İkinci Dünya Savaşı'nda çarpışırken canını yitirmiş ve ailelerine geri dönebilecek kadar şanslı olmuş kahramanların torunları, büyükbaba ve büyükannelerinin hikayelerini Sputnik'e anlattı. Dedelerine zafer için teşekkür ederken, dünyayı faşizmden kurtaran kahramanların torunları olmaktan gurur duyduklarını söylediler.
DEDEMİN MEZARINI BİLE BİLMİYORUZ
Şu anda İstanbul'da Rusça öğretmenliği yapan Janna Konuşkina, Kursk ormanlarında Nazilere karşı çarpışırken hayatını kaybeden ve mezar yerini bile bilmedikleri dedesi Konstantin Konuşkin'in hikayesini anlattı.
"Dedem Konstantin Konuşkin, Belarus'un batısındaki Pinsk kentinde doğmuş. Makine tamircisiymiş. 1941 yılında, babam henüz iki aylıkken savaş başlamış. Dedemi orduya çağırmışlar. Dedem Korş adlı bir partizan grubuna katılmış. Amaçları Almanlara ait olan trenleri vurup ilerlemelerini engellemek olan bu partizan grubu, çok büyükmüş ve herkes tarafından tanınıyormuş. Almanlar kendilerine engel olan Korş'tan rahatsız olunca, sırf Korş'u dağıtmak için özel bir grup kurmuşlar. Kursk ormanlarındaki çatışmalar, 2 ay kadar sürmüş. Dedem ve arkadaşları faşistleri öldürmeye çalışmış ama Almanlar Korş grubundakileri esir almış ve ne yazık ki hiçbiri hayatta kalmamış.
Babaannem iki-üç ay sonra bir mektupla dedemin ölüm haberini almış. Dedemin mezarının yeri bile bilinmiyor."
KİMSE ONLARIN KAHRAMANLIĞINI GÖSTEREMEZ
Kızıl Ordu'da Nazilere karşı verilen mücadelede hayatını yitirenler arasında 600 bine yakın Azaerbaycanlı da var. Onlardan biri de Bologna Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi yüksek lisansı yapan Fuad Şahbazov'un dedesi Nüsret Mammedov…
"Büyükbabam Nüsret Mammedov, 1910 yılında Azerbaycan'ın Masallı şehrinde doğdu. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce çiftçilik yapıyordu. 1941'de Masallı askeri şubesi tarafından Kızıl Orduya alındı. O dönemde Kafkasya cephesinin güçlendirilmesine ihtiyaç vardı, zira Naziler süratle Kafkasya'ya doğru ilerlemek üzereydiler.
Dedem 1941'de kurulan 47'nci orduya er olarak atanmıştı. 1942'de ordunun yeri değiştirilmış ve silah arkadaşlarıyla birlikte Kırım cephesine gönderilmişti. Kırım'ın savunmasından sonra aynı yılın ağustos ayında Novorossiysk operasyonunda yer almış, 1943'te cephenin ilerlemesiyle Ukrayna'nın Nazilerden temizlenmesinde de görev almış. Çarpışmalarda yaralı 2 arkadaşını savaş meydanından tek başına çıkardığı için "Za Otvaqu" (kendi canı pahasina silah arkdaşını kurtmarmak) madalyası almış.
1944 yılının başında yeniden savaş meydanına geri dönmüş. Önce 1'inci Ukrayna cephesine, ardından 2'nci Belarus cephesine alınmış. Bu ordu, Polonya'nın Nazilerden temizlenmesinde, bir kaç ay sonra Prag şehrinin geri alınmasında büyük rol oynadı. Polonya ve Almanya'nın büyük şehirlerini feth ederek Berlin civarına kadar ilerledi. Dedem de 1945'te Berlin operasyonuna katılmış ve mayıs ayında diğer ordularla birlikde şehrin fethedilmesinde yer almış.
