Kürkçü'nün Sputnik'e yaptığı açıklamaları şöyle:
IŞİD'in mali kaynakları dünya kamuoyunda tartışılıyor. Siz de IŞİD petrolünün satışı ve el yapımı patlayıcı imalatında kullanılan malzemelerin IŞİD'e sevkine ilişkin iddiaları soru önergeleri ile TBMM gündemine taşıdınız. Hükümetten hangi sorularınıza yanıt istediniz?
Doğrusu Türkiye hükümetinin Suriye'deki savaşta IŞİD, El Nusra gibi yapıları desteklemesi söz konusu olmasaydı, IŞİD'i belki bu kadar yakından ve bu kadar dikkatli takip ediyor olmayabilirdik. Bizim için mesele ideolojik olmaktan ziyade, tabii ki bunun ideolojik boyutu da var, ama esasen Türkiye iç politikasına etkileri ve Kürt halkının hakları bakımından IŞİD'in Türkiye hükümetiyle yakınlık derecesi bizi çok ilgilendiriyor.
Bu iki soru önergesinde esasen uluslararası kaynakların ortaya koydukları, Türkiye hükümetinin gerçekliğini kabule yanaşmadığı fakat aksi iddia edilemez kanıtlarla desteklenmiş haberlerden yola çıkılarak yapıldı. IŞİD'in petrol gelirlerinin elde edilmesi bakımından petrolün pazarlara ulaştırılması sürecinde Türkiye'nin önemli bir mecra olduğu İngiltere'de yayımlanan The Observer gazetesinin bir haberinden yola çıkarak bizim için bir soru önergesi konusu oldu.
Ama The Observer'in kendi başına haberinin bir önemi yoktu. The Observer'in haberi esasen bir IŞİD emirinin ele geçen evrakı üzerinden yapılan bir tartışmayla ilgiliydi. Kobani savaşı sırasında Kürt güçlerinin eline geçti dökümanlar. Bu dökümanlara göre çok ayrıntılı bir defter tutuluyordu, çok ayrıntılı bir arşive sahipti. Bu ayrıntılı arşive baktığımızda gördüğümüz şey, petrol kuyularından elde edilen petrolün sevk yolunun esasen Türkiye üzerinden olduğuydu, Türkiye sınırından giriyordu tankerler. Daha sonra Türkiye içerisinden nereye gittikleri gözden kayboluyordu. Tamamen son vardığı yer görülemiyordu.
'HÜKÜMET GAYRİRESMÎ SAVUNMALAR YAPTI AMA SORULARA CEVAP VERMEDİ'
Tabii bizim sorumuza yanıt vermedi Başbakan. Türkiye hükümeti bunu örtük olarak 'Biz bunu nereden bilebiliriz, bu esasen bize gelmiyor, Suriye'den gelip Kuzey Irak'a, Güney Kürdistan bölgesine gidiyor' gibi gayri resmi savunmalar yaptılar ama burada ortaya konulan sorulara cevap vermediler.
'BİRBİRİYLE ÇELİŞEN BEYANAT ÖRGÜSÜ VAR'
Türkiye hükümetinden bu iddiaları reddeden açıklamalar da gelmişti?
Türkiye hükümeti her zaman bunları reddediyor. Fakat bazen de bazı bakanlar bazı yanıtlar veriyorlar. Böylelikle birbiriyle çelişen bir beyanat örgüsü oluyor. Bizi en çok ilgilendiren konu, IŞİD'in bu bölgede sürdürdüğü faaliyetler sırasında Türkiye'nin hoşgörüsüne ve desteğine sahip olup olmadığı meselesi. Biz en azından dolaylı ya da dolaysız bir hoşgörü, işlem ve eylemlerin kolaylaştırılması, insan ve malzeme akışı önündeki engellerin kaldırılması konusunda bir kolaylaştırıcı rol oynandığına dair kanaat elde ediyoruz.
'HÜKÜMETİN KENDİSİ KISMEN IŞİD ZİHNİYETİNDEDİR'
Bu kanaatlerinizi destekleyen unsurlar da var mı, varsa neler?
Bu kanaatlerimizi destekleyen unsurlar, tabii bu haber kendi başına bir haber olarak kalmıyor. Bir hayat yaşanıyor, bir süreç gelişiyor ve bu süreç içerisinde Türkiye'nin IŞİD unsurlarına karşı davranışlarını da izliyoruz. Gördüğümüz şey, Türkiye'de özellikle IŞİD'e dayandırdığı iki büyük katliam yaşandı. Suruç ve Ankara katliamları. Bu katliamlarla ilgili hiçbir örgüt örgüsü ortaya çıkarmak için Türkiye hükümeti parmağını kıpırdatmadı.
