Peki, devletlerarası ikili ilişkilerin düzelme perspektifine Türk kamuoyu nasıl bakıyor? İlişkilerin normalleşme süreci, Türklerin Filistin davasını ve can verdikleri Mavi Marmara olayı ile ilgili hukuk sürecini etkileyecek mi?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Mavi Marmara baskınında yaralanan aktivist, İHH İnsani Yardım Vakfı İnsani Diplomasiden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Oruç şu değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye ile İsrail arasında yürütülen müzakereler, Mavi Marmara ile ilgili hukuk sürecini etkileyebilecek mi?
Öncelikle iki süreci birbirinden çok ayırmak gerekiyor. Bir, devletlerin kendi aralarında görüştükleri var. Ve ne görüştüklerini çok bilmiyoruz, hangi şartlar altında görüştüklerini bilmiyoruz.
Başından beri Türkiye’nin ortaya koyduğu üç nokta var. Özür dilenmesi, ciddi bir tazminat ödenmesi ve ablukanın Gazze’den kaldırılması. Bu üçünü talep ediyor. Şimdiki görüşmeler de mutlaka bunun etrafında cereyan ediyordur. Çünkü Türkiye bunlar olmadan hiçbir anlaşmanın olmayacağını söylüyor.
Gene birçok sefer Türkiye’nin Cumhurbaşkanı da, Başbakanı da, o dönem Dışişleri Bakanı da bu görüşmelerde davaların konu olmayacağını söylediler. Bunların ceza davaları olduğunu ve uluslararası anlaşmalarla bu davaların bitirilemeyeceğini söylediler. Biz bunun dışında bir görüşmenin olacağını düşünmüyoruz.
Peki bu süreç, İHH ve diğer sivil toplum örgütlerinin Filistin davasını etkileyecek mi?
Şimdi sonucunu görmeden şöyle dememiz çok mümkün değil. Öncelikle ne üzerinde anlaşıldığını görmemiz lazım. Takip ettiyseniz, bundan önce de defalarca görüşüldü, defalarca belli bir noktaya gelindi. Ama son noktada Türkiye’nin talepleri yerine getirilemediği için bu anlaşma sağlanamamıştır. Şu anda da olumlu gittiği söyleniyor. Ama anlaşma henüz sağlanmadı. Elbette Türkiye’nin Filistin konusunda olduğu noktadan geriye bir adım atılırsa, Filistin davası ile ilgili bir olumsuzluk ortaya çıkarsa hem İHH hem diğer sivil toplum kuruluşları bununla alakalı mutlaka tepki koyacaklardır.