Türkiye'nin Güneydoğu bölgesi giderek istikrarsızlaşıyor. Basında neredeyse her gün PKK mensuplarınca düzenlenen saldırılarla ilgili haberlere yer veriliyor. Diyarbakır'ın bazı ilçelerinde de özel güvenlik bölgesi ilan edildi. Çözüm Süreci tartışılır hale getirilmiş durumda.
Peki Kürt militanlarının birden gelişen hareketliliğinin sebebi ne? Bu durum, Kürtlerin siyasi çaba ve girişimlerini nasıl etkileyecek?
Konuyla ilgili Sputnik'e konuşan TBMM Dışişleri, İçişleri, Güvenlik ve İstihbarat komisyonlarının eski üyesi Ali Haydar Öner şunları söyledi:
"Çözüm Süreci, sağlam dayanakları olmayan bir süreçti. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasal platform olması gerektiğini söylemişti. Oslo'da, İmralı'da ve diğer değişik yerlerde yapılan kaçak görüşmeler, yasadışıydı. Meşru temsilcilerle yasal zeminde görüşülmesi halinde olumlu neticeler alınabilir. O bakımdan, İmralı ile görüşmek, Oslo'da görüşmek gibi tavırlar, ciddi, köklü devletlere yakışan tavırlar değildir. Ortada bir sorun varsa, onun çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin meşru zeminleridir.
AKP hükümeti, uzun süre polisi, jandarmayı karakoldan, kışladan çıkarttırmadı. Valilere askerleri göreve davet ettirtmedi. Savunmada kaldılar, saldırıya maruz kaldılar. Sonra ne olduysa birden bire sayın Erdoğan'ın zihninde bir büyük değişiklik oldu. Oy için süreci başlatan Recep Tayyip Erdoğan, oy için süreci sona erdirdi. Ciddi devletler böyle gayri ciddi organizasyonlara girmezler, böyle vahim yanlışlıklar yapmazlar. O vahim yanlışlıkların bedelini de millete ödetmezler.
PKK gayri meşru zeminde, başta Recep Tayyip Erdoğan'ın göz yummasıyla büyüdü, teşkilatlandı. Yargı ve vergi mercilerini kurdular, kimlik kontrol ettiler, 'öz savunma sistemi' adını verdikleri bir sözde sistem kurdular. Sonra tersine dönüş olunca da, bugünkü kayıplarla karşı karşıya kaldık. Zamanında göz yumulmasaydı, bugün analar bu kadar fazla ağlamazdı. Bu tablodan, Çözüm Süreci adı verilen yanlış zihniyet sorumludur."
AKGÖNENÇ: PKK OTORİTE BOŞLUĞUNDAN FAYDALANIYOR
Sputnik'e konuşan Ankara Ufuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı, Saadet Partisi Genel Başkan Danışmanı, eski milletvekili Prof. Dr. Oya Akgönenç Muğisuddin ise, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
Fakat bu sözden iki gün sonra Kandil'deki silahlı grup dedi ki, ‘Biz ne aldıysak kendi gücümüzle aldık. Öyleyse hiç kimseye bir borcumuz yok'. Ve bunu dediği andan itibaren de ortalık gerilmeye başladı. Hükümetin olmadığı bu kırk beş gün içinde, PKK terörü birden bire yeniden azdı. Olmayacak şeyler yaptılar. Mesela, Doğu'da yol yapan makinaları yaktılar. Orada bir baraj inşasını baltalamaya kalktılar. İran üstünden, Irak üstünden gelen petrol hatlarını patlattılar. O zaman da halk sordu: Hani bu parti, PKK ile ilgili değildi? Hani HDP de meclise girerse terör duracaktı ve bunlar siyasi bir şekilde bu olayı çözeceklerdi?
‘Neden Hükümet bize karşı sert çıkıyor?' deniyor. Eğer birinin evini ateşe verirseniz, o evi koruyan insan da dışarı çıkıp o ateşe verenlerin hakkından gelir. Şimdi ne oldu? Seçimin huzurlu atmosferi de ortadan kalktı. Çünkü şu görüldü: Eğer hükümet kurulmazsa bir otorite boşluğu olacak. Otorite boşluğundan da terör faydalanacak."