Suriye ve Irak'ta yaşanan istikrarsızlık nedeniyle milyonlarca kişi evinden olurken, 'açık kapı politikası' uygulayan Türkiye, tarihinin en büyük sığınmacı grubuna ev sahipliği yapıyor. 2011’den bu yana Türkiye'ye gelen sığınmacıların sayısı 1.5 milyonu geçti. İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkan Yardımcısı Metin Çorabatır da Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olarak nitelenen 'sığınmacılar' konusunun partilerin seçim beyannamelerinde nasıl yer bulduğunu Sputnik’e değerlendirdi.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde de görev yapmış olan İGAM Başkan Yardımcısı Çorabatır, özellikle muhalefet partileri CHP ve MHP sözcülerinin medya ve meydanlardaki söylemleri ile karşılaştırıldığında, seçim beyannamelerindeki ifadelerin daha yumuşak ve empati duyularak yazıldığını söyledi. İktidarda olan ve açık kapı politikası uygulayan AK Parti'nin ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Çorabatır, "AK Parti'nin ne yaptığı var, diğer partilerin tavrı test edilmiş değil, daha çok beyannamelerindeki ifadeleri ve sözlü beyanları var” ifadelerini kullandı:
“Bu açıdan Türkiye'nin karşılaştığı bu büyük insani krizi de dikkate aldığımızda, ilk defa partilerin bir seçimde Türkiye'de beyannamelerine, bildirgelerine göçmen lafı giriyor. Genelde hepsine baktığımız zaman AKP'nin ki de dâhil yetersiz. Çünkü çok genel ifadeler var. Gönül isterdi ki bütün bildirgelerde şunları yapacağız gibi ifadeler konsun.”
‘HDP'NİN BEYANNAMESİ İLERİ BİR ADIM’
HDP'nin beyannamesinde “Cenevre Sözleşmesi’ne konulan coğrafi sınırlama çekincesi kaldırılacak" denilmesinin Türkiye'de bugüne kadar görülmemiş bir şey olduğunu ifade eden Çorabatır, aynı HDP'nin 2013'de parlamentoda görüşülürken Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası'na oy verdiğini, 'reform yapıyoruz coğrafi kısıtlama kaldırılsın' demediğini söyledi. Çorabatır, beyannamedeki bu vaadin HDP açısından da, diğer partilerle karşılaştırıldığında da ileri bir adım olduğunu belirtti.
AK Parti'nin beyannamesinde "Türkiye taraf olduğu uluslararası anlaşmalara koyduğu şerhleri kaldıracağız" şeklinde bir ifadenin yer aldığını belirten Çorabatır, "Bu daha önceki beyannamelerinde de var. Ama bugüne kadar kaldırılmadı. Zaten bazı şerhler bu çözüm sürecinde anlamsız kalıyor. O şerhlerin çoğu Kürt meselesi yüzünden. Coğrafi kısıtlamayı da içerir mi, bunu beyannamedeki bu ifadenin içerisinde okuyamıyorsunuz. Ama iktidar partisinin uygulamalara baktığımızda çoklarının alkışladığı Türkiye'nin ilk sığınma yasası niteliğindeki Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası çıkarttı fakat coğrafi kısıtlamayı kaldırmayarak. Dolayısıyla o ifade Cenevre Sözleşmesi'ndeki şerhi sanki kaldırmamayı öngörür gibi" diye konuştu. Çorabatır, AK Parti'nin beyannamesinde ayrıca Türkiye'deki uluslararası koruma sistemini güçlendirme ve geri gönderme merkezleri kurmaya devam edileceğinin belirtildiğinin de altını çizdi.
Diğer taraftan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylemleri ile karşılaştırıldığında CHP'nin seçim beyannamesinde sığınmacılar konusunda daha yumuşak, daha insani ifadelerin yer aldığını kaydeden Çorabatır, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Kılıçdaroğlu, Ahmet Hakan'ın bir programında, 'Suriyelileri Türkiye'ye almak en büyük ihanettir vatana' demişti. Daha yakın zamanda yine bir meydanda, iki kez söyledi, 'İktidara geldiğimizde Suriyelilere ‘Ülkene git ve orada çalış' diyeceğiz. Yani bunların göçmen olduğunun kabulü yoktu CHP'de. Bu beyannamede şu açıkça ifade ediliyor, CHP çözümü şurada arıyor. 'Suriye krizi dahil çevremizde göçmen üreten krizlerin siyasi çözüme kavuşturulması için biz hükümet olarak çaba sarf edeceğiz o zaman…' Güzel bir yaklaşım. Ama CHP'nin başından beri hükümetin Suriye politikasını eleştirirken bakış açısın 'bu krizi de Türkiye yarattı, hükümet yarattı, sığınmacıları hükümet çağırdı' gibi. Beyannameyi okuduğumuz zaman sığınmacı olduklarının kabulünün işaretleri var."
