Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, onüçüncü kez 'Valdimir Putin ile Direkt Hat' programını gerçekleştirdi. 4 saat süren programda yaklaşık 70 soruya yanıt verildi.
Gözlemciler, vatandaşların bu yıl, önceki programlara göre çok daha aktif olarak Direkt Hat'a katıldığını belirtiyor. Programda en çok dikkat çekilen konular, ekonomi ile ilgiliydi. Uluslararası konularda ise on soru soruldu. Bu konularda değerlendirmelerde bulunan Devlet Başkanı Putin, birkaç önemli açıklamayı da dile getirdi.
Acaba, artık geleneksel hale gelen bu program diğer ülkelerde, örneğin Türkiye’de nasıl algılanıyor?
Başkan Putin’in bazı açıklamalarının Türkiye’yi de ilgilendirdiğini belirterek bu soruya yanıt aradık. Konuyla ilgili Sputnik Haber Ajansı’na konuşan Uluslararası Stratejik Bakış Enstitüsü Başkanı Yusuf Çınar, şunları söyledi:
'BİR DEMOKRASİ PARAMETRESİ'
"Bunun çok olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum. Bu, aslında Vladimir Putin’in dünyaya verdiği bir mesaj olarak da algılanabilir. Putin, dünyaya ‘Eğer ben halkıma güvenmemiş olsaydım, burada olmazdım’ mesajı veriyor. Bu, Rusya’nın bir demokrasi ülkesi olduğunun da göstergesi; Açık bir şekilde gösteriyor ki, Vladimir Putin, Rusya’da halkın sevdiği bir lider. Putin’in küçük çocuklardan yaşlılara, orta yaşlı insanlar ve gençlere herkesle iletişimi var. Putin, onların seçtiği, taleplerini dikkate alan bir lider. Önemli bir adım olarak yorumladığım bu verinin, Rusya ve dış politikasına da olumlu yansıyacağını düşünüyorum.
TÜRKİYE'DE NASIL KARŞILANDI?
Batı tarafından hala Rusya’ya yaptırımlar uygulanıyor. Putin, bu yaptırımları sorun olarak görmediğini, aksine yeni ülkelere açılma fırsatı yarattığını söyledi. Bu fırsatlardan biri, hiç kuşkusuz Türkiye. Acaba Türkler bu açıklamayı nasıl karşıladı?
Bu, çok önemli bir açıklama. Soğuk Savaş ve sonraki dönemde Türkiye, tamamen ABD’nin ekseninde hareket eden bir ülke konumundaydı. Ama 2002 sonrasında Türkiye, dış politika bağlamında ABD’ye tamamen bağımlı olmaktan çıktı ve görece özerkliğini arttırdı. Ve bu bağlamda Türkiye, da Rusya ve Çin ile yapacağı işbirliğine her zaman açık olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile görüşmelerinde Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olabileceğinden bahsetmesinin sebebi de budur. Eğer Rusya ve Çin, Türkiye’nin ŞİÖ üyeliğini onaylarsa, Türkiye’nin AB’ye adaylık süreci tekrar sorgulanmaya başlanacaktır.
Yani Türkiye, ABD dışındaki diğer büyük güçlerin atacağı her türlü adıma önümüzdeki 1-2 yıllık süreçte entegre olmaya çalışacaktır. ABD, Türkiye’nin bu kadar serbest hareket etmesine izin verir mi, sorgulamak gerekiyor. Belki Obama sonrasında, bunları konuşamayabiliriz. Ama bugünkü şartlarda Türkiye, Rusya, Çin ve diğer büyük ülkelerle her türlü ilişkilere hazırdır.
Rusya, Çin gibi çok etkili ülkeler, yaptırımlardan kolay kolay etkilenmezler. Eğer etkilenirlerse, başka türlü arayışlara gider ki, bu çok tehlikeli bir durumdur. Rusya’nın kesinlikle uluslararası sistem içerisinde tutulması gerektiğini düşünüyorum. Yani bugün İran sistem içerisine alınırken, çok daha büyük bir güç olan Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar ve sosyal baskı uygulamak, dünyanın istikrarını olumsuz etkiler.