Muğla’nın Bodrum ilçesindeki Alihoca burnundan dün Yunanistan’ın Kos (İstanköy) adasına geçmeye çalışan göçmenleri taşıyan bir botun batması sonucu hayatını kaybeden 12 kişinin arasında 2 çocuk da vardı. Suriye’nin Kobani kentinden IŞİD’in saldırıları yüzünden aileleriyle birlikte Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan 4 yaşındaki Galip Kurdi ile 3 yaşındaki küçük kardeşi Aylan bindikleri bottan sağ çıkamadı. Özellikle kırmızı bir tişört ve mavi şort giyen Aylan’ın cansız bedeninin kıyıya vurmuş ve jandarma kucağında taşınırken görüntülenen hali, basında ve sosyal medyada ‘Artık harekete geçin’ çığlıklarının yükselmesine neden oldu.
BABA KURDİ: KOBANİ'YE GÖMMEK İSTİYORUM
Bu arada Aylan’ın annesi Rehan da hayatını kaybetti Aileden sağ kalan tek kişi olan baba Abdullah, şu anda tek isteğinin eşi ve çocuklarının naaşlarını Kobani’ye götürmek ve onların yanına gömülmek olduğunu söyledi. Ayrıca Aylan’ın halası Teema, ailenin amacının aslında kendi yaşadığı ülke olan Kanada’ya ulaşmak olduğunu anlattı.
HALA KURDİ: KANADA BAŞVURULARINI REDDETTİ
Kanada’ya 20 yıl önce göç eden ve Vancouver’da kuaförlük yapan Teema, ailenin G5 adlı özel finanse edilen bir mülteci başvuru sisteminden yararlanmak istediklerini, ama başvurularının haziranda reddedildiğini belirtti. Kanadalı bir vekil ise ailenin dosyasını ilgili birimlere kendi elleriyle teslim ettiğini savundu.
“Onlara sponsor olmaya çalışıyordum” diyen Teema, “Arkadaşlarım ve komşularım maddi destekte bulundu, ama onları oradan çıkaramadık. Bu yüzden botla kaçmaya çalıştılar. Türkiye’deki kiralarını bile ödüyordum, ama orada Suriyelilere berbat davranıyorlar” dedi.
İNGİLİZ BASINI 'UYAN CAMERON' DEDİ
Diğer taraftan Aylan'ın fotoğraflarını basmayı tercih eden İngiliz gazeteleri, Başbakan David Cameron’a yüklendi.
Front pages of newspapers today. Wake up Cameron, it's time for UK to play our part in responding to #refugeecrisis pic.twitter.com/AbplEp1RXD
— Catherine Bearder (@catherinemep) 3 Eylül 2015
Özellikle Aylan’ın kıyıda tek başına yattığı fotoğrafı yayımlayan tek gazete olan Independent’ın kapağa yazdıkları dikkat çekti.
'KOBANİ'DE PLAJ YOK, BOMBA VAR'
Independent, internet sitesindeki ‘Göçmen krizi: Aylan’ın hayatı korku içinde geçti, ölürken de kıyıya vuran insanlığın bir parçası haline geldi’ başlıklı haberinde Aylan ve ağabeyinin mutlu günlerinden kalan fotoğrafı paylaşıp şu ifadeleri kullandı:
“Kobani’de plaj yok, bomba var. Aylan Kurdi ve kardeşi IŞİD’in etrafını sardığı kentten kaçtı. 3 yıllık hayatında belli ki yalnızca korkuyu tanıdı.”
Aylan & his brother Ghaleb both from #Kobani #Syria were killed while trying to escape to Europe with their family pic.twitter.com/GTUgLCmVgH
— Zaid Benjamin (@zaidbenjamin) 2 Eylül 2015
GUARDIAN: KALPSİZ CAMERON
Times ve Guardian gazeteleri ise Aylan’ın jandarma tarafından taşınırken çekilmiş fotoğrafını yayımlamayı tercih etti. Guardian manşet haberine ‘Avrupa’nın mülteci krizinin şok edici ve zalim gerçeği’ başlığı atarken, siyaset editörü Patrick Wintour, ülkeye daha fazla göçmen alınmaması gerektiğini söyleyen Cameron'ı ‘kalpsizlikle’ suçladı.
