Bildiğiniz gibi Rusya’nın Suriye’deki hava operasyonu, Türkiye ve bazı diğer ülkelerin canını sıkıyor. Sorun şu ki, 'teröre karşı mücadele' olarak adlandırılan Amerikan projesinin aslında teröre karşı mücadeleyle hiçbir ilgisi yok. Bu proje genel olarak IŞİD’in kontrol ettiği bölgedeki rolünü belirlemeye yönelik. Diğer taraftan Rusya’nın rolü ve görevi IŞİD’i yok etmek. Bu iki rol, belirlenen görevler ve uygulamalar açısından birbirine zıt.
Rusya’nın eylemleri Türkiye’yi sinir ediyor, çünkü IŞİD ve Türk hükümeti arasında yakın ve ekonomik ilişkiler var. Bunun çok sayıda kanıtı var. Birincisi, Suriye’ye gelen ve IŞİD saflarında savaşan yabancı paralı militanların çoğu Türkiye’den geldi ve bu kadar militanın, Türk yönetiminin yardımı olmadan gelebildiğine inanmak mümkün değil. İkincisi, militanların kullandığı silahların büyük bir kısmı da Türkiye üzerinden Suriye’ye giriyor. Üçüncüsü, Türkiye Halep’teki fabrikaları soydu, içindeki donanımı çaldı, Halep’teki tarihi eserleri çıkardı. IŞİD’in Palmira’yı ele geçirmesine yardımcı oldu, Suriye petrolünü çaldı ve yüzlerce tankerle çalmaya devam ediyor. Tüm petrol, Recep Tayyip Erdoğan’ın oğluna ait şirkete gidiyor. Bu bağlamda Rusya, IŞİD’in altyapısını vurmaya başlayınca ve petrol dolu 500 tankerini imha edince Türkiye sinirlenmeye başladı. Bu, Erdoğan ve ekibinin sinirlerini bozdu. Onlar sadece petrolü değil, buğdayı ve tarihi eserleri de çalıyorlar.
Uçağın, uyarı yapılmadan Suriye hava sahasında vurulması, Türkiye’nin yalan söylediğini bir kez daha doğruluyor. Önce uyarılarını 10 kez tekrarladıklarını bildirdiler, sonra uçağın 17 saniye Türkiye hava sahasında kaldığını bildirdiler. 17 saniyede 10 uyarının yapılması mümkün değil, teknik olarak tamamen imkansız.
Sizce Türkiye, bu eylemini müttefikleriyle koordine etmiş midir?
Türkiye ve ABD’nin bölgedeki hedefleri farklı. ABD, bölgede bulunan ülkeleri küçük emirliklere bölüp onları kontrol etmeye çalışıyor. Amerikan projesinin hayata geçmesi için en iyi araç radikal İslamcılardır. Bu nedenle IŞİD ve Nusra’ya yatırım yaptılar. Bu grupların ABD ile yakın ilişkileri var. IŞİD, Amerikan gizli servisleri tarafından Irak’ta kurulan bir grup. IŞİD, şimdi de Amerikan gizli servislerle yakın ilişkileri koruyor. Nusra, eski bir grup ve Suriye’nin içinde ve dışında bir dizi suç işledi. Bu gruplar, maddi ve askeri destek olmadan yaşayamaz. Onları destekleyen taraflar ise Vahabi görüşlü Suudi Arabistan ile Katar.
Diğer taraftan Türkiye, Müslüman Kardeşler görüşüne sahip bir ülke. Vahabi ideolojisi ve Müslüman Kardeşler arasında anlaşmazlık var, ama onları birleştiren nokta saldırganlıklarıdır. Türkiye ve ABD arasında görüş ayrılığı var. Türkiye’nin amacı, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden kurma çabasıdır. Bu imparatorluk eskiden bölgelere bölünmüştü: Şam, Musul, Halep, Kudüs, Beyrut ve diğerleri. Şimdi de öyle bir şey istiyorlar. Bu amaçları, Suriye ve Irak’ı imparatorluğun himayesindeki emirliklere veya bölgelere ayırma isteğine yol açıyor. Bu hırsları ABD ile anlaşmazlığa neden oluyor.
Rusya’nın ani beklenmedik müdahalesi ise güç dengesini alt üst etti. Birincisi bu gerçek bir operasyondur, ikincisi ise onlar Rusya’yı Arap dünyasından kovmak ve bu bölgeye düşman yapmak istiyor. Tıpkı Libya ve Yemen’de olduğu gibi. Rusya ile ekonomik, siyasi ve askeri işbirliği alanında derin ve tarihe dayanan ilişkilere sahip ülkelerdi bunlar. Dikkat ederseniz Suudi Arabistan, Ürdün veya Somali’de Arap Baharı yoktu. Şimdi Lübnan’da yapmaya çalışıyorlar, bu ülkede çok sorun var. Sözde 'devrimler', Rusya’ya yakınlığıyla bilinen ülkelerde yaşandı.
Rusya’nın Suriye’deki hava operasyonu başlamadan önce Rusya’dan Suriye’ye silah sevkiyatı var mıydı? Hangi silah ne zaman verilsi?
