Gümrükçü, Güney Afrika'daki apartheid rejiminde iktidarda olan beyazların, kendi işlerine yaramayacak siyahları ‘homeland' adı verilen bölgelere gönderdiklerini ifade ederek, "Şu anda AB ve üye ülkeler, Türkiye'yi tam olmasa bile bir anlamda Avrupa'nın homeland'ı, yani Avrupa'ya gerekli olmayan, kriminal olan, Avrupa ekonomisine katkısı olmayan insanların depolandığı bir bölgeye çevirmek istiyor. Bunu yaparken de çok hazin bir şekilde Türkiye'nin desteğini alıyor ve Türkiye'nin kazanılmış haklarını Türkiye'ye inkâr ettiriyor" dedi.
İngiltere'nin AB'den çıkmak için düzenleyeceği referandumun masaya yatırıldığı 18 Şubat'taki AB Liderler Zirvesi'nin ilk gününün sonunda açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB ile Türkiye arasında Mart ayı başında sığınmacı kriziyle ilgili özel zirve planladıklarını açıklamış, Almanya Başbakanı Angela Merkel de zirvenin 5 ya da 7 Mart'ta yapılabileceğini belirtmişti.
Türkiye ile AB arasındaki son zirve 29 Kasım'da yapılmıştı. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katıldığı zirvede, yeni fasıllar açılarak üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılması, vize serbestisi sürecinin hızlandırılması ve AB'nin Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar için başlangıç olarak 3 miyar euro'luk yardım yapmasına karar verilmişti. AB Bakanı Volkan Bozkır, söz konusu yardımın Şubat sonuna kadar yapılacağını ve ihtiyaç listesinin AB'ye sunulduğunu belirtmişti.
Sputnik'e konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Türkiye'nin, halihazırda kazanılmış haklarını savunmadığını ifade etti.
Türkiye vatandaşlarının 1973 tarihli Katma Protokol ile kazandıkları ve 2009 yılında Avrupa Adalet Divanı'nın da onayladığı ‘hizmet sunmaları durumunda' serbest dolaşım hakkını AB'nin uygulamadığını ifade eden Gümrükçü, şöyle konuştu:
"Bizim hizmet sunan işverenlerimize, serbest meslek sahibi insanlarımıza mevcut anlaşmalardan dolayı zaten vize kalkmıştır. İşverenlerimiz ve serbest meslek sahibi insanlarımızdan, hizmet sunmaları durumunda vize istenemez. Yani siz gidip Almanya'nın bir yerinde konferans verecekseniz sizden vize istenemez. Eğer siz turistik gezi yapıyorsanız vize istenebilir. Yani Avrupa hukuku bizim kazanılmış haklarımızı garanti etmiş. Ancak üye ülkeler bu garanti edilmiş haklarımızı çiğniyorlar. Bunu çok açık şekilde ortaya koymak lazım. Bizim AB'ye şu an söylememiz gereken şu: Kendi üye ülkelerinin imzaladığı anlaşmadan kaynaklanan Türklere tanınmış olan bu hakları tanı. Hatta Avrupa'da yaşayan Türklerin de hakları var. Onları da yerine getir. Ondan sonra bu turistik vize konusuna gelelim. Bakın vize demiyorum, turistik vize diyorum. Aslında verilmeyen tek hak turistik vizedir. O boyutu ayrı konuşalım demek lazım. Ne istediğimizi iyi bilirsek pazarlık gücümüz artar. Biz ne yapıyoruz, mevcut haklarımızı inkâr ederek bunları tekrar almak için pazarlığa giriyoruz. Bu bence çok tehlikeli. Daha da kötüsü Avrupalı şunu görüyor: Türkiye 50 yıldan beri basınıyla, akademisiyle, bürokrasisiyle, diplomasisiyle haklarını öğrenebilmiş değil."
