HDP, DBP, DTK'nın öncülüğünde Avrupalı sol partiler ile birlikte düzenlenen 'Avrupalı Sol Partilerin Dayanışması Konferansı' Diyarbakır'da yapıldı. Toplantının yapıldığı Büyükşehir Belediyesi Sümerpark Konferans Salonu'na merkez Sur ilçesindeki çatışmalarda ölenlerin fotoğrafları asıldı. Konferansa, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, DTK Eş Genel Başkanı Hatip Dicle ile Sol Parti Eş Başkanı Bernd Riexinger ile sol parti üyeleri, Sur ilçesinde çatışmalarda çocuklarını kaybeden aileler katıldı.
Fahriye Çukur, Sur'da öldürülen kızı Rozerin Çukur'un fotoğrafını Selahattin Demirtaş'a sarılarak verip gözyaşı dökerken, "Erdoğan duysun; iki çocuğum daha var. Onları da sana, Sur'a kurban ederim" dedi. Rozerin Çukur'un fotoğrafını alan Demirtaş, anne Çukur'un "Çocuklarım sana kurban olsun" sözleri üzerine "Öyle deme" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AK Parti hükümetinin, Diyarbakır'ın Sur ve Şırnak'ın Cizre ilçesinde barbar ve vahşi bir siyasi anlayışla savaş yürüttüğünü, öldürdüklerinin sadece ailelerinin değil, yüreğinde insani değer taşıyan herkesin onurunu kırmak istediğini söyleyerek şöyle dedi:
"Bu barbarlık ve insanlık suçuna karşı insan olmanın onuruyla tepki vermesi lazım. Özellikle AB'nin bu barbarlığa karşı net kararlı bir duruş ortaya koymamasını anlamakta zorlanıyoruz. Bütün bu insanlık suçlarına karşı tepki koyan yine AB'deki sol partilerdir. Sağ hükümetler, iktidarda olanlar Kürtlerin katledilmesine göz yumarak, sadece Erdoğan'a şirin görünmeye, kızdırmamaya çalışıyorlar. Yaptıkları kirli anlaşmalar, yürüttükleri kirli pazarlıklarla maalesef AB ortak değerleri ayaklar altına alıyorlar. Özellikle AB halkının ciddi tepki göstermesi gereken utanç verici bir durum."
‘MERKEL VAHŞETİN ÜSTÜNÜ ÖRTÜYOR'
"Almanya Şansölyesi Sayın Merkel, elbette ki mülteci krizi ve bunun çözümü konusunda AKP Hükümeti ile ilişki kurabilir. Bu çok normal. Çünkü mülteci krizi de çok önemli bir dram ve çözmek zorundayız. Fakat bunu yaparken 'Türkiye'deki bu ağır insan hakları ihlallerini, ağır suçları görmeyeceğiz, üstünü örteceğiz, Kürtlere karşı yürütülen savaşta sesiz kalacağız' anlaşması yapılıyorsa orada etikdışı bir durum var artık. İnsan hakları konusu demek ki masada bir alışveriş haline getirilmiştir. Alman halkının buna tepki göstermesi lazım. Alman halkının kendi başbakanına 'Sen temel değerlerimizi Erdoğan'la pazarlık masasında, kirli ilişkilerle satış konusu yapamazsın' demesi lazım. Mademki, insan hakları evrensel değerleri hepimizin ortak değerleriyse ki biz bunları mücadele ile kazandık. Devlet başkanları kendi arasında oturup insan hakları beyannamesi falan yazmadılar. Halklar bedeller vererek o ilkeleri kazandılar. Ne Sayın Merkel'in, ne de cumhurbaşkanının veya başbakanın kişisel tasarrufu falan değil insan hakları ilkeleri. Onların bize armağan ettiği bağışladığı değerler değildir. O değerler halkın direnişle kazandığı değerlerdir. Bütün halkların katkıları vardır. Şimdi bunu başbakanlar, cumhurbaşkanları bir araya gelip pazarlık konusu yapıyorlar ve sessiz kalmamızı istiyorlar. Hiçbir başbakan, dünyanın hiçbir lideri benim hakkımı, bana ait olan hakkı o kirli masalarda pazarlık konusu yapamaz. Buna diplomasi, uluslararası ilişkiler diyemeyiz, dostluk ilişkisi diyemeyiz. Bunlar son derece çirkin, ahlaksız ilişkilerdir."
