KESİN BİR TARİH ASLA OLMADI
Aslında AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker'in yakın çalışma ekibinin bir üyesinin dediği gibi, "İlerleme Raporu mutlaka şu tarihte yayımlanacak diye bir durum yok, hiç de olmadı". Belgenin geçmiş 10 yılda yayımlandığı tarihlere bir göz atılınca ekim-kasım dönemi öne çıkıyor. Komisyon 2005-2008 döneminde belgeyi kasımda yayımlamış. 2009'da ekime geçiş yapılırken 2010'da tekrar kasıma dönülmüş sonrasındaki tüm raporlar ise ekimde yayımlanmış. Dolayısıyla tarih aralığı açısından ‘geleneksel aralık' içindeyiz.
AB tarafından verilen ilk yayımlama tarihi 14 Ekim'di. Bu tarih uzun süre korundu ancak sonrasında birden bire bu tarihin uygun olmadığına karar verildi. Gerekçe olarak da 15 Ekim'deki mülteci krizi odaklı AB Zirvesi gösterildi. Oysa bu zirvenin yapılacağı en az altı aydır biliniyordu. AB Komisyonu ikinci tarih olarak 21 Ekim'i verdi. Böylelikle raporun açıklanması Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 18 Ekim tarihindeki kritik Türkiye ziyaretinin sonrasına bırakılmış oldu. 21 Ekim'e çok az bir süre kala ise yeni bir erteleme haberi geldi. Bu kez ‘somut' bir gerekçe bile gösterilmeyip, ‘Juncker'in uygun bulduğu bir tarihte yayımlanacak' denmekle yetinildi.
'BRÜKSEL BELGEYİ SEÇİMLER ÖNCESİNDE AÇIKLAMAK İSTEMİYOR'
Bu ertelemeler Türkiye'deki 1 Kasım seçimleri öncesinde yaşanmış olmasaydı belki de üzerinde pek durulmayacaktı. İki kez verilen tarihe uyulmaması, somut gerekçe vermekte zorlanılması ve son tarihin 5 Kasım'a bırakılması, 'Brüksel belgeyi seçimler öncesinde açıklamak istemiyor' algısının oluşmasına neden oldu.
Bu ertelemeler AB ile Türkiye arasında mülteci krizi bağlamında yoğun bir pazarlık sürecinin tam ortasına denk geldi. Mülteci krizi nedeniyle AB karşısında pazarlık kartlarının güçlendiğine inanan Türk tarafının, raporun açıklanmasının seçim sonrasına bırakılmasını istediği de yaygın bir şekilde kulislerde konuşuluyor. Türk tarafı eylül ortasında hemen her yıl olduğu gibi belgenin konsolide edilmemiş ilk taslağındaki bazı unsurlardan duyduğu rahatsızlığı net şekilde dile getirmişti. Bu arada AB'nin de ‘mülteci krizi bağlamında Türkiye'den bu kadar talepte bulunurken belgeyi yayımlamanın yerinde olmayacağı' yaklaşımıyla ertelemeyi uygun gördüğü anlaşılıyor.