Savaşın son anına kadar çarpışan dedem, Berlin Savaşı sonrası Sovet işgal bölgesinin muhafazasını yönetenlerden biri olmuş. Savaşın bitmesine rağmen şehirde, "Vervolf" gibi Nazi gençlerden oluşan militarist grup üyeleri, Sovyet ve Amerikan askerlerine karşı çatışmayi bir süre daha sürdürmüşlerdi. Geceleri kampa tahribat yürüşleri yapan bu gençler, savaş sonrasi bile çok sayıda asker ve subayın ölümüne neden olmuşlardı. Üzücüdür ki, dedem de bunlardan biri olmuş. 1945'in ağustos ayında, görevi başındayken bir Vervolf üyesinin kurşunuyla katledilmiş.
Kendisinden uzun zaman haber alınamamış. Büyükannem eşinin esir düştüğünü zannetmiş. Yıllarca bu düşünceyle barışmaya çalışmış ne yazik ki. Ben üniversitedeyken onun hala hayatta olan Rusya'daki bir silah arkadaşı ile irtibata geçtim. Dedemin Vervolf üyesi tarafından öldürüldüğünü ondan öğrendim. Ne yazık ki büyükannem bunu öğrenecek kadar uzun yaşamadı.
Dedemi hiç tanımamış olsam da onunla gurur duyuyorum. Savaşta çarpışan 600 binden fazla Azerbaycanlı adına da hep gurur duydum ve duymaya devam edeceğim. Kimse onların kahramanlığını yeniden gösteremez."
DEDEM DÜNYAYI FAŞİZMDEN KURTARAN BİR KAHRAMAN!
Moldova'nın özerk bölgesi Transdinyester'de yaşan İnga Kuzenko, henüz 18 yaşındayken orduya katılıp Berlin'e kadar giden dedesi Vasiliy Kuzenko için "O dünyayı faşizmden kurtaran bir kahraman" diyor:
"Dedem Vasiliy Petroviç Kuzenko, 20 Ağustos 1926'da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Odessa bölgesindeki Yelenovka köyünde doğdu. 24 Mayıs 1944 tarihinde, henüz 18 yaşındayken orduya alınmış. İletişim komutanlığında çavuş olarak Berlin'e kadar gitmiş. İkinci dereceden Anavatan Savaşı Madalyası ile ödüllendirilmiş. Savaş bittikten sonra Almanya'daki Magdeburg kentinde görev yapmış. 12 Mayıs 1996 tarihinde hayatını kaybetti.
Dedemle gurur duyuyorum, o benim için dünyayı faşizmden kurtaran bir kahraman!"
ZAFER İÇİN TEŞEKKÜRLER DEDECİĞİM!
Şu anda Moldova'da avukatlık yapan Dimitriy Kiseyev, adını taşıdığı 2. Dünya Savaşı kahramanı dedesini hiç görmemiş. Zafer için dedesine minnettar olan Kiseyev, onun hayatını gururla anlatıyor:
"Dedem, Dmitriy Yegoreviç Nikulçev, 29 Ekim 1919'da Tula bölgesindeki bir Rus köyünde doğdu. Tula'daki Topçu Okulu'ndan 1938 yılında mezun olduktan sonra, sırasıyla Leningrad, Karel Kıstağı ve Severomork bölgesinde görev yaptı. 1941 yılında Büyük Anavatan Savaşı başladı. Bunun üzerinde dedemin de görev yaptığı Severomork'taki tüm askerler, aileleri ile birlikte gemiyle bölgeden tahliye edilmiş. Yolculukları sırasında Alman askerleri üzerlerine ateş açmış. Büyükannem o sırada amcama hamileymiş.
Dedem 2. Dünya Savaşı'nda görevi boyunca topçu atölyelerinin şefliğini yapmış. Her gün çatışmalar sırasında 24 saatte harcanan mayın, mermi ve havan topu sayılarını rapor ediyormuş. Kuzey Donamasına bağlı 256. Kızıl Tugay'ın başkanıymış.