Demirtaş, Sur, Cizre ve diğer yerlerde yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili, katliamlarla ilgili imza atan valiler ve bu emri veren İçişleri Bakanı ile arkasında duran başbakan ile bu ölümlerden zevk duyan açıklamalar yapan siyasilerin bir gün hesap vereceğini ifade ederek, "Zannediyorlar ki bütün bu suçlar günahlar yaptıkları unutulup gidecekler. İnsanlığa karşı işlenmiş suçtur ve zamanaşımına tabi değildir. Bir gün mahkeme karşısına çıkacaklar. Yaptığınız bütün bu barbarlıklar hukuk karşısında hesabı sorulacak" dedi.
‘KÜRT GENÇLERİ SENİN SARAYI'NDA MI BARİKAT KURDU?'
"Kürt gençleri barikat kazdı, hendek oluşturdu. Dolayısıyla her türlü katliamı hak ettiler. Ankara'daki hükümet anlayışı bu. Kürt gençleri senin sarayında mı barikat, hendek kazdı? Kürt gençleri durup dururken, canları sıkıldığı için mi bunu yaptı? Senin katliamlarını durdurmak için bu insanlar direniyor. Kimseyi öldürmek için değil. Senin verdiğin katliam emirlerini durdurmak için bu insanlar bunu yapmak zorunda kalıyor. Bunu anlamak ve diyalogla çözmek, 'Nerede yanlış yaptık ki bu kadar Kürt gencini şehirde, dağda, ovada bu kadar kızdıracak, öfkelendirecek demokratik siyasetten uzaklaştıracak neler yaptık?' diye kendine sormak yerine halen bu insanları gençleri suçlayıp onları ailelerini ve bütün Kürt halkını cezalandıracak vahşi yöntemler uyguluyorlar. Bu hükümetin çaresizliğin ve acizliğinin göstergesidir. Yüzde 49.5 oy aldılar. Madem toplumun yarısının oyunu aldın. Tek bir barış sloganından niye bu kadar korkuyorsun? Akademisyenlerin küçük bir barış bildirisi niye panikletiyor sizi? Madem yürüttüğünüz bu savaşı haklı görüyorsunuz, barış mesajları sizi niye ürkütüyor? Yüzde 50 oyunuz olacak fakat geceleri korkudan uyuyamayacaksınız. Çünkü, yaptığınız, işlediğiniz suçların büyüklüğünün farkındasınız. Yürüttüğünüz savaşın hiçbir haklı ve meşru gerekçe olmadığını iyi bildiğiniz için, Ayşe öğretmenden bu kadar korkuyorsunuz. Bir futbol takımı 'çocuklar ölmesin' dediği için neredeyse ilelebet sahaya çıkma yasağı koyacaksınız. Niye korkuyorsunuz? Çaresizliklerinin göstergesidir. Davasında haklı olan korkmaz. Dünyanın 10'uncu büyük ordusu emrinde olacak, 'Şehirleri yakıp, yıkın, sivil, genç, kadın çoluk çocuk dinlemeyin' emri vereceksiniz ama 18 yaşındaki bir gencin bedeninden korkacaksınız titreyeceksiniz. İşte durumunuz budur."
