Dinleme olayı, Alman koalisyon hükümetinde de dengeleri sarstı. Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti Başkanı ve Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel, Almanya Başbakanı Angela Merkel’i hedef aldı. Dinleme skandalı Avrupa'da ilk değildi. Peki şimdiki skandal ne anlama geliyor?
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin öğretim üyesi ve siyasi uzman Doç. Dr. Toğrul İsmail Radyo Sputnik'e verdiği demeçte konuyla ilgili şunları söyledi:
"Alman istihbarat örgütünün Avrupalı firmaların dinlenmesinde ABD’li muadiline yardım ettiği iddiası ve Avusturya tarafından resmen şikayet edilmesi haberi açıkçası çok da şaşırtıcı değil. Daha önce yine bir dinleme skandalı üzerine Der Tagesspiegel gazetesine konuşan muhalefetteki Sol Parti’nin Eş Başkanı Katja Kipping, “BND’yi devlet içinde devlet gibi” değerlendirmişti. Bize göre, bir yıldan fazla bir süredir ABD’nin Ulusal Güvenlik Ajansı'nin dinleme skandalını tartışan Almanya'nın, kendi gizli servisinin müttefik bir ülkeye yönelik aktif istihbaratta bulunduğunun ortaya çıkması ayrı bir skandal.
Bilindiği üzere, daha önce Almanya'daki ABD dinlemelerini araştırmak üzere Federal Meclis'te kurulan NSA Komisyonu ile ilgili bilgileri Amerika'ya aktardığı iddası üzerine, Alman istihbaratı BND'ye mensup bir Alman ajan gözaltına alınmıştı. Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonlarını dinlediğinin ortaya çıkmasının ardından, Merkel 'Dostlar arasında dinleme olmaz' diyerek tepki göstermişti. Gerçi müttefiklerin dinlenmesi Almanya için bir ilk değil.
TÜRKİYE'YE YÖNELİK DİNLEME FAALİYETLERİ
Geçen sene Almanya’nın NATO müttefiki Türkiye’ye yönelik istihbarat ve dinleme faaliyetlerinde bulunduğu iddiaları ciddi şekilde gündemi karıştırmıştı. Almanya'nın Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesi, hükümet kaynaklarının Almanya Federal Haber Alma Servisi'nin (BND) Türkiye’ye yönelik istihbarat ve dinleme faaliyetleri için görevlendirilmiş olduğunu doğruladığını yazmıştı. Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği haberleri üzerine, Ankara, Almanya Büyükelçisi Eberhard Pohl’u Dışişleri Bakanlığı’na çağırmış, Büyükelçi’ye, gazetelere yansıyan Türkiye’nin Alman istihbaratı tarafından dinlendiğine ilişkin iddialar resmen sorulmuştu. Görüşmede, dinleme iddialarının doğru olması halinde Türkiye’nin 'büyük hayal kırıklığı duyacağı' da Alman Büyükelçi’ye bildirilmişti. Bununla ilgili olarak, Türkiye Dışişleri de resmi internet sitesinde 'Türkiye’ye yönelik istihbarat faaliyetlerine ilişkin yer alan iddialar kaygı vericidir' diye bir açıklama yapmıştı.
Konuyla ilgili olarak, Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Almanların Türkiye’yi 1976’dan beri dinlediğini belirtmişti. Şen, Türkiye’nin Almanların istihbarat teşkilatı BND’ye korkunç haklar tanındığına dikkat çekmiş, Ankara'da 35 kişilik BND teşkilatı kurulduğunu, Türkiye’den 3 bin kişinin dinlendiğini, İsviçre’deki banka hesaplarının da Almanya tarafından bilindiğini söylemişti. Fakat bize göre, bu dinlemeden daha ağır skandal dinlemelerin ortaya çıkmasından sonra yapılan açıklamalar olmuştur. Her düzeyden isimle, Başbakan düzeyinde dahi Türkiye’ye, ‘sizi dinlenmesi, izlenmesi gereken hedef ülkelerden biri olarak görüyoruz’ şeklinde açıklamalar yapılması, düşmanca bir tavır ve bu istihbarat dinlemesinin ötesine geçmiş bir durum. Almanya'nın dinleme gerekçelerini sıralarken, Türkiye’yi demokratik NATO ülkeleriyle eş düzey ülke olarak görmediğini ve Türkiye’yi dost ülke olarak algılamadığını, sistemini buna göre kurguladığını söylemesi gerçek bir skandal olarak nitelendirilmelidir.
Üzülerek belirtmek isterim ki, günümüzde uluslararası ilişkiler tamamen çıkar üzerine kurulu. Dolayısıyla istihbarat toplama amacıyla bir başka ülkeyi dinleme ve izleme, gayet normal ve dinleyen ülke için bir hak olarak görülmektedir. Fakat burada önemli olan iki ülke arasında bu tip faaliyetleri yasaklayan bir anlaşmanın ihlal edilmemiş olmasıdır. En esas önemli unsur ise, bir ülkenin kendisini dinletmeyecek şekilde 'istihbarata karşı koyma' tedbirlerini alabilmiş olmasıdır."
"AB COĞRAFYASINDAKİ ÜLKELER BİRBİRLERİNE GÜVENMİYOR"
Kafkassam Başkanı Dr. Hasan Oktay konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Avrupa’da açığa çıkan dinleme olayı bir ilk değil, son da olmayacak. AB coğrafyasındaki ülkeler birbirlerine güvenmiyor. Amerika kontrol dışına çıkma ihtimali olan ülkeleri sürekli takip ediyor. Ukrayna krizinden sonra AB ülkeleri birbirine güvenmediği gibi, Amerika ve özellikle papalık daha geniş çaplı bir kıskaç harekatına başlamıştır. Almanya, AB ülkelerinde liderliğe oynarken aynı zamanda Amerika ile birlikte hareket ediyor. Aslında bu, kontrollü bir çıkış arama stratejisidir. Amerka’nın dikkatleri üzerine çekmeden bölgede lider ülke olabilmek için yaptığı bir hamledir. AB ülkelerinde protestan katolik rekabetine şimdi de ortodokslar katılmıştır. Papa, Rusya’ya karşı ortodoksları tarafına çekebilmek için bir dizi hamle yapmaya devam ediyor. Bu ister istemez Avrupa'da kendini gösterecektir. Yakın gelecekte böyle skandallara daha çok rastlayacağız. Adı konmamaış bir savaş AB'yi kuşatacaktır."