Savaş boyunca dedem hep Sovyetler Birliği'nin kuzeyindeki, bugünkü Norveç ve Murmansk bölgesi arasında kalan Rıbaçiy Yarımadası'na görev yapmış. Almanlar Murmansk'a yaklaştığında çatışmalar şiddetlenmiş ama yarımadayı almayı başaramamışlar. Dedem silah alımı, tamiri ve kaydı ile ilgilenmiş. Silahların, mermilerin kullanıma uygunluğunu denetliyormuş.
Stratejik bir liman olan Murmansk'ın savunması sırasında, Almanlar çok büyük güce sahipmiş, ama Kızıl Ordu Batı Litsa Nehri'nde konuşlanmış ve Naziler bu nehri geçmeyi başaramamış. Almanlar, Murmansk'ı ele geçireceklerinden o kadar eminmiş ki, bazı ölü Alman askerlerinin üzerinde Mürmansk'ın fethinin kutlaması için davetiyeler bulmuşlar.
Dedem savaştan sonra 1954 yılına kadar Kuzey Denizi Filosunun müdürlüğünü yapmış. 3 tane Kızıl Yıldız Nişanı ile ödüllendirilmiş. 1965 yılında ailesi ile birlikte Moldova'ya taşınmış. Sovyetler Birliği Askeri Kuvvetleri'nden emekli olmuş, iyi bir emekli maaşı varmış. Ölünceye dek bir gün bile evde oturmamış. Çok iyi bir balıkçıymış.
31 Ocak 1985 tarihinde hayatını kaybetmiş. Bir buçuk yıl sonra doğacak ve onun adını alacak torununu, yani beni göremeden… Dedemle hayatta birbirimizi ıskaladığımız için tarifsiz bir şekilde üzülüyorum. Dedemin elini sıkıp onu kucaklamak isterdim. Ama başka bir dünyada karşılaşacağımıza ve hatta birlikte balığa çıkacağımıza eminim.
Teşekkürler dedeciğim, kazandığınız ve bize armağan ettiğiniz zafer için!"
FAŞİZMİN KÖLESİ KADINLAR…
İkinci Dünya Savaşı'nın acı yüzünü yaşayanlar arasında, eşlerinden geriye yalnız kalan ya da Naziler tarafından esir alınıp zorla Almanya'da çalıştırılan kadınlar da var. Rusya Dostluk ve Barış Üniversitesi'nde siyaset bilimi akademisyenliği yapan Konstantin Kurylev,
Almanya'da yıllarca zor koşullarda çalıştırılan büyükannesinin o yıllarını "faşizm köleliği" olarak tanımlıyor:
"Büyükbabam 2. Dünya Savaşı'nda görev aldı ama ben onun değil büyükaannemin hikayesini anlatmak istiyorum. Büyükannem Anastasiya Yefimovna İvandikova, 1920 yılında Belarus'taki Yelovets köyünde doğdu. 2. Dünya Savaşı başladığında Almanlar Belarus'u işgal etti. Büyükannem işgal edilmiş bölgede kalmış. O sırada henüz 21 yaşındaymış. Diğer birçok genç kız gibi onu da çalışması için Almanya'ya götürmüşler. Bütün savaş boyunca, Aahen kentinde zengin bir toprak sahibi Alman ailesinin yanında çok zor koşullarda çalışmış.
1944 yılında Aahen Amerikalılar tarafından kurtarılmış. Büyükannem de SSCB'ye dönebilmiş. Ama ülkesine döndüğünde Almanya'da çalışmış ve Amerikalılar tarafından kurtarılmış topraklarda bulunmuş olduğu için baskılara maruz kalmış. Bodaybo kentine gönderilmiş ve orada birkaç yıl yaşamış. Hayatının en önemli hatıralı Almanya'da geçirdiği anlar hakkındaydı. Orada Almanca öğrenmişti, sonra da bana öğretti.
SSCB'nin dağılmasından sonra Rus hükümeti büyükannemi Nazi esiri olarak kabul etti ve savaş gazisi statüsü verdi. Ama daha sonra gazi statüsü, gereksiz görülerek iptal edildi. Büyükannem 2011 yılında hayatını kaybetti."