'SINIR BOYLARINDA GÖREV YAPANLAR IŞİD UNSURLARIYLA TEMAS HALİNDE'
Son zamanlarda bölgede ortaya çıkan çeşitli kaçakçılık olaylarının takibi sırasında ele geçen ve mahkeme önüne kanıt olarak getirilen telefon konuşmalarını her gün basından izliyor, hiç değilse sınır boylarında görev yapan rütbeli subayların, astsubayların, emniyet görevlilerinin daimi olarak sınırın iki tarafındaki IŞİD unsurlarıyla temas halinde olduklarını biliyoruz.
Bir başka kanıt da IŞİD tarafından ele geçirilen alıkonulan özellikle Ezidi kadınların daha sonra para karşılığı ailelerine yeniden satılması işlerini Gaziantep'te büro açan IŞİD'le irtibat halindeki kişiler tarafından sağlandığını ve bir çok ailenin Ezidi kadın yakınlarını akrabalarını IŞİD'in elinden buralarda teslim aldıklarını ve yüklü miktarda para verdiklerini öğreniyoruz. Bu rakam yıllık 2.5 milyon dolara kadar varan bir rakam.
'MAHKEMELERDE GÖRÜLMEKTE OLAN DAVA DOSYALARINDA KANITLAR VAR'
'CAR ARAŞTIRMASINI CİDDİYE ALIYORUZ, UYDURUK DEĞİL'
Hükümetinin yanıtlaması istemiyle TBMM'ye verdiğiniz bir yazılı soru önergesinde de 'IŞİD’e patlayıcı malzeme sevkiyatına' yönelik iddiaları gündeme getirdiniz, uluslararası bir rapordan yola çıkarak. Burada yanıtını aradığınız sorular nelerdir?
Burada yanıtını aradığımız sorular şudur: Bu kuruluşun Conflict Armament Research'ın (CAR) araştırmasını ciddiye alıyoruz. Çünkü bu kendi kendine yapılmış, uyduruk bir araştırma değil. Bu kuruluş esasen AB'nin sürdürdüğü IŞİD'e giden uluslararası kaynakların ne ve kim olduğuna dair bir büyük araştırma çabasının bir parçası olarak bunun içinde rol oluyor. Vardığı sonuçları da zaten yayınlamış durumda bunların hepsi açık, biz bir yerden ele geçirmiş değiliz, internet sayfalarına girip herkes görebilir.
'HÜKÜMETİN YERİNDE OLSAM HERKESTEN ÖNCE BEN ARAŞTIRIRIM'
Doğrusu ben Türkiye hükümetinin yerinde olsam böyle bir rapor ortaya çıktığı zaman herkesten önce ben araştırırım. Öyle görünüyor ki bu konuda biz soruyu ortaya atana kadar hükümet tarafında herhangi bir faaliyette bulunulmamış.
TÜRKİYE PAZARINDAN IŞİD'E Mİ GİDİYOR?
'IŞİD İLE MÜCADELE EDİYORUM' DİYEN HÜKÜMET AÇISINDAN KABUL EDİLEMEZ'
Netice olarak şunu görüyoruz. Bu savaştan geriye kalan malzemenin incelemesi bize gösteriyor ki Türkiye, IŞİD'e giden patlayıcı yapımındaki en önemli ülkedir. 13 şirket ile birinci sıradadır ve bu şirketlerin hepsi doğrudan doğruya aracı firmalar olarak değil doğrudan doğruya IŞİD'in tedarikçilerine bu malzemeleri satmışlardır. Bu tabi 'IŞİD ile ilgili önlemler alıyorum' ya da 'IŞİD ile aramda çok ciddi mesafe var ben aslında IŞİD ile savaşıyorum' diyen bir hükümet açısından kabul edilemez tutarsızlıklar. Bunlara da yanıt bekliyoruz. Ben buna da yanıt alabileceğimizi sanmıyorum.
'SORU ÖNERGELERİMİZE YANIT VERİLMİYOR, KADÜK KALIYOR'
IŞİD petrolünün satışına ilişkin soru önergeniz geçen yıl verilmiş, ona da yanıt gelmedi mi?
Meclis'te şöyle bir durum var, onu da not etmiş olalım. Meclis Başkanlığı'na verilen yazılı soru önergelerinin sadece üçte biri cevaplanıyor, üçte ikisi zamanında cevaplanmadığı için kadük haline geliyor veya hiçbir sonuca varmıyor. Geri kalan üçte biri de eğer cevaplanıyorsa bile aslında sorulan soruların cevapları olmayıp çoğunlukla eğer bir istatistik sormamışsanız, bir sorumlu deşeliyorsanız, sorumluluğu üzerinden atan, 'alakamız yoktur' şeklinde yanıtlar olarak geliyor. Bütün milletvekilleri bunlardan şikayetçi. Biz de aynı durumdayız.
'TÜRKİYE'NİN REFLEKSİNİ CUMHURBAŞKANI'NIN SÖZLERİ İFADE EDİYOR'
IŞİD ile mücadelede gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda Suriye'de bir ateşkes süreci de var, önümüzdeki haftalarda Suriye konusunda yeni görüşmelerin yapılması da gündemde.
