Güney Akımı projesine izin verilmemesinde ABD'nin tavrının da payı olduğunu belirten Puşkov, Washington'ın Moskova'ya yönelik tecrit politikalarının da 'beklenen sonucu' vermeyeceğini söyledi.
Puşkov'un Sputnik'e yaptığı açıklamaların tamamı şöyle:
— 'Türk Akımı' çok önemli bir proje. Ancak bu projenin de Güney Akımı gibi sonuçlanabileceğine dair endişeler var. Bu konuda ne diyeceksiniz?
'SOFYA'NIN DUYURDUĞU KARAR BRÜKSEL'DE VERİLDİ'
— Öyle göstermeye çalışsalar da, Güney Akım'ın rafa kaldırılmasının sorumlusu Rusya değil. Resmi olarak projeye izin vermeyen taraf Bulgaristan'dı. 'Resmi olarak' dememin bir nedeni var. Zira bana göre bu karar Sofya'da değil Brüksel'de verildi. Bu kararı ABD'nin projeyle ilgili tavrı nedeniyle aldıklarını duymak da beni pek şaşırtmaz.
'TÜRKİYE, BİR NATO ÜLKESİ OLMASINA RAĞMEN…'
Nitekim ABD Rusya'yı uluslararası projelerin dışına itmeye ve ülkemizle kurulan uluslararası ilişkileri sınırlamaya çalışıyor. Bu nedenle 'Türk Akımı'nın potansiyel katılımlarının da baskı görmesini bekliyorum. Ancak sanıyorum burada (Türk Akımı'nda) biraz daha farklı bir durumla karşı karşıyayız. Örneğin Türkiye bir NATO ülkesi olsa da kendi ulusal çıkarlarını sürekli biçimde koruyor. Brüksel de Türkiye için sorgulanamaz bir otorite değil.
'TÜRKİYE'Yİ ÖNEMLİ BİR TRANSİT ÜLKESİNE DÖNÜŞTÜRECEK'
İkincisi de Ankara yönetimi, Türkiye'yi Avrupa'da çok önemli bir transit ülkesine dönüştürecek bu projeyi reddetmeyecektir. Bununla birlikte TANAP gibi alternatif projeler Avrupa pazarının doğalgaz ihtiyacını tam olarak karşılayamıyor. Diğer yandan Rusya 'Türk Akımı' üzerinden bu pazara yılda 63 milyar metreküp gaz sağlayabilir. Bu Güney ve Orta Avrupa ülkelerinin ihtiyacını karşılayacak bir miktar.
Bu nedenlerle şu an için en önemlisi projenin Rusya ve Türkiye arasında onaylanması olacaktır. Bunun ardından da çok sayıda AB ülkesinin projeye ciddi ölçüde ilgili göstereceğini düşünüyorum.
'YUNANİSTAN İÇİN HER YENİ PROJE, KRİZDEN ÇIKIŞ UMUDU'
Projeye duyduğu ilgiyi ortaya koyan ülkelerden biri Yunanistan oldu. Zira Atina yönetimi için her uluslararası proje, ülkenin içinde bulunduğu finansal kördüğümden çıkılmasına yönelik bir umut teşkil ediyor.
— ABD'nin 'Türk Akımı'na karşı çıkışının sebepleri anlaşılabiliyor. Zira ülke Avrupa'ya kendi gazını satmak istiyor. Peki ABD'nin Rusya'yı dünyanın geri kalanından koparmak istemesi neden kaynaklanıyor?
'SOĞUK SAVAŞIN YENİ BİR VERSİYONUNU YAŞIYORUZ'
— ABD Rusya'yı yalnızlaştırmak istiyor, çünkü Moskova'nın dış politikası hoşlarına gitmiyor. Bu olanları 'Soğuk Savaş'ın yeni bir versiyonu' olarak tanımlayabiliriz. Ancak ABD Rusya'yı küresel düzeydeki kậrlı ilişkilerden tecrit edemedi ve edemeyecek de. Örneğin Rusya'nın Çin, Brezilya, Hindistan, Güneydoğu Asya, Arap ülkeleri, Mısır ve Latin Amerika devletleriyle olan ilişkileri konusunda ellerinden hiçbir şey gelmez.
'UKRAYNA KRİZİ, GERİLİM ZİNCİRİNE EKLENEN SON HALKA OLDU'
Bununla birlikte Rusya'yı Avrupa kıtasından tecrit edebileceklerini düşünüyorlar. AB'ye yaptırımları hiçbir koşulda kaldırmaması için yapılan baskının nedeni de bu. Bunu elbette sadece Ukrayna krizi yüzünden yapmıyorlar. ABD ile olan siyasi ilişkilerimizdeki gerilim, oyunu Amerikalıların kurallarına göre oynamayacağımızın belli olduğu anda, 2007-2008 yıllarında başladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, ülkesinin çıkarlarının göz önünde bulundurulmasının gerekliliği ve hegemonya politikalarının sürdürülemez olduğu yönünde Münih'te yaptığı konuşma farklı yorumlanıp gerilime yol açtı. Daha sonra da bu gerilim zincirine Ukrayna krizi eklendi.
'RUSYA DÜŞÜNCESİNDE YALNIZ DEĞİL'
Sadece Rusya değil, dünyadaki pek çok devlet ABD'nin küresel stratejisiyle sürüklenip hareket etmeyi reddediyor. Bunlar içinde kendi bölgelerinde belirleyici unsur olan Çin, Brezilya, İran ve Mısır gibi birçok ülke var. Sonuç olarak ABD'nin Rusya'ya yönelik tecrit politikasının başarısızlığa mahkum olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte bu politika Avrupa ve uluslararası güvenliğe çok pahalıya mal olabilir.
