Öte yandan YPG, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) ve ABD koalisyonunun desteğiyle IŞİD'in kontrolündeki Tel Abyad'a doğru ilerliyor. Tel Abyad'dan Türkiye'ye kaçan Türkmenler ise zor durumda. Bölgedeki cihatçı örgütlerin, Türkmenlere "Türkiye'ye gitmeyin, orası kafirlerin ülkesi" dendiği belirtiliyor. Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin sayısı son bir haftada 13 bini geçti.
ABD'nin Nusra Cephesi ile görüşmesi, IŞİD'e karşı El Nusra'yı resmi bir aktöre çevirmek anlamına mı geliyor? Türkiye, bu adımı destekleyecek mi? YPG ve El Nusra'nın meşru aktörler olduğu bir Suriye, Türkiye için ne anlama gelir? Sığınmacı akımına maruz kalan Türkiye ne yapacak?
'SURİYE KRİZİNDE EN MAĞDUR ÜLKELERDEN BİRİ TÜRKİYE'
Suriye krizinde en mağdur olan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu kaydeden Mazhar Bağlı, bunun sebeplerini şöyle açıkladı:
"Dışarıdaki aktörler, Türkiye'nin diplomatik alanda yürüttüğü çalışmalara zarar veren bir mekanizma işletiyorlar. Öte yandan Türkiye'ye yoğun bir sığınmacı akımı var. Bu da hem güvenliği, hem de Türkiye'nin sosyolojisini ciddi anlamda tehdit ediyor. Türkiye insani kaygılardan dolayı açık kapı politikasını yürütüyor ve de yürütmeye devam edecek. Fakat dünya ekonomisinin krizle karşı karşıya kaldığı bir dönemde sığınmacıların ciddi anlamda yük teşkil ettiği de bir gerçek."
'BASIN ÇİFTE STANDART UYGULUYOR'
Bağlı, ABD'nin Nusra Cephesi ile yaptığı görüşmeye dair ise şunları söyledi:
"Suriye'de illegaliteye başvuran, herhangi bir prensibe uymayan, kendi ideolojisine göre bir hegemonya kurmak isteyen gruplara karşı durulması, halkın desteklediği siyasi iradenin resmi olarak desteklenmesi gerektiği noktasına gelinmiştir. Bu açık ve nettir. Bunun dışındaki tüm söylemler bir propagandanın ürünüdür."
'ABD'NİN AMACI TERÖRLE MÜCADELE DEĞİL'
"ABD için IŞİD tasarlanmış, elverişli düşman demek. ABD, IŞİD'in Musul'un işgalini fırsata dönüştürüp Ortadoğu'ya dönmeye ve Kürt koridorunun inşasına ağırlık vermeye çalıştı. Bölgeye parça parça asker göndermeye başlayan ABD, Irak'ta yeni üsler inşa edilebileceğini dile getirdi. ABD'nin neden yeniden Irak'a yerleşmeye çalıştığını anlamak için IŞİD stratejisine bakmak gerekiyor. Örgüt, Arap-Türkmen ağırlıklı bölgelere girecek, ABD buna göz yumacak, buraları da koalisyon güçleri ya da eğit-donat faaliyetleriyle eğitilen teröristler aracılığıyla kurtarılacak ve bölge Kürt örgütlerin hakimiyetine bırakılacak. Temel strateji bu."
ABD'nin bölgede tüm terör örgütleriyle halen temasta olduğunu belirten Güller'e göre, Büyükelçi Harper'ın sözleri, daha önce başlatılmış ve yapılandırılmış bir faaliyetin sonucu anlamına geliyor.
Ankara ile Riyad'ın daha önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı anlaşma yaparak Fetih Ordusu'nu kurduğunu söyleyen Güller'e göre, bu yapıya Nusra Cephesi önderlik ediyor:
"ABD ile Türkiye aslında birkaç aydır çok kapsamlı bir anlaşmanın hazırlığı yürütülüyor. Eğit-donat programını ilerletmek ya da İncirlik'e silahlı predatörleri yerleştirmeyi aşan bir anlaşma hazırlığı olduğu anlaşılıyor. Anlaşmanın merkezinde, Washington ile Ankara'nın ortak özel kuvvetlere dayanan operasyonlar düzenlemesi ve Fetih Ordusu'nun İdlib'den sonra herhangi bir yeri ele geçirmesi halind,e bir nevi güvenli bölge anlamına gelebilecek cep bölgeler inşa etme planı da var."
'ERDOĞAN'IN İTİRAZLARI STRATEJİK DEĞİL'
"Gelişmeler Erdoğan'ın, Esad düşmanlığı zemininde başladı. Bundan ötürü Erdoğan'ın itirazları stratejik değil, taktik itiraz kategorisinde. Erdoğan 2012'de Suriye'deki kimyasal komplo olayından sonra bölgesel aktör olma seçeneğini kaybetmeye başladı. ABD açısından Ortadoğu'daki daha stratejik olan şey ise PYD oldu. Erdoğan da bölgesel aktörlük tehlikeye girdiği için, zaman zaman Suriye konusunda, ABD'yle karşı karşıya gelir gibi itirazlar yöneltiyor. Bunu Kobani'de görmüştük ama son tahlilde AKP hükümetinin açtığı peşmerge koridorları ve PYD'ye sağladığı imkanlar neticesinde, Türkiye'nin de fiili desteğiyle IŞİD'den kurtarılan bir Kobani görmüştük."