‘ÖZYÖNETİMLE BARIŞ GELİR'
"Onlar artık hepimizin evladıdır. Bu nedenle dik durmalısınız. Başınız dik olmalı. Sizin evlatlarınız hırsızlık yaptığı, rüşvet yediği, başkasının mal, mülk, ırzına göz diktiği için değil, kendi toprağında, ana vatanında özgür ve onurlu yaşamak için katledildi. Bu bir onurdur ve bu onura halkımız sahip çıkmalıdır. AKP'den asla merhamet dilemedik, dilemeyeceğiz. Faşizmin karşısında dimdik durmalıyız. Tek birimizin gözlerinde korkuya, paniğe dair bir nokta bile görmemeliler. Karşımızda vicdan, ahlak hukuk tanıyan bir anlayış yok. Böyle bir anlayıştan merhamet beklenmez. Dimdik ayakta duracağız, yaralarımızı kendimiz saracağız ve bu topraklara barış gelecek, silahlar susacak. Türk'ün de, Kürt'ün de anası ağlamasın diye uğraşıyoruz. Fakat barış denen şey yalvarmayla olacak şey değil. Bizden bunu bekleyenler yanılır. Boyun bükme, diz çökmeyle asla barış olmaz. Kendi davasının taleplerinin kendi halkının özgürlük mücadelesinin arkasında dimdik durarak ancak barış gelir. Barış, özgürlük, adalet ve eşitlik içermiyorsa köleliğin diğer adıdır. 'Kölelik' adı altında sahte barışlarla artık bu topraklarda halkımızı kandırmalarına izin vermeyiz. Bu evlatlarımız, gençler, hangi amaç için direnerek için katledildilerse o amaçları gerçekleşince barış olur. Yani bu halk özgür olursa, kendi dili, kültürüyle, kimliğiyle kendi öz yönetimiyle ana vatanında Kürdistan'da korkmadan diğer onurlu halklar gibi eşitçe yaşadığı gün barış olur."
‘AZEZ DÜŞMEYECEK DİYOR, KİM VAR AZEZ'DE?'
"IŞİD'in, barbarlık ve IŞİD terör örgütünün besleyicisi, destekleyicisidir. Ve bunu gizlemekten, saklamaktan falan da korkmuyor, açık açık aleni bir şekilde işte bugün Halep, Azez tartışmasında Davutoğlu'nun söylemlerine bakarsanız bunu itiraf etmekten de çekinmiyorlar. 'Azez düşmeyecek' diyor. Kim var Azez'de. El Nusra var, Ahrar'uş Şam var. IŞİD'le bağlantılı barbarlık orduları var. Kelle kesen, kadınları köle pazarında mal diye satan, tecavüz eden yapılar var. Ve Davutoğlu 'orası düşmeyecek, oradaki Demokratik Suriye Birlik veya Kürt güçleri ilerlemeyecek. Bir adım atarlarsa onlara füze top atmaya devam edeceğiz' diyor. Açık bir terör destekçisi haline gelmiş AKP hükümeti. Ve bunu saklamak gizlemek için etrafındaki herkesi terörist ilan ediyor. HDP terörist, aydınlar terörist, sanatçılar terörist, PYD terörist. Oysaki en büyük terör üreticisi AKP'dir. Teröre, barbarlığa ve vahşete bel bağlamış siyasi iktidarlar uzun süre varlığını koruyamazlar."
‘AKP ARTIK IŞİD'İN SİYASİ UZANTISIDIR'
Böyle bir utanmazlık, aymazlık olabilir mi? 'Atamız, dedemiz, ceddimiz' dediğiniz Süleyman Şah Türbesi nerede? PYD'nin kontrolüyle, PYD'nin YPG'nin desteğiyle o türbeyi taşımadınız mı? IŞİD havaya uçuracaktı Salih Müslim'den rica ettiniz o getirtti. Bugün 'Terörist' dediğiniz PYD defalarca Ankara'da sizlerle resmi görüşme yapmadı mı? Daha geçen yıla kadar Salih Müslim, Ankara'da dışişleri yetkilileriyle defalarca görüşme yapmadı mı? Ne konuştunuz oralarda? 'Bütün çözüm ortaklaşmalarını nasıl yapabilirim?' diye Müslim ve PYD Türkiye'ye geldi başka yere değil. Elini, gönlünü buraya açtı. Türkiye'ye karşı tek bir mermi atmış değil. Bir taş bile atmamışlar sınırdan. Ama PYD ye karşı her gün füze top atılıyor? Peki, Suruç'ta, Ankara'da, Diyarbakır'da yüzlerce insanı katleden IŞİD'e karşı ne yaptınız? Türkiye'ye tek taş atmayan PYD'yi terör örgütü olarak ilan ediyor, füze top atıyorlar. Bu ülkede yüzlerce kişiyi katleden IŞİD'i öfkeli, neredeyse çocuklar olarak görüyorlar. İşte terörist anlayış budur. Terör yardakçılığı, terör destekçiliği budur. Ve AKP artık IŞİD'in siyasi uzantısıdır. Bu anlayışa karşı Türkiye toplumunun olup biteni iyi görmesi lazım."