Rusya ve Çin, Akdeniz'de ilk kez ortak askeri deniz tatbikatı düzenliyor. "Deniz İşbirliği 2015" adı verilen tatbikatın açılışı, dün Karadeniz kenti Novorossiysk açıklarında yapıldı. Her iki ülkeden 10 savaş gemisinin katıldığı tatbikat, daha sonra Akdeniz'de devam edecek ve 21 Mayıs'ta sona erecek. Pekin yönetiminin ardından Rusya Savunma Bakanlığı da, tatbikatın herhangi bir üçüncü ülkeyi hedef almadığını açıkladı. Öte yandan tatbikat, Rusya ve Avrupa ülkeleri arasında gerilim yaşanırken, Moskova ile Pekin ilişkilerinde yakınlaşmanın arttığı bir dönemde yapılıyor.
Bazı uzmanlar tatbikatın önemine dikkat çekerken, Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin soğuduğu dönemde ve NATO Dışişleri Bakanları’nın Antalya Toplantısı’nın yapıldığı tarihlerde gerçekleştiğine işaret ediyor.
Tatbikat, bir yandan NATO üyesi, öte yandan Rusya’nın stratejik partneri olan Türkiye’de nasıl değerlendiriliyor?
Konuyla ilgili, Chatham House Uluslararası Güvenlik Programı Akademisi Kıdemli Üyesi, Müttefikler-Arası İhtiyat Subaylar Konfederasyonu Başkan Yardımcısı emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, Sputnik'e değerlendirmelerde bulundu.
Tatbikatlar askeri eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Her zaman yapılır. Dolayısıyla, bölgedeki gelişmelere bağlamadan önce o tatbikatı düzenleyenlerin nedenleri nasıl açıkladıklarına bakmak lazım. Dolayısıyla, ben bu tatbikata özel bir önem atfetmiyorum. Sıradan bir tatbikat olarak görüyorum.
Uzmanlar, son gelişmelerde Türkiye’nin kilit rolüne işaret ediyor. Bilindiği gibi, Antalya’da iki günlük NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı yapılacak. Öte yandan, Ankara-Moskova hattındaki enerji ve ticaret alanındaki ilişkiler stratejik boyuta ulaştı. Bu gelişmeler Türkiye’ye yeni fırsatlar sunuyor gibi. Bu konuda sizin fikriniz nedir?
İkincisi, Türkiye’nin NATO ve NATO üyesi ülkelerle olan gerek ittifak ilişkileri, gerekse ittifak dışı ilişkileri benim görebildiğim kadarıyla bir kriz döneminden geçiyor. Karşılıklı her iki tarafta da bir güvensizlik var. Ve bu güvensizlik, Türkiye-NATO ilişkileri tarihinde hiç görülmedik derecede bir güvensizliktir.
Türkiye’nin bölgedeki jeostratejik konumu itibariyle önemi arttıysa da, bu konumdan istifade etmek açısından Türk dış siyaseti çok ciddi problemlerle karşı karşıya ve şu anda bu problemleri çözebilecek bir işareti vermiyor. Tabi bu çerçevede şunu da vurgulamak mutlaka gerekli: Dünya öyle bir hale geldi ki, hiçbir ülke kendi dış siyasetini tek taraflı olarak veya bir ülkeyle ikili olarak düzenleme inisiyatifine sahip değil. Hiçbir ülkenin böyle bir imkan, kabiliyeti yok.
Bu açıdan baktığımız zaman, şunu açıklamak kolay değil: Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Asya’da, Doğu Avrupa’da, Balkanlar’da bu kadar sorunlar varken ve Türkiye, klasik konumu ve tarihi itibariyle, bölge ülkeleriyle, toplumlarla ilişkileri itibariyle, bu sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek konumundayken, Doğu-Batı arasındaki ilişkilerin bu kadar kötü halde olması buna imkan vermiyor.
Türkiye’nin yapabilecek çok şeyler var, kalkınabilmesi için büyük bir potansiyeli var, ama Doğu-Batı ilişkilerinin düzelmesi bunun bir ön şartıdır.