Dünya Bankası ise yayınladığı raporda iklim değişikliği sebebiyle 2030 yılına kadar 100 milyondan fazla insanın daha yoksulluk tehdidi altında olduğunu bildirdi. Raporda, iklim değişikliğinin özellikle fakir ülkelerin başlıca geçim ve yaşam kaynağı olan tarım sektörü ile birlikte gıda güvenliği, beslenme, istihdam ve ihracat gelirleri gibi unsurları da etkileyeceği belirtildi.
Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı (TEMA) Genel Müdürü ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) başyazarlarından Doç. Dr. Barış Karapınar RS FM’de yayınlanan Dünya Panorama’ya konuk oldu.
Karapınar, Dünya Bankası’nın raporunu ve İklim Değişikliği Konferansı’nın ana gündem maddelerini değerlendirdi.
‘GIDA FİYATLARI İKİ KAT ARTACAK’
“İklim değişikliğinin, özellikle gıda bağlantılı etkilerini yoğun olarak yaşıyoruz. Toprakta verimlilikler düşüyor ve üretim tarafından ciddi sorunlar oluşuyor. İklim olaylarının da en temel boyutu da kuraklıklar ve sıcak dalgaları. Bu gıda fiyatlarını artırıyor. Aslında 2007-2008 yılında dünyayı etkileyen bir gıda krizi yaşandı. Gıda fiyatları yüzde 200 kadar arttı. Bu da ciddi anlamda yoksullaştırıcı bir etki yarattı. 40-45 milyondan fazla insanın yoksulluk sınırının altına indiğini gördük o dönemde. Çünkü gıda ürünleri yoksul hanelerin en temel harcama kalemini oluşturuyor. Afrika'da bu yüzde 70'e varıyor. Haliyle gıda fiyatlarındaki artış, yoksul haneleri ciddi anlamda olumsuz yönde etkiliyor. Uzun vadeli baktığımızda, 2030'lara 2050'lere, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle gıda fiyatlarında yüzde 100'e varan artışlar görüleceğini öngörüyoruz."
‘KURAKLIK GÖÇE, GÖÇ İSE SİYASİ KIRILGANLIĞA SEBEP OLDU’
“Bizi halihazırda etkileyen siyasi boyutu olan önemli bir konu da Suriye'deki iç savaş ve bunun bağlantılı olduğu mülteci sorunu” diyen Karapınar, şöyle konuştu:
“2005 — 2006 yıllarında Suriye'de yaşanan kuraklıkların, önemli bir iklim değişikliği bağlantısı var. Bu kuraklıklar bir buçuk milyona yakın insanın kırsal alandan şehirlere göç etmesine neden oldu. Bu şehirlere göçen insanlar da önemli bir siyasi kırılganlığa neden oldu. Bunun çatışmaları tetikleyen bir neden olduğunu görüyoruz. Suriye krizinin temel nedeni iklim değişikliğidir demiyoruz, ancak bu savaşın kaynaklarından, tetikleyici nedenlerinden biri.”
‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇATIŞMA RİSKLERİNİ ARTIRIYOR’
Gıda ve su ile ilgili konuların uzun vadede ülkeler arasından çatışma yaratan bir risk faktörü olduğundan bahseden Karapınar, “Bu illa ki silahlı çatışma olarak ortaya çıkmak zorunda değil. Örneğin ticarette, ekonomik ilişkilerde, su kaynaklarının paylaşımı konusunda gerginliğe neden olabilir. İklim değişikliği, değişik alanlarda çatışma risklerini giderek artıran bir durum” ifadelerini kullandı.
‘SERA GAZI SALINIMI AZALTILMALI’
“Bunlardan biri, iklim değişikliğine neden olan sera gazı salınımının azaltılması. Yakın dönemde sera gazlarını hızlı bir şekilde artıran ülkeler var. Bunlardan bazılar Çin, Brezilya ve Türkiye. Haliyle bu gelişmekte olan ülkeleri de doğrudan ilgilendiren bir durum. Hem sanayileşmiş ülkelerin, hem de hızla gelişmekte olan ülkelerin indirimler konusunda bağlayıcılığı olan sorumluluklar almasını istiyoruz. Aslında müzakerelerin temel amacı, sıcaklık artışlarını 2 derecenin altında tutmak. Halihazırda son 250-300 yılda yapılan sera gazı salınımları 1 derecelik bir artışa neden oldu. Ancak ülkeler bu hızla sera gazı salmaya devam ederlerse, uzun vadede 3 ila 5 derece sıcaklık artışları öngörülüyor.”