Elbette, Rusya’nın silah sevkiyatı daha önce imzalanan anlaşmalar ve sözleşmeler kapsamında yapıldı. Olağanüstü ve acil hiçbir şey yoktu. Aramızda eskiye dayanan sağlam ve derin ilişkiler var. Suriye güçlü ve karmaşık bir saldırganlıkla karşı karşıya. Rusya’nın eylemleri doğal ve mantıklı. Birincisi Rusya, radikal İslamcılığın sadece Suriye’yi değil genel olarak tüm dünyayı ve Rusya’yı, ülke sınırları dışındaki yaşam alanını da tehdit ettiğini çok iyi anlıyor. Şu anda Suriye’de savaşanlar, er geç ülkelerine dönecek.
Yakında silah sevkiyatı planlanıyor mu? Suriye hangi silahları almayı planlıyor?
Böyle bir bilgim yok, bu askeri bir sır. Ancak Rusya’nın buradaki varlığının, teröre karşı mücadelesinin, Rusya yönetimi ile halkının vicdana dayanan dürüst bir duruşu olduğunu söyleyebilirim. Bu duruş, terörün ne kadar tehlikeli olduğunu anladığını gösteriyor.
Komşu ülkeler veya diğerleri Suriye medyasının yayınlarını nasıl etkiliyor? Hangi zorlukları yaşıyorsunuz?
Suriye medyası, krizin başından itibaren bazı Arap ülkelerinin baskısına maruz kaldı. Buna, sözde Arap Birliği dahil. Arabsat ve Naylsat uygularındaki kanallarımız defalarca bloke edildi. Bu ülkeler, televizyon kanallarımızın gelişmesini, yeni donanım alımını engelliyor. Kanallarımızın çalıştığı frekanslara müdahale ediliyor. Örneğin dün iki televizyonun yayını engellenmişti. Suriye medyası temsilcilerine saldırılar yapılıyor, gazetecilerimiz öldürülüyor, medyaya ait birçok bina yerle bir edildi. Suriye medyası ülkede yaşananlara ilişkin gerçek tabloyu aktarmaya çalışıyor, öncelikle Suriye vatandaşları için, onları İslamcı propagandadan korumak için. Yurtdışında yaşayan Suriyelilere bilgi vermekte zorlanıyoruz. Ancak bu konuda Rus muadillerimizle çalışıyoruz, Rusya’nın bu enformasyon savaşındaki yardımını hissediyoruz. Bizim savaş muhabirlerimiz, Rus meslektaşlarıyla birlikte sürekli cephede bulunuyor, tüm gerçeği görüyor ve bu gerçeği diğer insanlara ulaştırmaya çalışıyor.
'MOSKOVA-3 İÇİN TARİH BELİRLENMEDİ'
Suriye yönetimi, Moskova’daki üçüncü görüşmeye katılmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Kimlerle ve hangi konuları görüşmeye hazırsınız? Böyle bir görüşme ne zaman yapılabilir?
Moskova’daki birinci ve ikinci görüşme sırasında 10 maddelik yol haritası kabul edilmişti. Görüşmeler olumluydu ancak diyaloğun sürdürülmesi gerekiyor. Moskova-3 konusu gündeme gelince, tüm sorunları ele almak için yeni görüşmelere hazır olduğumuzu söyledik. Soru Suriye hükümetiyle değil, Suriye dışında yaşayan muhalefetle alakalı. Muhalifler birbirlerini anlamakta güçlük çekiyorlar. Çünkü birden fazla devlete bağlılar. Bu devletlerin her birinin kendi hedefleri ve bazı yerlerde uyumlu bazı noktalarda ise çelişen çıkarları var. Bu yüzden bu muhalifler, onları destekleyen ülkelere bağlı olarak sürekli ya birbirine yakınlaşıyor ya da birbirinden uzaklaşıyor. Ancak buna rağmen biz hep, Cenevre’de olduğu gibi Suriye yönetiminin katılımıyla Suriyeli taraflar arasında diyaloga hazır olduğumuzu söylüyoruz. Bu diyaloglardan sonuç çıkarılmalı ve bu sonuçlar her iki tarafın onayını almalı, ayrıntılar içermeli, net olmalı ve Suriye’nin egemenliğini ihlal etmemeli. Kimseye dışarıdan Suriye’nin işlerine karışmasına izin vermeyiz. Muhalefet bu siyasi sürece hazır olunca biz de hazır bulunacağız. Şu anda Moskova-3 için bir tarih belirlenmedi.
Son olaylar ışığında Viyana görüşmelerinden beklentiniz nedir?
Türkiye, eylemleriyle siyasi çözüm istemediğini gösterdi. Türkler, siyasi çözüme ilgi duymuyor. Türkiye, Suriye’de kaos yaratmak istiyor ve Suriye’yi başarısız bir devlet olarak göstermek istiyor. Suriye’yle komşuluğun, uzun sınırın ve eski tarihin onlara kendi kurallarını dikte etme hakkı verdiğini sanıyorlar.
2015’i nasıl değerlendiriyorsunuz? Yılın son günlerinden beklentileriniz neler?
Suriye yönetimi, 2015’te Devlet Başkanı Vladimir Putin’in önderliğindeki Rusya’nın gerçek desteğiyle Batı’nın politikasını ifşa etmeyi başardı. Batı, barışçıl çözüm sloganları arkasına gizlenerek Suriye’yi yok etmek istiyor. Suriye hükümetinin geçtiğimiz yıllarda yaptığı tüm uyarılar, 2015’te gerçekleşti. Terörün Suriye’nin dışına taşacağı konusunda uyarmıştık, böyle de oldu. Teröristlerin dünyada yarattığı baskı, teröre karşı mücadelenin koordineli çabaları gerektirdiği konusunda herkesi ikna etmeli.
