1878-1918 yılları arasında Rus yönetimine bağlı olan Kars, alt yapısı ve mimarisiyle Rusya'dan derin izler taşıyor. Kars'taki ‘Rus döneminin' bir diğer mirası da kente yerleştirilen binlerce Rus Malakanın izleri. Malakanlar, yıllar önce anavatanları Rusya'ya göç etmiş olsalar da şu anda bile Kars'ta onları hatırlamayan neredeyse tek bir kişi yok.
Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmış bir mezhep olan Malakanlar, Eski Ahit'i kutsal kitap olarak kabul eder. Eski Ahit, Malakanlar için ‘ruhu besleyen süt' gibidir. Zaten Malakanların adı da Rusça ‘süt' anlamına gelen ‘moloko' kelimesinden gelir. Ayrıca Malakanlar, Ortodoks Kilisesi'ne bağlı Hristiyanlardan farklı olarak ‘Büyük Oruç' zamanında da süt içer.
PASİFİZME DAYALI BİR DİN
Aslen Karslı olan antropolog Çakır Ceyhan Suvari, Rus etnodinsel yapısında çok özel bir yere sahip olan Malakanları ve Kars'ta bıraktıkları izleri Sputnik ajansına anlattı. Malakan dininin tabanının tarihsel olarak Rus köylülüğüne dayandığını vurgulayan Suvari, şunları söyledi:
"Rus köylülerinin ve onlara öncülük eden ruhban sınıfın, Ortodoks Kilisesi ve Çarlıkla giriştikleri çatışmaların neticesinde, 'Malakan' adı altında etnodinsel bir topluluk tarih sahnesine çıkmıştır. Ancak Malakanlar iktidarı ele geçirmek gibi radikal istekler taşımamışlar, iktidar karşısındaki en önemli direnişleri "pasifizm" olmuştur. Zira İsa'nın şiddet karşıtı söylemini kendilerine düstur edinerek pasifist bir dünya görüşü inşa etmişler. Bu nedenle şiddettin her türlüsü, silah taşımak ve kullanmak, hatta askeri üniforma giymek dahi dinlerince yasaklanmıştır."
RUS PAGANİZMİ İLE ESKİ AHİT'İN SENTEZİ
Suvari'ye göre Malakanları Ortodoks Ruslardan ayıran temel fark, Malakan inancının Rus paganizmi ile Eski Ahit'in bir sentezi olması:
"Malakanlar, her ne kadar kendilerini Hıristiyan inancı içerisinde tanımlasalar da, dinsel düşünce ve pratikleri pagan Rus inancıyla Eski Ahit'in sentezinden oluşuyor. Malakanların Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmalarında hem ekonomik hem de dini gerekçelerin birlikte rol oynadığı söylenebilir. Ağır vergiler, serfliğin geliştirilerek kolektif köylerin dağıtılması vb. ekonomik gerekçeler iken; Rus Ortodoks Kilisesi'nin düşüncelerinin ve ritüellerinin Yunan Ortodoks Kilisesi'ne göre yeniden düzenlenmesi, dinlerinin emrettiği ‘Hıristiyan kardeşliği' ilkesinin yaşatılmasına uygun olan cemaat sisteminin dağıtılması vb. de dinsel gerekçelerdir. Malakanlarda, insanlardan ve doğadan bağımsız mutlak bir tanrı kavramı vardır. Bu anlamda Malakanizm mistisizmden beslenen diğer mezheplerden farklı olarak tüm hayatlarını Tanrı yoluna adayan asketik hareketlere daha yakın durur. Malakanlarda ‘pasifizm' ve ‘akıl', inancın temelinde yer alır ve kişisel kusursuzluğa ulaşmak için ‘çalışmak' en yüce erdem olarak kutsanır."
SÜRGÜN SONUCU KARS'LA KESİŞEN YOLLAR
Malakanların yolunun Kars ile kesişmesinin nedeni, aslında bir zorunlu sürgün hikayesine dayanıyor. Çar II. Nikola döneminde ‘dinlerini değiştirmek ya da sürülmek' arasında bir tercihte bulunmaya zorlanan çok sayıda Malakan, dini inançlarından taviz vermeyi reddetmeleri üzerine Rusya'nın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Sürgün yerlerinden biri de o dönem Rusların elinde bulunan Kars bölgesiydi.
Suvari, 1880-1881 yıllarında Kars'a yerleştirilmeye başlanan Malakanların burada 35 köy kurduğunu belirtiyor.
Kars'ta hayvancılık ve çiftçilik yapan Malakanlar, kapalı bir şekilde yaşayarak ne Ortodoks Ruslar ile ne de Müslüman Türkler ile kaynaşırlar. Anavatanları ile bağlarının kopmasına karşın, Soğuk Savaş döneminde ‘Sovyet/komünist ajanları' olarak baskılara maruz kalırlar.
