Deutsche Welle Türkçe'ye konuşan Demirtaş, Kandil ve Abdullah Öcalan'ın da 'çözüm' için görüşülmesi gereken aktörler olduğunu belirterek, "Parlamentoda yasa, Anayasa yapılmadığı müddetçe sorunlar çözülmez. Yasa, Anayasa, Kandil'de yapılmaz, parlamentoda yapılır, bu işin öncülüğünü yapması gereken de parlamentodur, TBMM'dir" ifadelerini kullandı.
Berlin'de siyasi temaslarda bulunan Demirtaş'ın DW Türkçe'ye yaptığı açıklama şöyle:
"-Avrupa'da uzun süre Cumhurbaşkanı Erdoğan, geniş kamuoyu desteği nedeniyle Kürt sorununa çözümü sağlayacak isim olarak görüldü. Bugün gelinen aşamada sizce Erdoğan hâlâ kilit isim mi?
"Tabii ki Erdoğan bölgede güçlü bir liderdir. Halen öyledir. Fakat liderler açısından gücü nereden elde ettiği ve ne için kullandığı önemlidir. Şimdiye kadar Erdoğan belki halktan aldığı gücü ve desteği Türkiye'de Kürt sorununun çözümü, barış için kullanma vaadinde bulunuyordu ve bu güçlü pozisyonu kamuoyunda bir rahatsızlık uyandırmıyordu. Şimdi ama elde ettiği güç, halktan aldığı güçten çok muhalefeti ezerek, yargıyı, devlet organlarını ele geçirerek, parlamento üzerinde baskı uygulayarak ya da bürokrasiyi ele geçirerek elde ettiği bir güçtür ve bu gücü demokrasi için kullanmıyor. Erdoğan'ın bu kafayla Türkiye'de Kürt sorunu değil en basit toplumsal sorunu bile çözebileceğine inanmıyorum. Kürt sorununun aktörleri, tarafları var. Kandil de, Abdullah Öcalan da aktördürler, kesinlikle görüşülmesi lazım ama bu işin nihai çözüm zemini parlamentodur. Parlamentoda yasa, Anayasa yapılmadığı müddetçe sorunlar çözülmez. Yasa, Anayasa, Kandil'de yapılmaz, parlamentoda yapılır, bu işin öncülüğünü yapması gereken de parlamentodur, TBMM'dir."
'DEMOKRASİ AK PARTİ'NİN EN ÇOK KORKTUĞU KAVRAM'
"-Türkiye'deki Kürtlerin PYD'nin Suriye'deki kazanımları ışığında Türkiye'deki çözüm esaslarını yetersiz bulduğu, çözüm sürecinin bu nedenden ötürü sekteye uğradığı değerlendirmesini yapanlar da var. Çözüm sürecinde hedeflenen sonuçlar sizler için yeterli miydi? Müzakerelerin nihai, somut hedefi neydi?"
Suriye'deki gelişmeler tabii ki çok dikkatle izlediğimiz gelişmeler. Fakat Türkiye'deki çözüm sürecinin nasıl sonuçlanacağı Dolmabahçe mutabakatında çok açık bir şekilde kamuoyu ile paylaşıldı. İşin esasının ne olacağı orada ifade edildi. Hükümet hâlâ Dolmabahçe mutabakatı ile ilgili kendini bağlı hissediyorsa biz HDP olarak tümüyle onu desteklemeye hazırız. Orada Türkiye'nin bölünmesi, parçalanması yok. Federal bir model önermesi de yok. Ama demokrasi var ve AKP'nin en çok korktuğu şey… Erdoğan'ın duyduğu zaman tüylerinin diken diken olduğu kavram… Çünkü o artık bir tür diktatörlük, bir tür tek adamlık istiyor… Mezhepçi bir anlayışla Türkiye'yi yönetmek istiyor. Demokrasi ona uygun bir yönetim biçimi değil. Bu net olarak ortaya çıkmış oldu…"
'SİLAHLAR SUSMALI, ÇÖZÜM MASASINA DÖNÜLMELİ'
"-HDP'nin barış ortamına dönülebilmesine dönük somut inisyatifleri var mı?"
Silahlar susmalı ki çözümü siyasi zeminde konuşabilelim. Ölümler oldukça, her gün eylemler, askeri operasyonlar, PKK'nin bombalamaları, saldırıları oldukça, barışı siyasi zeminde konuşabilmek çok mümkün değil. Silahlar susmalı, çözüm, müzakere masasına dönülmeli, hükümetle değil parlamentoyla, çözüm adına atılması gereken adımlar şeffaf, açık bir şekilde konuşularak, işin muhataplarıyla da tartışılarak, İmralı'da, Kandil'de ikna süreçleriyle, tartışmayla bir silahsızlanma, Kürt sorununda siyasi çözüm süreci rahatlıkla gerçekleştirilebilir. Bütün bunlardan Türkiye kaybetmez, daha fazla kazanır. Demokrasisi kazanır, en azından evlatlarımızı, gençlerimizi yitirmeyiz ve çok daha güçlü bir aydınlık yarın umudu yaratmış oluruz. Biz vazgeçmiş değiliz barış arayışından.