Başbakan Ahmet Davutoğlu, Eylül 2013'te yani 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan üç ay önce ABD'de Pensilvanya'da Fethullah Gülen'le yaptığı ve Cemaat'e yakın medya organlarında son günlerde gündeme getirilen görüşmenin detaylarını Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila ve Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan'a anlattı.
Erdoğan'ın 2013 yılı Mayıs ayında Gülen'e "dön" çağrısı yaptığını anımsatan Davutoğlu, "Bunu iyi niyetimizle yaptık, sivil toplum alanında tutabilir miyiz diye yaptık. Yurtdışında örgütlenerek başka istihbarat ya da dış ülkelerin tesiri altında olan bir yapıya dönüşmüş olmaları konusu vardı. Onun için Türkiye'ye davet ettik" dedi. Gülen'in kendisine "Şimdi vakti değil" yanıtı verdiğini belirten Davutoğlu, "Bugün anlıyorum ki, ‘Şimdi değil' demekle Aralık ayındaki darbeyi bekliyormuş. Humeyni'nin İran'a döndüğü gibi dönecekti" diye konuştu.
'NEYİ HEDEFLEDİKLERİNİ GÖRÜYORDUK'
"2013 yılında Eylül ayında BM Genel Kurulu'na gittiğimizde, Başbakanımızın (2013'te Başbakan olan Erdoğan), Cumhurbaşkanımızın (2013'te Cumhurbaşkanı olan Gül) bilgisi dahilinde gittim, doğrudur. Fethullah Gülen ile 2 veya 3 kere karşılaştım. Ondan önceki son karşılaşmam da 1995 yılında sempozyumda tebliğ sundum, kendisi teşekkür etti, o kadar. Son bir kez, gidişatın kötüye doğru gitmekte olduğunu biliyorum. Elimizde istihbarat raporları var. Ne yapmakta, neyi hedeflemekte olduklarını görüyorduk."
'ŞİMDİ VAKTİ DEĞİL DEDİ'
"Açık ve net mesajımızı onlara son bir kez, açıkçası vermek istedik. Birkaç saat görüştük, son bir çağrı ile meşruiyet çizgisi içinde, sivil toplum ya da cemaat yapısı içinde kalınması ve bunun için de Türkiye'ye dönmesini istedim. Cumhurbaşkanımız 2013'ün Mayıs'ında Gezi olayları oldu, Mayıs'ta ‘gel diye'çağrı yapmıştı. Çünkü dışarıda ne çevirmekte olduğunu ve hangi yabancı unsurların tesirinde olduğunu bildiğimiz için Türkiye'ye gelsin istedik. Bu bir testti, sınavdı. Kendisi ‘şimdi vakti değil' dedi. Her ne surette olursa olsun, hükümete karşı, devlete karşı bir tavır içinde olmayacağını söyledi. Ak Parti'ye karşı da tavır içinde olmayacağını söyledi."
'SON BİR HAMLEYDİ'
Görüşmede Cemaat'in yayın organlarının Suriye konusunda rejim ağzıyla yayın yaptığını söylediğini belirten Davutoğlu, "Şunu da söyledim; ‘büyük bir birikim, insan birikimi var bürokraside, ama yanlış işlerle bunu kimse harcamamalı, yanlış iş yapmamalı' dedim. Meşruiyet zeminine çağrı için son bir hamleydi. Eğer o gün dediklerimizi dinleselerdi bugün meşruiyet sınırları içinde kalsalardı ve çekilselerdi sivil toplum alanına iddia ettikleri gibi eğitim alanına çekilselerdi, istihbaratçılık yapmaktan, devlete nüfuz etmekten kaçınıp doğru dürüst birçok diğer yapı gibi kendi doğasında seyreden bir sivil toplum olsalardı şu anda ne Türkiye devleti zarar görürdü ne yaptıkları faaliyet zarar görürdü ne de bu gereksiz süreçler yaşanırdı." ifadelerini kullandı.
'HUMEYNİ GİBİ DÖNECEKTİ'
"Tabiri caizse Esad'a da gittim son bir uyarı için Ağustos 2011'de. Esad da dinleseydi bu duruma düşmezdi. Son bir hamle yapıyorsunuz iyi niyetle, acaba meşruiyet çizgisine gelir mi, diye. Acaba bir şey korunabilir mi, diye. Ben halkına zulmetmesin diye gittim Esad'la da görüştüm. Ülkesine, devletine ihanet etmesin diye gittim Fethullah Gülen'le de görüştüm. Ne farkı var ikisinin? Bu olaylardan ülke zarar gördü. Böyle bir durumda devlete meydana okundu mu iki şeyden biri ayakta kalır, ikisi birden ayakta kalmaz. Ya meşruiyet ayakta kalır ya da cuntacı, vesayetçi faaliyetler birilerini tasfiye eder. Onlar bizi tasfiye etmeye çalıştılar."
CEMAAT'E KCK BENZETMESİ
Başbakan Davutoğlu, hafta sonunda yaşanan tahliye krizini de hatırlattı. "Tahliye kararını veren 32. Asliye Mahkemesi kime hesap veriyor? Yargı bağımsızlığı ile yargı tarafsızlığı karıştırılıyor. Bunun açık adı yargıda Cuntalaşmadır. Dışarıda bunlar adına karar veren bir imam var. Dışarıdan biri talimat veriyor, KCK gibi. 27 Mayıs öncesi cuntalaşma gibi. Sivil toplum görüntüsünü terk ediyor, bürokrasi üzerinden devleti kontrol altına almaya çalışıyor." dedi.
Davutoğlu, Cemaat'in sistematik bir mücadele içinde olduğunu, "Biz hâlâ güçlüyüz, buradayız" mesajı vermeye çalıştığını söyledi.
HUMEYNİ PARİS'E SÜRGÜNE GÖNDERİLMİŞTİ
İran İslam Devrimi'nin lideri Ruhullah Humeyni, Ekim 1978'de Irak'ta sürgünde olduğu sırada, İran'daki Şah rejiminin baskısı üzerine buradan Paris'e sürgüne gönderildi. İran'daki rejim karşıtı gösterilerin büyümesi ve bütün ülkeye yayılması üzerine Şah Muhammed Rıza Pehlevi 16 Ocak 1979'da İran'ı terk etti. Rejimin devrilmesi sonrasında Humeyni de 1 Şubat 1979'da Paris'ten Tahran'a döndü, büyük çapta gösterilerle karşılandı, birkaç gün sonra geçici hükümeti atadı. Kısa bir süre sonra da İran İslam Cumhuriyeti, Humeyni de İslam devrimin siyasi ve dini önderi ilan edildi.