Türkiye'nin AB arasında 1 Haziran 2016'da yürürlüğe gireceği açıklanan geri kabul anlaşmasının çok tehlikeli olduğunu, Türkiye'ye adeta ‘ikinci kapitülasyonlar' devrinin öngörüldüğünü dile getiren Gümrükçü, "Anlaşma yürürlüğe girerse şu anda hayatını tehlikeye atıp Almanya'ya, Hollanda'ya, diğer AB ülkelerine giden 1.5 milyondan fazla Suriyeliyi geri almak zorunda kalırız, onların kriminal olanlarını, hasta olanlarını, sorunlu olanlarını geri almak zorunda kalırız" dedi. Anlaşmada "Türkiye üzerinden gelen her kişiyi Türkiye geri almak zorundadır" şeklinde bir hükmün yer aldığını kaydeden Gümrükçü, "Yani sadece şu anda Türkiye'de bulunan Suriyelilerden başka Almanya'ya, Hollanda'ya, diğer ülkelere giden 1.5 milyon insanın en az yarısını Türkiye'nin geri alması anlamına gelir. Bu, Türkiye'nin kaldıracağı bir yük de olmaz. Çünkü bu insanlar zaten hayatları pahasına gitmişlerdir, Türkiye'yi istemediklerini söylemişlerdir. Bunları tekrar Türkiye'ye geri aldığınız zaman potansiyel kriminal bir gücü geri almış olursunuz. Bu konu, Mart ayında yapılacak toplantıdan çok daha önemli, çok daha dikkat edilmesi gereken bir husus" diye konuştu.
‘VİZESİZ AVRUPA İNANDIRICI DEĞİL'
Türk vatandaşlarına vizesiz olarak Avrupa'ya seyahat etme hakkı tanınacağı vaadinin inandırıcı olmadığını da belirten Gümrükçü, "O zaman iyi niyet beyanı olarak AB ülkeleri, AB'ye hizmet sunmak için giden işverenlerimize ve serbest meslek sahiplerimize vize uygulamayı şimdiden kaldırsınlar. Görelim bakalım, iyi niyet beyanı olarak bir adım atsınlar. Bu adımlar atılmadıktan sonra söylenenler göz boyamadır" dedi.
‘TÜRKİYE AB'YE YENİ ÜYE OLMAYA ÇALIŞAN BİR ÜLKE GİBİ DAVRANIYOR'
Türkiye'nin AB ile 50 yıllık ilişkisinin olmasına karşın birliğe yeni üye olmaya çalışan bir ülke gibi davrandığını dile getiren Gümrükçü, aslında Türkiye'nin AB karşısında konumunun sağlam olduğunu söyledi. Gümrükçü, "Bugün dış politika yapan arkadaşların bilgisinin aksine elimiz çok daha güçlüdür. Son AB liderler zirvesine bakabiliriz. İngiltere birlikten ayrılacak gibi görünüyordu, 1 buçuk gün bu konu tartışıldı, İngiltere, ‘Polonya'dan gelen çocukların çocuk parasını ben ödemem' şeklinde bir çıkış yaptı. Türkiye'nin de Almanya'da, Hollanda'da çalışan vatandaşları var, onların da çocukları var Türkiye'de. Hiçbir zaman bizim Dışişleri Bakanlığı'mız 1976'dan beri bu konuyu dillendirmedi" diye konuştu.
Konunun sadece sığınmacı konusuna indirgenmesi durumunda kaybedenin Türkiye olacağına işaret eden Gümrükçü, "Çünkü başka bir kaybımız var. Yeni Almanya'ya giden 1 milyon Suriyeli, orada yaşayan 3 milyon Türk vatandaşının konumunu sarsmaktadır. Dolayısıyla onların mevcut haklarının sağlama bağlanması, Avrupa hukuku çerçevesinde verilen haklarının garanti edilmesi gereklidir. Çünkü şu anda Almanya'da ciddi bir şekilde sınırdışı furyası başladı. Bunlar arasında hukuka uyulmayarak yüzlerce Türk sınırdışı ediliyor. Bizim oradaki görevlilerimiz de bunu bilmeden, anlamadan destekliyorlar. Konu çok daha çetrefilli, buna dikkat etmek lazım" dedi.
‘SIĞINMACI KONUSUNDA MUHALEFET ASLINDA MERKEL'İN ELİNİ GÜÇLENDİRİYOR'
Avrupa'da sığınmacı krizinden en fazla etkilenen ülke olarak Almanya gösteriliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel de sığınmacı politikası dolayısıyla bazı muhalefet partileri tarafından eleştiriliyor.
Prof. Dr. Gümrükçü'ye göre Almanya'da sığınmacı politikasına yönelik muhalefetten gelen eleştirilerin aslında Merkel'in elini güçlendiriyor. Gümrükçü, "Siz dış politikaya bazen iç politikada muhalefet yaratırsınız ki eliniz güçlü olsun. Şu anda Almanya'nın iç politikasında yaratılan sorunlar, Almanya'nın dış politikasında elini güçlendirir. Uluslararası platformlarda ‘Biz istiyoruz ama halkımız bunu kaldırmıyor' söylemiyle ‘Bizi de anlayın' söylemini kolaylaştırıyor" diye konuştu.