Ben Türkiye'nin buradaki tutumunu, refleksini ve ruh halini olaylarını bakışını en iyi yansıtan şeylerden birinin Cumhurbaşkanı'nın (Recep Tayyip Erdoğan) geçen gün Fildişi Sahili'ne seyahatten önce basına verdiği sözlerinin ifade ettiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı büyük bir neşeyle tıpkı 'Kobani düştü düşecek' der gibi 'Tel Abyad'ın yüzde 75'ini IŞİD tekrar geri aldı biliyor musunuz' diyordu. IŞİD ile mücadele halindeki bir hükümet şunu diyebilir; 'tüm çabalarımıza rağmen bunu önleyemedik' veya 'bunun önlenmesi gerekir'. Ama böyle bir şey değildi. Çünkü Tel Abyad YPG güçlerinin elinde olduğu için Cumhurbaşkanı YPK ve PYD'nin bir kantonlar yönetimi oluşturmak üzere batı Kürdistan'da sürdürdükleri faaliyette IŞİD'i dolaylı müttefik olarak görüyor. Bunu kibarca söylüyor. Dolaysız da olabilir, şimdiye kadar konuştuğumuz şeyler itibariyle ama onlar Kürtlere zarar veren her şeyin kendilerine yarar getirdiği düşüncesindeler.
'TÜRKİYE'NİN IŞİD İLE SAVAŞTIĞINI SÖYLEYEMEYİZ'
O yüzden IŞİD ile savaştığını Türkiye'nin söyleyemeyiz. Savaşır gibi yapmak için bile gayret göstermiyor. Onlar için ABD'ye İncirlik Üssü'nü açmış olmak gereğinden fazla bir iyilik gibi gözüküyor.
'TÜRKİYE KOALİSYON GÜÇLERİNİN İÇİNDE Mİ DEĞİL Mİ, O BİLE BELLİ DEĞİL'
Suudi Arabistan'dan da İncirlik'e uçaklar geldi. Suriye'ye bir kara harekatı da tartışılan konular arasında. Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?
Amerika-Rusya anlaşması ve bu ateşkes girişimi sonrası Türkiye'nin Amerika ve Rusya ile çatışmayı göze almaksızın böyle bir adım atamayacağını düşünüyorum. Hava desteği olmadan bir kara harekatı söz konusu bile olamaz. Koalisyon güçleri böyle şeyler istemiyor. O yüzden… Türkiye koalisyon güçleri içinde mi değil mi o bile belli değil.
'ABD'NİN PYD TUTUMUNDA YAKIN GELECEKTE DEĞİŞİKLİK BEKLEMİYORUM AMA…'
Türk hükümetinin ve iktidardaki AK Parti'nin PYD-YPG'ye bakışı biliniyor, terör örgütü olarak niteliyor. ABD ve Rusya bu konuda farklı düşünüyor. Bu konu özellikle ABD ile Türkiye arasında da krize de neden oldu. ABD'nin PYD'ye bakışında bir değişiklik bekliyor musunuz, Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben ABD'nin tutumunda yakın gelecekte bir değişiklik beklemiyorum. Onlar meseleyle şu anda daha çok askeri yönden ilgileniyorlar. Suriye'nin yeniden kuruluşuna sıra geldiğinde belki de bölgede bir yeni statüko inşası bakımından Kürt taleplerinin haddinden fazla olduğunu söyleyecek noktaya gelebilirler. Mesela federal rejim için şimdiden açık kapı gösteren Rusya oldu. Ama ABD bugüne kadar Batı Kürdistan ya da Kuzey Suriye'deki bu gelişmeler hakkında lehte hiçbir beyanda bulunmadı. O nedenle ABD'nin sıra Suriye'nin yeniden politik olarak inşasına geldiğinde PYD ve YPG'nin beklediğinden daha sınırlı bir tutum takınabileceğini ihtimal dahilinde görüyorum. Fakat bu şunu değiştirmez.
'ABD HER İKİ TARAFI İDAREYE DEVAM EDECEK'
Öte yandan dünyada hiç kimse Türkiye'den başka hiçbir devlet Suriye'de Kürtlerin bir statü edinmesinin bir tehlike oluşturduğunu düşünmüyor. Halkın bir statüye sahip olması niye tehlike olsun ki. Hiç kimse böyle düşünmez. Bunu bir tek Türkiye düşünür. Çünkü Türkiye, Kürtlerin bir statü sahibi olmasının dünyanın herhangi bir yerinde, Türkiye'de statü sahibi olmalarının bir öncülü olarak değerlendirdiği için bu takıntı dolayısıyla soruna böyle yaklaşıyor. Ben ABD'nin her iki tarafı idare etmeye devam edeceği kanaatindeyim.