00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:00
5 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:35
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:05
115 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
17:00
5 dk
HABERLER
18:00
7 dk
HABERLER
11:00
6 dk
HABERLER
12:00
6 dk
TARİHTE BUGÜN
12:11
3 dk
EN ÇOK OKUNAN 5 HABER
12:29
19 dk
HABERLER
13:00
5 dk
HAFTA SONU HALLERI
13:06
114 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
6 dk
HABERLER
18:00
5 dk
TARİHTE BUGÜN
20:30
3 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
GÖRÜŞ

Çözüm Süreci bitti mi?

© AA / Yasin Bülbül/Cumhurbaşkanlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan - Sputnik Türkiye
Abone ol
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır” açıklamasından birkaç gün sonra Türkiye’nin güvenlik güçleri tarafından Mardin’in Mazıdağı İlçesi’nde PKK’nın sığınak, barınak ve depolarının tespit ve imhası için operasyon başlatıldı.

Bu tür gelişmeler, ülkede devam eden çözüm süreci kapsamında nasıl değerlendirilmelidir?

Konuyu, Sputnik Haber Ajansı’na konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi AK Partili İbrahim Akdağ, şöyle değerlendirdi.

İBRAHİM AKDAĞ: Türkiye’deki Kürt sorununu çözme iradesini ortaya koyan lider – sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. 14 Temmuz 2005 tarihinde Diyarbakır’da, “Kürt sorunu – benim sorunumdur”, diye halka hitapta bulundu. O tarihten bu yana da AK Parti Hükümetleri insani anlamda, demokratik anlamda, ekonomik alanında birçok reformlar gerçekleştirdi. Kürt dili üzerindeki engeller kaldırıldı, siyasetin alanı genişletildi, birçok demokratik hak yasal olarak Meclis’ten çıkarıldı ve toplumda da uygulama alanını buldu. Siyasi partilere istedikleri dilde, bu kapsamda Kürtçe de, propaganda yapma imkanı getirildi. Demokratik çözüm önerisi, milli birlik, kardeşlik projesinin mimarı da sayın Cumhurbaşkanıdır.

Bütün bunlardan sonra hak arama yöntemi olarak silaha başvurulmasının doğru olmadığına, buna gerek kalmadığına dair 78 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kanaate ulaştı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasını bu bağlamda değerlendirmek lazım. Hatta sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun çağrısı şudur: Bütün problemlerimizi demokratik yöntemlerle çözelim! Çözümün adresi de – Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Gerek Öcalan’la gerekse bu zeminde siyaset yapan Halkların Demokratik Partisi ile de diyalog kuran yine sayın Cumhurbaşkanı ve sayın Başbakan ve Hükümet üyelerimizdir.

Görüşülebildiği, konuşulabildiği, tartışılabildiği, yasal çözümün bulunmasının zemininin olduğu bir yerde artık silah anlamını yitirmiştir. Bu arada 30 yılı aşkın bir sürede 40 bin insanımız öldü. Köylerimiz boşaltıldı, milyonlarca insan göç etmek durumunda kaldı, çevremizde Suriye ve Irak’ta çok acımasız iç savaşlar yaşanıyor. Türkiye kendi problemlerini diyalogla çözme iradesini ortaya koymuştur. Demokratik yöntemler devrededir. Neredeyse iki yılda bir mahalli genel seçimler yapılmaktadır, referandumlar yapılmaktadır. Halk burada hakemdir. 10 Ağustos 2014’te sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olarak belirlenmesiyle kendisine olan güvenin belgesidir.

Sputnik Haber Ajansı’na konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi HDP’li Kemal Aktaş ise, konuyla ilgili şunları söyledi.

KEMAL AKTAŞ: İki yıldan fazladır yürütülen bir tartışma, Kürt halkı önderi Öcalan’la yapılan bir görüşme var; Devlet heyetiyle HDP heyetinin iştiraken yürüttükleri görüşmeler var. Durum, müzakere aşamasına artık gelmiştir; taleplerin ve çözülmesi gereken sorunların açıklandığı ve artık somut adımlara dönüşülebileceği bir aşamaya ulaşıldı. Bundan önceki görüşmelerin birinde sayın Öcalan şunu söylemişti: Biz aslında tartıştığımız kadar tartıştık. Gelinen aşamada artık müzakereye geçilme aşamasının geldiği bir aşamadır. Birbirimizi tanıdık yeterince. Yani, kimler ne istiyor ve ne talep ediyor, yapmamız gereken adımlar somutlaştı.

