Bozdağ, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) ‘Ekonomimiz ve Sanayimiz Açısından Yargı Sisteminin İyileştirilmesi ile Hızlı ve Etkin bir Hukuk Sisteminin Önemi' konulu aylık olağan meclis toplantısına katıldı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kıdem ve ihbar tazminatı konularına ilişkin şöyle konuştu: "Türkiye'deki sendikaların kıdem tazminatı fonu kurulmasına, işçinin yüzde bin, yüzde milyon menfaatine olan düzene niye karşı çıktıklarını anlamış değilim. İşçiler kıdem, ihbar tazminatını işveren ödemediği zaman avukata gidiyor, o mahkemeye gidiyor, aylarca yargılamalar sürüyor, Yargıtay dosyayı görüyor. Ondan sonra geliyor, belki şirket ortada yok. Kamudaki işçiler ve büyük şirketlerdeki işçileri çıktığınız zaman, Türkiye'de mahkeme yoluyla ihbar ve kıdem tazminatı tahsil oranı tamamıyla işçilerin aleyhinedir.
Hükümet olarak biz 'Fon kuralım, fonda parası yatsın. Yarın iş yerinden ayrıldı, gitsin parasını hesabından çeksin. Ne mahkemeye gitsin ne avukata gitsin ne işveren ne de işçi 'Ne olacak?' diye kaygı duysun.' Böylesine herkesin menfaatine olan bir düzen kurmak isteniyor ama Türkiye'de sendikalar 'Biz yeri göğü yıkarız' diye konuşabiliyorlar. Ben buradan işçi kardeşlerime kıdem tazminatına karşı çıkan sendikalarınıza 'Benim hayrıma, yararıma, menfaatime olan şeye niye karşı çıkıyorsun bana bir anlat. Bu işin neresi benim aleyhime?' diye sorun diyorum. İnşallah yeni dönemde hükümetimiz bu konuda atması gereken adımı atacak, işçilerimizin de işverenlerimizin de hukukunu koruyacak kıdem tazminatı fonunu hayata geçirecektir."
Bekir Bozdağ, Ergenekon ve Balyoz davalarına da değindi. Mahkemenin ağırlaştırılmış müebbet hapis ve süreli hapis cezaları verdiğini belirten Bozdağ, sonra dosyanın yeniden görülme durumuna geldiğini, mahkeme heyetinin değiştiğini, değişen yeni heyetin, herkesin beraatına karar verdiğini hatırlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Benim Adalet Bakanı olarak sizler de vatandaş olarak hepimizin şunu sorması lazım: Bu kararı verenler, Türkiye'nin birinci sınıf hakimleri mi? Birinci sınıf hakimleri. Peki, bu karar verilirken Anayasa aynı mı? Aynı. Ceza Usul Yasamız aynı mı? Aynı. Ceza Yasamız aynı mı? Aynı. Dosyamız aynı mı? Aynı. Peki, nasıl oluyor da birilerinin ağırlaştırılmış müebbet gördüğü yerde, öbürü beraat görüyor? Hepimizin böyle yanlışlık yapanlar karşısında dimdik durması yazım. Ama ne oluyor? Bir kısım 'Ergenekoncu', 'Balyozcu' oluyor, onların lehinde karar verenleri hukuk kahramanı ilan ediyor. Öbür kısmı onlara karşı oluyor, onlara ceza vereni kahraman ilan ediyor. Ortada büyük bir vahamet var. Kahramanlık falan yok. Hepimizin itiraz edeceği bir durum var. Onun için bizim hep beraber kalkıp, 'Böyle bir şey olamaz, olanlarla ilgili HSYK gereğini yapsın' dememiz yazım. Ama olanla ilgili gereği yapıldığında da herkes 'Niye yaptınız?' diye ayağa kalkıyor. Yanlış yapanlara karşı 'Bunu yapamazsınız' demeyi şiar edinmemiz gerekiyor. Türkiye yargı konusunda maalesef bunu başaramadı. Siyasetin adalet konusunda uzlaşması lazım. Belki her konuda ihtilaf edebiliriz ama adalette ihtilaf etmememiz lazım."