Çok sayıda insanın hayatını kaybettiği çatışmalar ve Hakkâri Yüksekova'da kimyasal silah kullanıldığı iddialarının gölgesinde, hükümetle ‘çözüm masası' tekrar kurulabilir mi?
‘KAPIYI AÇIK BIRAKIYORUZ'
HDP Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, Sputnik'e yaptığı açıklamada ‘yaşanan tüm zorluklara rağmen kapıyı açık tuttuklarını ifade etti. Bilgen, "Kürt sorunu gibi çatışmalı sorunların çözümü, hiçbir zaman nihai olarak silahlı çatışma zemininde olmadı. Dolayısıyla bugün içerisine girilen girdap, şiddet sarmalından çıkmak için bir yol aramak, bir öneride bulunmak, bir alternatif üretmek herkesin görevidir. Bugün yapılan çağrılar da her şeye rağmen bu kapıyı açmak, toplumdaki bu beklentiyi karşılamaya dair bir irade beyanıdır" dedi.
Doğu'da yaşananların ardından mevcut hükümetle gerçek bir barış tesis edilmesinin mümkün olup olmadığı sorusunu yanıtlayan Bilgen, bu konuda bir formül bulup, bunu HDP'ye ve topluma önermenin iktidarın görevi olduğunu söyledi. "Kaldığı yerden başlamasının zorluklarının farkındayız" ifadelerini kullanan Bilgen, "Burada iki şey önemli; biri konsept. En son nerede kalınmıştı? Dolmabahçe'de bir deklarasyon vardı. Bu deklarasyonda, toplumun genelini ifade eden makul talepler üzerinde konuşulabilecek bir zemin vardı. İkincisi; taraflar, aktörler aynı yerde durmuyorlarsa bugün itibariyle, bundan sonrasında yeniden bir süreç başlayacaksa ve bu sürdürülebilir bir süreç olacaksa, buradan geri dönülmemesi için bir inisiyatifin, bir iradenin olması gerekiyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın asıl belirleyici olmasının sorun yarattığını ifade eden Bilgen, hükümetin inisiyatif alması durumunda ‘çözüm süreci' için somut adım atılabileceğini kaydetti:
"Burada galiba asıl değişen Cumhurbaşkanının pozisyonudur. Yani daha önceki dönemlerde Cumhurbaşkanının en azından engelleyici bir pozisyonu yokken, güvenlik bürokrasisi ve diğer aktörlerin de bu sürece karşıt bir pozisyon almadığını bildiğimiz için hükümet bir irade, bir inisiyatif sergilemişti. Ama bugün itibariyle galiba hükümetin öncelikle bu sorunu çözmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanının hem hükümet üzerinde hem parlamento üzerinde hem çözüm süreci, Suriye politikası gibi çok kritik konularda asıl belirleyici olması, galiba çözüm sürecinin önündeki en büyük riski oluşturuyor. Parlamento içerisinden, farklı partilerden ve tabii ki yürütmenin sorumluluk kanadı olan hükümetten, bir inisiyatif gelişmedikçe, çözüm sürecine dair somut, ciddi adım atmak mümkün gözükmüyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatifinin azalması durumunda mevcut hükümetle tekrar masaya oturabileceklerini ancak parlamentoda daha geniş katılımlı inisiyatifin doğmasını tercih ettiklerini belirten Bilgen, "Ama bu olmadığında sonuç itibariyle bu süreçler bir risk almadır ve risk alma söz konusu olduğunda da sorumluluğu olan bir muhatap üzerinden gidilmesi gerekir. Dolayısıyla burada hükümettir ülkenin yürütmesinin sorumlu aktörü. Hükümet Anayasa'da tarif edilen rolünü ve sorumluluğunun idrakiyle hareket ederse, elbette ki yeni bir süreç başlayabilir" ifadelerini kullandı.
‘ORTADOĞU'DA BAĞLAR KOPMADAN ÖNCE KONUŞULMALI'
Demirtaş'ın "Bölgeyi dizayn etmek isteyen uluslararası güçlere karşı demokratik ilkelerde birleşme" sözlerini de değerlendiren Bilgen ‘100 yıl önce kurulan yapı, rejim ve haritaların Ortadoğu halkları için sürdürülebilir olmaktan çıktığını' söyledi. Ortadoğu'da yaşayan halkların ortaklaşılabilir bir barış konseptini inşa etmeleri gerektiğini ifade eden Bilgen, "Eğer böyle bir akıl siyasete egemen olmazsa burada ya büyük, daha uzun sürecek bir kaosa herkes katlanmak zorunda kalacak ya da birileri yeni bir istikrarı, başka türlü sağlayacaklar. Yeni bir denge inşa edecekler. Her ikisini de istemiyorsak, bunun yolunu kendimizin araması gerekiyor. Bu çağrı, bugün belki anlamlı fakat belki bir süre sonra bu çağrıların çok pratiğe geçme açısından imkânı, ihtimali kalmayacak. Dolayısıyla bu çağrıları artık son sinyaller, son bağlar kopmadan hâlâ konuşarak, hâlâ siyasal zeminde çözüm aramanın son vesilesi olarak görmek gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.