AB ve ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlara Türkiye katılmıyor. Ankara’nın ayrıca, Moskova ile enerji ortaklığı söz konusu. Çin ve Türkiye arasında savunma alanında, füze sistemi işbirliği de, hala NATO’nun gündeminde kalmaya devam ediyor.
Peki, Türkiye’nin Rusya ve Çin’e yönelik dış politikası neden NATO yetkillerini endişelendiriyor?
Türkiye Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Türkiye Uzmanı İrina Svistunova, Radyo Sputnik’e verdiği demeçte konuyla ilgili şunları söyledi:
‘Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin derinleşmesi, NATO’nun endişelerine sebep olması çok tuhaf bir haber. NATO askeri bir örgüt, Rus-Türk işbirliğinin ana unsurları ise ekonomi, diplomasi ve kültür alanlarına ait. Rus-Türk ilişkilerinin temelinde iki ülkenin somut çıkarları bulunuyor. NATO ile hiç ilgisi yok bu ilişkilerin. Moskova ile işbirliği, Türkiye’nin NATO çerçevesindeki görevlerine aykırı değil. NATO’dan uzaklaşması anlamına gelemiyor.
Böyle bir haberin amacının, Ankara’ya baskı yapılması olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda Türkiye, dış politikasını daha çok milli çıkarlarına göre yani Batı ortaklarından bağımsız olarak belirliyor. Aslında bu doğal bir süreç. Ekonomik gelişmesi bakımından, uluslararası nüfuzu bakımından Türkiye daha güçlü oluyor, kendi çıkarlarını gözetmeye hakkı var, ama ABD bundan rahatsız.
Özellikle Türkiye’nin Rusya ile işbirliği, ABD’nin hoşnutsuzluğuna yol açıyor. Washington yönetimi, Türkiye dahil NATO ortaklarının Rusya’ya uygulanan yaptırımlara katılmasını istiyor. Ama bu yaptırımlar uluslararası hukuka aykırı. Ankara’nın katılmama hakkı var. Türkiye için Rusya en önemli ekonomik ortaklardan biri, enerji alanında ise bir numaralı ortak. Ukrayna krizi Rus-Türk ilişkilerinin sorunu değil, Türkiye’nin yaptırımlara katılmak için hiç sebep yok’.
Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Avrasya bölgesi uzmanı Orhan Gafarlı bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:
‘ABD liderliğinde olan NATO, her zaman Türkiye’nin daha bağımsız ve egemen dış politika yürütmesini sorun olarak görmektedir. NATO ve ABD mantığı Atlantik güvenlik şemsiyesinde olan ülkelerin yalnız ABD ve Batı Avrupa üretilmiş silahların kullanılmasını ve alınmasını uygun görmektedir. Çünkü bu silah sistemi NATO Askeri sistemine entegre olunmuştur. Yani sizin güvenliğinizi kendilerinin ürettiği silahlarla korunabilme mümkündür. Bu silahları da size istedikleri zaman satmaya bilirler.
Türkiye uzun NATO’nun Güvenlik şemsiyesinde olduğundan kendisinin bugüne kadar hava hücumundan savunma sistemi olmamıştır. Düşünebiliyor musunuz sizin havadan savunma güvenliğinizi yalnız NATO sağlıyordu. Türkiye Soğuk Savaş yıllarından bu güne bir şey kendi güvenliği açısından kazandıysa aynı zamanda askeri teknolojide kaybetti. Çünkü ABD ve Batı Avrupa ülkeleri askeri teknoloji konusunda bölüşmediler. Bugün Türkiye’nin komşusu İran'a baktığımızda; hava Savunma sistemi var ve yerli üretimi var. Peki Türkiye’nin neyi var? Bence sorulması gereken önemli soru budur.
Türkiye son yıllarda daha bağımsız ve kendi çıkarlarını cevap veren politika üretmeye çalışmaktadır. Askeri, enerji ve ekonomik güvenliğini sağlanması için egemenliğinin devamlılığı için politika yapmaktadır. Çok taraflı ilişkilere önem vermektedir. Çin ve Rusya bağlamında Şanghay İşbirliği Teşkilatıyla da işbirliğine hazırdır. Türkiye, NATO ve ABD'den gelen baskılarına artık o kadar da önem vermemektedir. Bugün Türkiye’nin bölgede güvenliği ve güçlenmesinin (kökeninde), çok taraflı dış politikada geliştirmesi yatmaktadır’.