, Asya, Avrupa ve Orta Doğu'daki Müslümanlar için adalet ve barış değerlerine ayrı bir önem teşkil eder.
Öte yandan mezhepçilik Müslümanlar arasında giderek daha fazla ihtilafa yol açıyor. İslam'ın, Avrupa'nın 17. yüzyılda çözdüğü bir sorunla hala mücadele ediyor olması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Elbette mezhepçi gerilimler açgözlülük ve kısa vadeli çıkarları gözeten siyasi çatışmalara dayanıyor. Ancak garip olan mezhep çatışmalarının en büyük kazananlarının terör örgütleri ile İslam'ın düşmanlarının olması.
Ne yazık ki çok sayıda Müslüman —özellikle de gençler- DAEŞ (IŞİD) ya da El Kaide gibi terör örgütlerinin verdiği mesajlara karşı hassas hale geliyor. Bu sorun, Müslüman ülkelerin karşısında kayıtsız kalamayacağı bir durum.
Avrupa genelinde camiler, Müslümanlara ait işletmeler ve evler sürekli olarak yakılıyor ve yağmalanıyor. Bu nedenle uluslararası toplumun üzerine düşen terörden en çok etkilenen grup olan Müslümanlara şüpheli gibi muamele edilmesinin önüne geçilmesidir.
Biz Türkiye'de dünya çapında terör örgütü olarak tanınan PKK'yla 30 yıldır savaşıyoruz. Teröre 40 binden fazla insanı kaybettik. Terörün ne istediğini ve nasıl bir yıkıma yol açabildiğini birinci elden görmüş bir ülke olarak, uluslararası toplumdan teröre karşı katı bir duruş sergilemesini istiyoruz. Ancak maalesef uluslararası toplum hepimizi tehdit eden terörizme karşı prensipli bir duruş sergileyebilmiş değil. Kuzey Suriye'de PKK'nın uzantısı olan PYD/YPG Arapları, Türkmenleri ve rakip Kürt grupları zorla göç ettiriyor ve etnik temizlik yapıyor.
Bu hafta İstanbul'da bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı devletlerinin teröre karşı küresel bir mücadeleye önderlik edeceğinden şüphem yok. Ancak dünyadaki tüm Müslümanlar sesleriniher türlü baskıya karşı yükseltmeli ve baskı altındakilerin yanında durmalı. Zulümü yapanın veya zulmedilenin kimliği bu noktada önemli olmamalı.
Bu yüzden Türkiye, Suriye ve Irak'ta yaşanan çatışmaların kurbanlarını teröristlerin ve suç işleyen rejimlerin insafına insafına bırakmamıştır. Bugün Türk halkı 3 milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı mülteciye ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyor. Çatışmalar bitip ülkelerine barış gelene kadar da komşularımızın ihtiyaçlarına yanıt vermeye söz veriyoruz.
İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam dünyasındaki sorunların müzakeresini ve Müslüman liderler arasındaki fikir alış verişlerini kolaylaştırdı ve yaklaşık yarım yüzyıldır üye ülkelerin önemli kararlar almasına yardımcı oldu. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kuruluşuna dayanan Filistin ve Kudüs sorunu İstanbul'daki toplantıda tartışılacak. Suriye ve Irak gibi bölgesel sorunlar da yine İslam İşbirliği Teşkilatı'nın sorumluluk alanı içerisinde yer alıyor.
Bu noktada İslam İşbirliği Teşkilatının belirlediği 2025 hedeflerinin kabul edilmesi önemli rol oynuyor. Türkiye teşkilatın dönem başkanlığını 2 yıllığında devraldıktan sonra, bu hedefleri yakalamak için çalışacağız.
İslam medeniyeti, insanları en erdemli varlık olarak kabul eder ve liderlere "İnsanları yaşat ki devlet yaşasın" öğüdünü verir. Bu düşünceyle Müslüman liderler ağır bir yükün altındadır.
Bu yükü en iyi şekilde yönetmenin yoluysa Müslüman toplumların ihtiyaçlarını şahsi çıkarların önünde tutmaktır. Ancak bu şekilde 21. yüzyıla yapıcı bir damga vurabiliriz."