Son 3-4 gündür Türkiye’de, Dünya kamuoyu da bunu hayretle ve ilgiyle izliyor, su yüzüne kendini vuran bir yaklaşım söz konusu; aslında Tayyip Erdoğan’ın iki dönemden fazla bir süredir şimdiye kadar yürüttüğü tarzda sürecin böyle ilerlemesini istiyor. Neydi bu süreç? İşte böyle söz verilen, vaatlerde bulunulan, çıkıp miting alanlarında konuşulan, “Ben baldıran zehiri bile içerim”, “kefenimi giydim geldim” şeklinde ifadeler kullanılan, fakat gerçekte Kürt sorunu diye bir sorununun olmadığı, çözüm gibi bir derdinin olmadığı, esas yaklaşımının işte bu tarzda her seçim döneminde ateşkesleri sağlayarak, çatışma ortamını durdurarak ve bunu kendisi için bir başarı olarak görerek, “Kürt sorunu diye bir sorun yoktur, inkarı ben kaldırdım, dolayısıyla yasakları ben kaldırdım, ben bu sorunu çözdüm, sorun diye bir şey yok, yapılabilecek tek bir durum var, tek bir görev var, tek bir şey var, o da – PKK’nin silah bırakmasıdır”, şeklinde konuşulan bir süreçtir.

Şimdi sorun burada aslında. Tayyip Erdoğan’ın AKP Hükümeti’nin derdi, bu seçim sürecinde tekrar bu konuda çözüm değil de Türkiye ve Dünya kamuoyuna bu seçim vesilesiyle ne söyleyeceğidir. “Bakın, biz büyük şeyler başaracağız, PKK’ye silah ancak biz bıraktırırız. Bizim arkamızda, bizim etrafımızda herkes kenetlenmelidir”. Dolayısıyla, PKK’ye silah bıraktıracak olan tek Hükümet, ya da birey olarak işte Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, “bunu ancak ben başarabilirim” mesajını vermek istiyor.

Biz de diyoruz ki, “kazın ayağı öyle değildir”. Toplumsal sorunlar, yüzyıllık sorunlar, bir halkı 90 yıldır böyle yok etmeyle, asimilasyonla, inkarla geldiğin yere kadar çözüm arıyorsan yanlıştır. Çözümün yol-yöntemi vardır. Dünya’daki pratikler böyle değildir. Herkes masa etrafında bir araya gelir, görüşmeler yapar, taleplerini ortaya koyar, müzakere eder, bu sorunun çözümüne yönelik bir yol haritası belirler.

Kürt halk önderi sayın Öcalan’ın hem Nevruz’daki mesajı hem Dolmabahçe’de işte 10 madde etrafında ortak açıklamanın hedefi nedir? Aslında bu, yol haritasını gösterir. Yani, sayın Öcalan sadece bir Kürt sorununu çözmeyle uğraşmıyor, sayın Öcalan büyük fotoğrafla ilgileniyor, demokratik bir Türkiye, sorunlarını çözmüş, güçlenmiş bir Türkiye, bu anlamda demokratik, özgür, sorununu çözmüş bir Türkiye. Dolayısıyla, demokratik konfederal sistemle sorunlarını çözüme doğru yol alan bir demokratik Ortadoğu konfederalizmini esas görüyor. Bu 10 maddenin ruhunda, bileşimde, hedefinde bu vardır. Yol haritası itibariyle de bu 10 maddenin içeriğinde diyor ki, “asgari müştereklerde eğer biz anlaşır ve bir araya gelir, bu konuda, AKP Hükümeti, Türkiye Devleti adım atarsa ben de PKK’ye çağrıda bulunur, kongre yap derim, ve orada Türkiye’ye karşı 30-40 yıldır yürüttüğümüz silahlı mücadeleyi artık terk edip daha demokratik, bu anlamda siyaseti esas alan, ki o zaman siyasetin bütün kanallarının açılması lazım, bir çözüme doğru yol alacağız” diyor.

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала