Baro, "Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu'nda sorulan 'Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?' sorusu ve buna verilen cevap kamuoyunda haklı bir infial yaratmıştır" denildi.
"Gerçekten gerek sorunun kendisi gerekse cevabının yüz kızartıcı, utanç verici olması bir yana, hukuk devleti bakımından da basitçe geçiştirilebilecek bir durum değildir" denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
'LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA DAVRANMAKLA YÜKÜMLÜ'
Açıklamada şöyle denildi:
"Ne yazık ki uzunca bir süreden bu yana siyasi iktidarın etkisine girmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Anayasal yükümlülüklerini çiğnediği, iktidar partisi paralelinde bir anlayışı faaliyetlerine yansıttığı, laiklik ilkesine açıkça aykırı olarak kendisini şeyhülislamlık benzeri bir 'fetva' mercii olarak gördüğü müşahede edilmektedir. Bu anlayış ve faaliyet tarzı, toplumsal dayanışmayı sağlamakta önemli bir rolü olan dine zarar verdiği gibi, Anayasaya ve kuruluş kanununa da açıkça aykırıdır. Bu açıdan TCK'nın 219. maddesinde yer alan görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma suçunu da hatırlatmak isteriz. Kuşkusuz ki dinin toplum hayatında önemli ve yadsınamaz bir yeri bulunmaktadır. Bununla birlikte hukuk devletinde toplumsal hayat ve davranışlar 'fetvalarla' değil öncelikle hukuk kuralları ile düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın arşivlerde ve hafızalarda saklı olan benzer bazı tutum ve davranışları dikkate alındığında, 'soru ve cevapların tahrif edildiği', bunun 'paralel yapının bir suikastı olduğu' yönündeki açıklamalar (böyle olmasını ummakla birlikte) ne yazık ki inandırıcı gelmemektedir. Bir vakıa olan ve siyasi iktidarın desteği ile devlet içerisine yerleşen 'paralel yapı' ile mücadele zorunlu ve gerekli olmakla birlikte, bunun her türlü yanlış ve hukuksuz uygulama bakımından sorumluluğu üzerinden atmak ve aklanmak bakımından adeta bir deterjan gibi kullanılması da doğru değildir."