Türk yetkililer böyle bir sorumluluğu üstlenir mi? Moskova’nın adımlarına Ankara cevap verir mi? Rusya’nın yapıcı mesajları, normalleşmenin habercileri olarak değerlendirilebilir mi?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Başkanı Süleyman Şensoy şunları söyledi:
Elbette böyle değerlendirilebilir. Çünkü Türkiye ile Rusya benim kişisel tespitime göre kader ortağıdır. Türkiye-Rusya ilişkilerinin ne olacağı aslında dünyanın da ne olacağı ile doğru orantılı. Dolayısıyla bu kadar hassas stratejik çıkarlara ve aynı zamanda hassas rekabet alanlarına sahip olan iki ülkenin böyle bir talihsiz olay yaşamış olmasından dolayı derin üzüntülerimizi baştan beri paylaştık bütün otoritelerle. Dolayısıyla bir normalleşmeye doğru gidilmesi iki ülkenin de, bölgenin de, dünyanın da menfaatinedir diye düşünüyorum.
Peki Moskova’nın bu tür hamlelerine karşılık olarak Ankara’dan yakınlaşmaya dönük ne tür adımlar beklenebilir?
Ben Ankara’nın bu sürece sessiz kalmayacağını düşünüyorum. Ama tabii resmi bir sorumluluğum yok, sadece bir düşünce kuruluşu başkanı olarak yorum yapıyorum. Çünkü Rusya’nın tepkilerine ve ambargolarına rağmen Türkiye herhangi karşı fiili bir durum oluşturmadı ve aylardır bu konuda sabretti. Bu bile aslında Rusya’ya ne kadar önem verdiğinin ve bu olumsuz süreci büyütmek istemediğinin en büyük göstergesi. Tabii resmi karar alıcıları arasındaki süreç belirleyici ama ikincil kanalların da çalışması lazım. Mesela ben sizin aracılığınızla hemen deklare edeyim, Rusya’da dost düşünce kuruluşlarıyla biz ikincil diplomasi olarak bu konuları Moskova’da, İstanbul’da ya da Ankara’da konuşmaya hazırız.
Sizin şahsi görüşünüz olarak, normalleşmeye dönük adımların hız kazandığı koşullarda ‘Türk Akımı’ projesinin gerçekleşmesi mümkün olacak mı?
Bu siyasi normalleşmeye bağlı. Siyasi normalleşmede mesafe katedilebilirse —bölgesel, küresel dengeler de var bunu etkileyen- ama öncelikle bir siyasi normalleşme sağlanabilirse bunun çok kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede başarılabileceğini düşünüyorum.
Dünyadaki bütün dengelerin yeniden dağıtıldığı bu türbülanslı dönemde Türkiye ve Rusya’nın radikal bir kavgaya girmesinin iki ülkeye de sadece zarar getireceğini, hiçbir kazanç getirmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü küresel anlamda potansiyel risklere ortak olan iki ülke. Ve hem rekabet eden hem işbirliği yapan iki ülke. Dolayısıyla, yüksek rekabet, yüksek işbirliği formülünü bu uçak olayını bir an önce aşarak sürdürmeleri gerekiyor.