TÜRKİYE'DE DEĞİŞEN MALAKAN ALGISI
Suvari, Kars'ta Malakanlara ilişkin genel algıyı şöyle özetliyor: "Malakanlar, Kars'ta yaşadıkları dönemde Müslüman çoğunluk için ‘dış güçlerin maşası' ve devlet tarafından kendilerine gösterilen hoşgörüye ve sunulan her türlü imkâna rağmen içlerine kapanıp entegre olmamakta direnen ‘tehlikeli ötekiler'di. Göç ettikten sonra ise Malakanlar, tüm insanlığı kurtaracak bir dünya görüşüne sahip yüce ve erdemli insanlar olarak hayal edilmekteler. Bu durumun Malakanların artık Türkiye için bir tehdit olamayacağı düşüncesiyle yakından ilgisinin olduğunu düşünüyorum."
RUSYA'YA GERİ DÖNÜŞ
Karslı Malakanların önemli bir kesimi, 1920'de imzalanan Gümrü Antlaşması ile Kars, Türkiye'ye geçince ülkelerine geri döner. Gitmek istemeyen Malakanlar ise hukuki olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 1962 yılına kadar Kars'ta yaşamaya devam eder. Daha çok Kars'ın Arpaçay İlçesi'ne bağlı Yalınçayır ve Atçılar ile merkeze bağlı Çalkavur köylerinde yaşarlar.
GÖÇÜN TEK NEDENİ EVLİLİK SORUNU DEĞİL
Suvari, Malakanların 1960'larda Kars'ı terk etmesinin nedenini, diğer birçok akademisyen ve araştırmacının aksine sadece evlenme sorununa bağlamıyor:
"Malakanlarda ‘yedi/dokuz göbeğe' kadar olan akraba evliliğinin yasak olduğu, dolayısıyla eş bulma seçeneği azalan Malakanların da Türkiye'yi ‘terk etmek zorunda kaldıkları' ifade edilmekte. Ancak, ayrılma nedeni olarak sadece ‘evlilik' sorununun gösterilmesini ben kuşkuyla karşılıyorum. Zira bölgede adeta kültürel adacıklar şeklinde yaşayan Malakanlar üzerinde çoğunluğun hem psikolojik hem de fiziksel baskısının olması da süreci tetikleyen etkenler arasına eklenmelidir. Zira 1950'li yıllar Türkiye'de gayrimüslimler üzerindeki baskının arttığı bir dönemdi. Aynı dönemde patlak veren 6-7 Eylül Olayları bu sürecin son halkasını oluşturmuştu. Kars'ta da bazı kesimlerin Malakanların arazilerine ve mallarına göz diktiği, bu nedenle sürekli onları rahatsız ettikleri halen anlatılmaktadır. Tüm bu içsel ve dışsal nedenler birleştiğinde ancak Malakanların neden Türkiye'den ayrıldığını anlayabiliriz."
‘MALAKAN GİBİ ÇALIŞKAN'
Günümüzde Kars'ta artık hiç Malakan bulunmuyor, ancak Malakanlar Karslıların hafızalarında hep olumlu anılarla yer alıyor. Suvari, Kars'ta güzel bir kadını tarif ederken 'Malakan kızı', çalışkanlar için 'Malakan gibi çalışkan', iyi cins bir sığır ve atı tanımlarken yine 'Malakan ineği' ve 'Malakan atı' gibi ifadeler kullanılmasını buna örnek gösteriyor.
Suvari ayrıca, dinsel ve toplumsal yapılarındaki muhafazakârlığın aksine teknolojik alanda yeniliklere açık olan Malakanların, Kars'ta birçok yeniliğin de itici gücünü oluşturduğunu hatırlatıyor. Kars ve civarında pek çok tarım ürününü ilk defa Malakanların ürettiğini söyleyen antropolog, ayçiçeği ve patates gibi ürünlerin Malakanların etkisiyle Kars'ta hâlâ ‘sımışka' ve ‘kartof' olarak adlandırıldığını söyledi.
ÇAKIR CEYHAN SUVARİ KİMDİR?
Ankara Üniversitesi DTCF Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü lisans mezunu. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümünde Yüksek Lisans ve doktora yaptı. Yüksek Lisan Tezi Ezidiler hakkındadır. Doktora tezi ise 'Dinsel Geleneğin Etnisite İnşasında Oynadığı Rol: Malakanizm Örneği'dir. Malakanlar hakkında 'Malakanlar-Rus Köylü Hareketlerinden Günümüze Malakan İnancı' adlı bir kitabı bulunmaktadır. Halen Yüzüncü Yıl Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.