TIMES: AVRUPA BÖLÜNDÜ
‘Avrupa bölündü’ diyen Times da Avrupa liderlerinin göçmen kotası tartışmalarında boğulduğunu ve deyim yerindeyse felç olduklarını yazdı. Nitekim İtalya Başbakanı Matteo Renzi ve Fransa Başbakanı Manuel Valls göçmenleri kabul etmeyen ülkeleri eleştirirken, özellikle Macaristan sınıra dikenli tel çekerek göçmenleri uzak tutmaya çalışıyor.
Valls Twitter hesabından söz konusu fotoğrafı paylaşarak 'seferberlik' çağrısı da yaptı.
Il avait un nom: Aylan Kurdi Urgence d'agir Urgence d'une mobilisation européenne pic.twitter.com/d2wkTGAdhX
— Manuel Valls (@manuelvalls) 3 Eylül 2015
TELEGRAPH'DAN SCHENGEN VURGUSU
Son olarak Telegraph ‘Göçmen çocukların kötü durumu Avrupa’nın vicdanını harekete geçiriyor’ manşeti attı. Gazetenin asıl dikkat çektiği nokta ise AB’deki sınır kontrollerinin artırılması ve Schengen’in kaldırılmasına yönelik tartışmalar oldu.
Öte yandan fotoğraf Alman gazeteleri de fotoğrafı buzlamadan vermeyi tercih etti. ‘Bir fotoğraf dünyayı sarstı’ diyen Frankfurter Allgemeine, “Aylan Kurdi ailesiyle birlikte Suriye’den kaçtı. Avrupa’ya ulaşmak isterken botları battı. Üç yaşındaydı. Kıyıya vuran bedenini gösteren fotoğraf #KiyiyaVuranInsanlik hastagiyle tüm dünyaya alarm verici bir mesaj verdi” ifadelerini kullandı. Deutsche Welle fotoğrafı ‘kıyıya vuran insanlık’, Die Zeit ise ‘sığınmacı krizinin sembolü’ olarak yorumladı.
‘Yastayız’ diyen Bild gazetesi de fotoğrafı yayımlama gerekçesini şöyle açıkladı:
“Suriyeli bir çocuk Bodrum sahilinde ölü olarak yatıyor. Ülkesindeki savaştan kaçarken boğuldu, Avrupa’ya gitmek isterken. Buna benzer utanç verici fotoğraflar artık sıradan hale geldi. Biz buna artık dayanamıyoruz, ama göstermek istiyoruz, göstermek zorundayız, çünkü bu kareler insanlığın sığınmacı krizindeki başarısızlığını gözler önüne seriyor. Sahillerimizde hala çocukların ölümüne izin verirsek, zengin Avrupa olarak suçlu hale geliriz. Bizim bu faciayı seyredecek çok sayıda gemi, helikopter ve keşif uçağımız var. Bu fotoğraf tüm dünyaya başka çocukların ölmemesi için ortak hareket etmesi gerektiği mesajını veriyor. Çünkü bizler kimiz, hala bu tür olayların yaşanmasına seyirci kalırsak bizim değerlerimizin anlamı ne?”
FRANSIZ BASINI: BU FOTOĞRAF KENDİ ÇOCUKLARIMIZI HATIRLATTI
İngiliz ve Alman basının yanı sıra Fransız gazeteler de Avrupa liderlerine ‘elektro- şok etkisi yaratmak’ için fotoğrafı yayımlama kararı aldı. La Libre Belgique gazetesi ‘Neden bu fotoğrafı yayınlıyoruz?’ başlığıyla ve Yazı İşleri Müdürü Dorian de Meeus imzasıyla bir yazı yayınladı.
”Haklı tereddütlere rağmen, bu fotoğraf göçmenlerin içinde yaşadığı şartlar konusunda daha bilinçli kılabilir. Ölen kurbanları göstermek bizim alışkanlıklarımızın tersine bir eylem. Ama bazı bizi istisnalar zorunlu kılıyor. Bu fotoğraf bize kendi çocuklarınızı, yeğenlerimizi ya da komşularımızı hatırlattı, üstelik pek çoğumuzun görmezden gelmeyi ya da küçümsemeyi tercih ettiği, kaçmak için ölümü göze alan göçmenlerin insanlık dramını gözümüzün tam da önüne getirdi. Ne düşürsek düşünelim, göçmen krizi Avrupa’nın en büyük sorunu ve bu sorunla yüzleşmek, görmek bizi üzse ya da rahatsız etse de gözlerimizi iyice açıp bakmak zorundayız. Bizim bu acımız, göçmenlerin yaşadığının yanında bir hiç…”