‘Suriye savaşının ve Türkiye'nin Suriye politikasının Hatay üzerindeki etkileri' başlıklı rapora göre, kent çok yönlü bir cihatçı transfer hattına dönüşürken, sınırda fiili El Nusra egemenliği ve kent içinde IŞİD varlığı gözlemleniyor.
Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs 2013'te yaşanan katliamının üstünden geçen zamana rağmen halk hala yeni bir patlama korkusuyla yaşıyor. Arap Aleviler ve Hristiyanlar hedef gösteriliyor, Sünniler asılsız söylemlerle kışkırtılmaya çalışılıyor. Ekonomik daralma, işsizlik, güvencesizlik ve düşük ücret kronikleşmiş durumda. Sığınmacılar güvencesiz çalıştırılma, fuhuşa zorlanma, küçük yaşta evlilik, cinsel istismar, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişememe gibi derin sorunlarla boğuşuyor.
Raporun genel koordinatörü Ali Ergin Demirhan, Hatay'da saha çalışması da yaparak elde ettikleri bilgileri Sputnik'e anlattı.
Kaçak trafiğin yanı sıra, devletin gözetimi altında da trafik gerçekleştiğini ifade eden Demirhan "Askeri güçlerin, doğrudan kamplardan alınıp Hatay içindeki kamplara getirilmesi. Kilis'e yönlendirilmesi ya da Konya, Kayseri, Adana gibi kentlere transfer edilmesi. Bunlar çeşitli biçimlerde oluyor. Ya sığınmacı görünümü altında gerçekleştiriliyor ya da doğrudan askeri transfer şeklinde gerçekleştiriliyor. Basına yansıyan ve bizim kendi başımıza doğrulamayacağımız ama devlet tarafından yalanlanmayan şey; 2 bine yakın cihatçının Cilvegözü'nden girip Kilis'e ulaşıp, oradan ağır silahlarla tekrardan Azez'e geçmiş olması. Bu da, o dönemde devletin gözetiminde gerçekleşti" dedi.
‘RUSYA VE SURİYE'NİN OPERASYONLARI SONRASI KENTTE CİHATÇI NÜFUS ARTTI'
Bu girişlerin bir bölümünü savaştan kaçan cihatçılar ile yeniden Suriye'ye geçmek üzere Türkiye'ye çekilen cihatçı militanlar oluşturdu. Demirhan, ikmal hattının kesilmesi sonrasında çok yönlü koridora dönüşen Hatay'da, cihatçıların kent üzerinden Kilis'e ve oradan Suriye'nin Azez kasabasına geçtiklerinin gözlemlendiğini belirtti.
‘DENETİM YAPMAK İSTEYEN GÖREVLİLER SÜRÜLDÜ'
Akşam saatlerinde Hatay'dan ciddi geçişler yaşandığını aktaran Demirhan, Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı'nda belirli geçiş noktalarının bırakıldığını, duvar inşaatının örüldüğü yerlerde de geçişler olduğunu söyledi.
Kapılarda var olan denetimin de yardım vakfı aracılığıyla delindiğini ifade eden Ali Demirhan "Diyanetin olsun İHH'nın olsun, yardım TIR'ı geçişleri… Bunlar da zaten kapılardaki denetimi aşmanın ya da denetim varmış gibi yapıp da, denetimsiz geçiş sağlamanın en ciddi aracı, bu yardım TIR'ları, yardım kuruluşlarının otobüsleri. Bunlar da şubat ayında özellikle çok yoğun olarak izlendi" dedi.
‘TÜRKMEN DENİLEN KİŞİLER YABANCI CİHATÇI'
Rapora göre, Bayır — Bucak bölgesinde çatışmalar nedeniyle 2015 yılının sonlarında Yayladağı'nda sınır geçişlerine ilişkin politika gevşetilmesinin ardından, Türkmen göçü olarak sunulan dalgada kente gelenlerin yüzde 80'ini Türkmenler değil, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Kafkasya kökenli cihatçı militanlar oluşturdu. Bu kişilerin sınırdan geçip Türkiye'de kimlik belgesi aldıklarına dikkat çeken Demirhan "Suriye'den gelen herhangi biri, Suriyeli olmak zorunda değil geçici kimlik belgelerini alabilmek için. Suriyeli olmayanlara da Suriyeliymiş gibi geçici kimlik belgesi veriliyor. Siz Orta Asya'dan, Kafkasya'dan ya da Mağrip'ten gelen birine de, bu onlara bir koruma sağlamış oluyor. Bunlar aynı zamanda mağdurlar sınıfına girdiğinde, o yardım kuruluşlarının araçlarıyla birlikte, sanki yardım görevlisiymiş gibi ya da tedavi edilmiş de tekrar karşı tarafta kampına gönderiliyormuş gibi muamele görerek serbestçe kapıdan geçebiliyor" dedi.
Demirhan, transferlerde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) rol aldığına dair ciddi duyumlar olduğunu da sözlerine ekledi.
‘IŞİD'LİLER ÜÇÜNCÜ ÜLKELERE TRANSFER EDİLİYOR'
"Bunlar ‘yabancı terörist savaşçı', YTS diye adlandırılıyor. YTS'ler geldiğinde de görüntüdeki amaç kurtulmak. ‘Türkiye'de kalmasınlar, Suriye'ye de gitmesinler. Bunlar gitsin başkasının başına bela olsun.' Neresi var? Ukrayna çok çarpıcı bir şekilde geçiyor" ifadelerini kullanan Demirhan, Kuzey Afrika ya da Asya'daki belirli ülkelere de, ortak bir amaçla olmasa da, cihatçı gönderildiğini söyledi.
‘IŞİD AMBLEMİ TAŞIMAK SORUN DEĞİL'
Kentte, cihatçı unsur olduğu halk tarafından bile ayırt edilebilen kişilerin rahatlıkla barınabildiğini ifade eden Demirhan, IŞİD amblemi taşımanın dahi sorun yaratmadığını aktardı:
"IŞİD ya da Nusra amblemli araçlar, kıyafetler, flamalarla kent içinde ya da sınır köylerinde dolaşan insanlara rastlamanız da tesadüf değil. Bir jandarma aracının arkasında, IŞİD amblemli bir başka motorlu taşıtı görebiliyorsunuz."
‘DEVLET TRANSFERİ SÜRDÜRÜYOR'
"Bölgedeki kaçakçılık gerçeğini de, devlet bunu da kullanarak yani bölge halkının yasal sınırları ihlal ettiği durumu da bunun için bir avantaj olarak kullanarak, yeri geldiğinde zoru da kullanarak, sesini çıkartmadığında bundan faydalanabileceğini propagandasıyla bunu biraz fazla kolay yerleştirmiş burada. Bölgeyi adapte etmişler. Siyasal iktidar istese bunu çok kolay engelleyebilir. Geri gönderme merkezi ellerinde, kentte çok ciddi bir istihbarat, polis vesaire var. Geçen gün 40 kişilik bir katliam protestosu için neredeyse bir polis ordusu seferber edebildiler burada. Sınırda ciddi bir askeri yığınak var. Geçiş noktaları belli, kamplar belli. Hatta sınırdaki lojistik faaliyet durdurulsa karşı tarafta çok yapabileceği bir şey de yok. İdlib'in, Nusra'nın soluk borusu durumunda şu an Antakya. Hükümet aslında kapılardaki sıkı denetimiyle, her şeyin bilgisine de sahip."