‘MHP VE HDP DURUMU GEÇİCİ KABUL EDİYOR’
Öte yandan MHP'nin ise beyannamesinde göçmen sorununa değinirken daha çok güvenlik unsurlarını öne çıkardığını anlatan Çorabatır, hem MHP hem de HDP'nin beyannamelerinde bu insanların geçici niteliğine vurgu yapıldığına dikkat çekti. Göç yollarının açılması, istismarların önlenmesi, vergi muafiyeti getirilmesi gibi önerilerin beyannamelerde yer aldığını anımsatan Çorabatır, "Aslında tam tersi onları Türk ekonomisine entegre etmek lazım. Destekler verilmeli, ayakları üzerinde iş kurmalarına, çalışmalarına imkân tanımalı, karşılığında da vergisini almalı" dedi.
Çorabatır, Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu sorunların başında artan sayıdaki göçmenler olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
"Suriye krizi yüzyılın en büyük göçmen krizlerinden birisi. Türkiye en fazla nüfusu barındırıyor ve maalesef Suriye'de kısa sürede bir güven ortamının olmayacağını hemen herkes kabul ediyor. Bir ihtimal bunun tersi olabilir, ama şu anda bu insanları sığınmacı yapan şeyler orada önümüzdeki 5-10 sene sürecek. Coğrafi kısıtlamanın kaldırılması o açıdan önemli. Düşünce sistemimizde hükümette de muhalefette de hep bunlar geçici olarak algılanıyor. 5-10 yıl sonra belki dönebilir bir kısmı ama kalıcı olmasa bile o kadar uzun bir süre yardım bazlı değil haklarını alarak, çalışarak, ekonomiye katkıda bulunacak entegrasyon, kapsamlı bir entegrasyon programı uygulamak lazım.
Entegrasyon programlarının içerisinde, ev, barınma önemli. Çoğu şehirlerde, iyi ki başlamış bu kentsel dönüşüm, terk edilen bir çok evde yaşıyorlar. Sağlıklı bir şekilde konut sorunlarının çözümü lazım. İş, çalışma hayatına katılımlarının sağlanması lazım. Bunun için gerekli desteklerin, dil öğrenme, izinler, otomatik çalışması, beceri edinme gibi şeylerin olması lazım. AFAD birkaç hazırlık yapıyor, küçük krediler verme gibi bir çalışma içinde, bu tür çalışmaların güçlü bir şekilde yapılması lazım. Belki önden küçük vergi kolaylıkları, teşvikler olması, bir süre sonra işini kurup başarılı oluyorsa vergisini vermeli. Eğitime erişim çok düşük oranda, çocukların ancak üçte biri bir şekilde tam bir eğitim almasa bile okul gibi bir yerlere gidiyorlar. Bütün bunların çok kapsamlı ve cesur bir şekilde yapılması lazım. Bir de çok pratik sorunlar var, özellikle sınır bölgelerinde, arabalarıyla gelmişler, plakaları Suriye plakası, kayıtlı değil, bir kaza olduğu zaman, küçük bir çarpma bile trafik polisinin kayıt edecek bilgisi yok."
‘SİYASİ HASSASİYET VAR, BİRİKİM YOK’
Bu konuyla ilgili partilerin seçim beyannamelerine daha detaylı bir entegrasyon politikası yazmamalarının iki sebebi olabileceğini kaydeden Çorabatır, birincisini 'siyasi hassasiyet', ikincisini de 'Türkiye'de göçmen entegrasyonuna ilişkin birikimin olmaması' diye açıkladı. Çorabatır, "Her parti için bu hassas bir konu hele seçimler öncesi, biz 2.5 milyon insana şunu yapacağız demek. Türkiye'deki bu sistemin geçici nitelikte olması coğrafi kısıtlama olması nedeniyle, bugüne kadar Türkiye'de böyle bir bilgi birikimi yok. Göçmen entegrasyonu çok yeni bir kavram, Türkiye'deki BM örgütlerinin bile bu tür bir birikimi yok" diye konuştu.
Bu sebeplerle Türkiye'nin artık Suriyeliler ile birlikte yaşamaya hazırlanması gerektiğini belirten Çorabatır, "Çok başarı örnekleri var. Mesela iş adamı, ticaret yapan zengin Suriyeliler bugün çoğu İstanbul'da işlerini devam ettiriyorlar. Bütün partilerin ve diğer kesimlerin artık olaya pozitif yönleriyle bakması lazım. Güzel bir yaklaşım dinledim Gaziantep'te. Bu insanlar Türkiye için önemli bir insan sermayesi. İslam dünyasının entelektüel merkezleri Irak, Kahire, Şam. Şimdi Şam'ın entelektüellerinin bir kısmı Türkiye'de. Onların da Türk kültürüne, Türkiye'deki düşünce sistemine katkıları olacak" dedi.
‘MESLEK SAHİBİ İNSANLAR, KATKILARI OLACAKTIR’
Sığınmacılar arasında bir sürü meslek sahibinin bulunduğunu hatırlatan Çorabatır, yarın bu insanların ülkelerine dönmeleri halinde, ülkelerin yeniden inşasında yer alacaklarını, Türkiye'den olumlu intibalarla dönmelerinin bu aşamada da Türkiye'ye önemli katkısının olacağını söyledi.