Ertürk, Rus savaş gemisinin geçiş yönteminin, dönemin koşullarıyla ilgili olduğuna dikkat çekerek, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle Türkiye – Rusya ilişkilerinin gerildiğini, Sina Yarımadası’nda Rus yolcu uçağına yönelik IŞİD saldırısı sonucu 224 kişinin hayatını kaybettiğini anımsattı.
Türkiye için IŞİD saldırısı alarmı olduğunu söyleyen Ertürk, şöyle konuştu:
“Bu alarmı veren sadece Moskova değil. Türkiye’nin müttefiki konumunda ABD, Türkiye’nin büyük kentleri için radikal İslami örgütler tarafından, IŞİD tarafından bir terör uyarısı veriyor, kendi vatandaşlarını uyarıyor. Bugün de haberlerde çıktı, ABD Konsolosluğu kapatıldı, hizmet vermiyor. Almanya aynı şekilde, Türkiye için terör ihbarı veriyor. Şimdi siz gemi komutanısınız, İstanbul Boğazı’ndan geçiyorsunuz. Bu gerginliğin üzerine geçiyorsunuz. Dar bir kanal. En dar yeri 700 metre. 700 metrelik bir kanaldan geçerken, geminin sağ tarafında yerleşim bölgelerine 300 metre, sol tarafında 400 metre bir mesafe var. İstanbul Boğazı, Karadeniz’den Marmara çıkışına kadar tamamen yerleşim bölgeleriyle, evlerle dolu bir alan. Buralardan size karşı saldırı olabilir. Ben de o geminin komutanı olsaydım, benim için asimetrik terör tehdidi olsa, kırmızı verirdim alarmı ve bu tür görevlendirme yapardım.”
“Tek bir askerin füze taşımasının tüm bu tehditleri nasıl bertaraf edeceği” sorusunu yanıtlayan Ertürk, kısa mesafeden beklenen asimetrik tehditlere karşı, zararsız geçişi de ihlal etmeyecek şekilde, gemide bulunan otomatik silahlar ve omuzdan atılan silahlarla tedbir alınabileceğini kaydetti. Füze ile denizden yaklaşan yüksek süratli deniz vasıtasına karşı ya da havadan gelebilecek tehditlere karşı önlem alındığını kaydeden Ertürk “Yemen’de Amerikan gemisine saldırdılar, 16 tane denizci öldü” dedi.
‘ABD’NİN ALDIĞI ÖNLEMLER RUSYA’YA RAHMET OKUTUR’
ABD gemilerinin de önlem aldığını aktaran Ertürk, “ABD, Türk boğazlarından geçerken, emin olun aldığı tedbirler Rus gemisi Kunikov’un aldığı tedbirlere rahmet okutur. Hatta size şöyle söyleyeyim, İstanbul Boğazı’nda demirlediği zaman etrafını demir ağlarla, kafeslerle örüyor ki kimse yaklaşmasın diye” ifadelerini kullandı.
‘GÜVERTEYE OTOMATİK SİLAHLI ASKERLER ÇIKARDIK’
Türker Ertürk, kendisinin 1990’lı yıllarda Türkiye’nin NATO müttefiki Fransa’nın Toulon limanı ve Ukrayna’daki Odessa’ya benzer tedbirler alarak girdiğini aktardı: “Böyle bir ihbar olduğu için, bir terör beklentisi olduğu için aldım. Fransızlardan gemime karşı bir saldırı olacağını beklediğim için değil. Geminin çeşitli yerlerine, güvertelere otomatik silahlı insanlar çıkarmıştım. O günün akşamı resepsiyon vermiştim. Resepsiyona, Fransa’nın Akdeniz Donanma Komutanı da katılmıştı. Bu resepsiyonda güvenlik tedbirlerini artırdım. Fransa’da olmama rağmen, gemimin etrafında kendi SAT timlerimi konumlandırdım ve korumamı kendim sağladım. Bana da kimse ‘Burada güvenlik Fransızlara aittir’ demedi, diyemedi. Aynı şeyi Ukrayna’nın Odessa limanında da yaptım.”
‘ABD KARADENİZ’DE AT KOŞTURMAK İSTİYOR’
Mevcut gerilimde Türkiye ile Rusya’nın ilişkilerinin daha da bozulması durumunda Montrö’yü değiştirebilmenin daha kolay hale geleceği uyarısında bulunan Ertürk, böyle bir durumda Karadeniz’e sahili olan devletler ile Türkiye’nin boğazlardaki egemenliğinin zarar göreceğini söyledi.
Karadeniz’in sorumlu Türk komutanı olarak da görev yaptığını hatırlatan Ertürk, “ABD’nin donanması sınırsız olarak dünya denizlerinde her yere girebiliyor. Bir tek istisna var: Karadeniz. Karadeniz’e girmesi sınırlı, kalış süresi sınırlı, tonajı sınırlı. Karadeniz’de istediği gibi at koşturmasına mani olan ne? 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi. Montrö Sözleşmesi esas olarak Karadeniz’e sahildar ülkelere avantaj sağlıyor” dedi.
Bu ülkelerin geçmişte Montrö Sözleşmesi’ne sahip çıktıklarını söyleyen Ertürk, NATO’ya üye Karadeniz sahildarı ülkelerin sayısının artmasının ardından, NATO’nun etkisiyle farklı düşünmeye başladıklarını ifade etti.