Türkiye'yi yurtdışında başarıyla temsil eden opera sanatçısı Murat Karahan, geçtiğimiz hafta Rusya'nın ünlü Bolşoy Tiyatrosu'nda sahnelenen Carmen operasında başrol oynadı.
Rusyalı sanatseverlerden tam not alan 3 temsilin ardından Sputnik'e konuşan Murat Karahan, "Bolşoy'un o muhteşem sahnesine çıkıp dakikalarca seyirciler tarafından ayakta alkışlanmak harikaydı" diye konuştu. Türkiye-Rusya arasında kültürel ilişkilerin gelişmesinde bir köprü rolü üstlenen başarılı tenör, sanatçıların siyasetin üzerinde bir şey yaptığını vurgulayarak, farklı düşünceler arasında köprü oluşturduklarını vurguladı.
Kendinizi nasıl anlatırsınız?
Ankara Devlet Opera ve Balesi devlet sanatçısıyım. Aynı zamanda yurt dışında birçok tiyatroda ülkemi temsil ediyorum.
Türkiye'de "Büyüyünce operacı olacağım "diyen çocuk yok denecek gibi. Peki siz opera sanatçısı olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben de "Büyüyünce operacı olacağım" diyen bir çocuk değildim. Annemin öngörüsü ile oldu. Annemin ve babamın da sesi çok güzel ama bu işi profesyonelce yapmadıkları için biraz içlerinde kalmış. Benim yeteneğime de yazık olmasın diye, özellikle annem beni operaya kanalize etti. Başlarda biraz çekingen olsam da, başarılar elde ettikçe bu hayatta yapabileceğim en güzel mesleği yapıyor olduğunu fark ettim.
Opera, dışarına bakınca büyüleyici ve ihtişamlı görünüyor. Aynı zamanda çok kapsayıcı da bir sanat. Opera sanatçısı olmak zor mudur?
Dünyanın tartışmasız en zor sanatı. Opera, bütün sanatları tek çatı altında bünyesinde barındıran neredeyse tek sanat. İçinde, edebiyat, müzik, dans, tiyatro, dekor, kostüm vs. aklınıza gelebilecek tüm sanatlar var. Opera için yeteneğin yanında, kafanızı aynı anda birçok şeye kanalize edebileceğiniz bir beyin yapısı da gerekiyor. Çünkü sahnede yüzlerce sayfa yabancı dilde bir eseri, 70-80 kişilik orkestra ve binlerce kişilik seyirci önünde mikrofonsuz bir şekilde icra ediyorsunuz. Yeri geliyor Carmen operasının Bolşoy temsilinde olduğu gibi, elinizde bıçaklarla dövüş sahneleri sergiliyorsunuz. Yani o kadar komplike bir sanat ki, benzeri yok zaten…
Geçtiğimiz hafta Rusyalı sanatseverler sizi Bolşoy Tiyatrosu'nun görkemli sahnesinde Carmen operasının başrolünde izleme imkanı buldu. Gösterim nasıl geçti?
Gerçekten çok güzeldi. Büyük keyif ve mutluluk aldım. Sonuçta bir Türk tenör olarak Bolşoy'un o muhteşem sahnesine çıkıp dakikalarca seyirciler tarafından ayakta alkışlanmak ve sosyal medya yoluyla gelen feedbackler o kadar harikaydı ki… Üçüncü ve son temsilimize sayın Moskova Büyükelçimiz Ümit Yardı da eşi ve kızlarıyla teşrif ederek bizi onurlandırdılar. Bir Türk sanatçı olarak, ülkemi bu mecralarda temsil ediyor olabilmek benim için en büyük mutluluk.
Daha önce de Bolşoy Tiyatrosu'nda sahne almıştınız. Bir sanatçı olarak Rusya ile kültürel ilişkilerimizde bir misyona sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Ülkeler arasındaki en büyük köprüler, aslında biz sanatçılarız. Bolşoy Tiyatrosu'ndaki temsilim yurtiçi basınımızda da yer aldı. Şunu fark ettim; birçok değişik siyasi görüşten gazete ve basın organı, ortak noktada buluşarak bu haberi övgüyle sütunlarına taşımışlar. Bu, benim için çok güzel bir şey. Bizim yaptığımız, siyasetin ve birtakım ayrılıkların üzerinde. Biz sanatla evrensel bir şey yapıyoruz ve bütün düşüncelerin arasında köprü oluşturuyoruz. Buna vesile olabilmek çok önemli.
Şu anda operada bulunduğunuz noktadan memnun musunuz? İlerisi için ne gibi hedefleriniz var?
İnsanların hayatta tutunabilmesi için zaten hedefleri olması gerekiyor. Hamdolsun bugüne kadar dünyanın bütün lider sahnelerine çıkmak bana nasip oldu. Bundan sonra sanatımda varabileceğim en üst noktaya ulaşmaya çalışacağım.