Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analiz Merkezi’nin (TÜRKSAM) ABD araştırmaları uzmanı Ahmet Gencehan Babiş, iki ülke arasındaki ilişkileri Radyo Sputnik'e değerlendirdi.
"ABD’nin kısa süre önce yayınladığı Ulusal Güvenlik Belgesi’ni incelediğimiz zaman Rusya’nın güvenlik açısından tehdit sayılmaya başladığına ilişkin ifadelere rastlıyoruz. Son strateji belgesinden anlaşıldığı kadarıyla Rusya’dan tehdit algısı arttı. ABD’nin 11 Eylül sonrası başlattığı terörizmle mücadele paradigması Obama döneminde Irak ve Afganistan’dan ordunun çekilmesiyle dönüştürülmeye başlandı. IŞİD’e karşı mücadele örneğinde görüldüğü üzere mücadele stratejisi hakim olmaya başladı. Kısaca, El Kaide’ye karşı bizzat savaşan ABD, IŞİD’e karşı bölge devletleriyle uzaktan mücadeleyi tercih etti. Bütün bu yaşananların yanında Ortadoğu’da Soğuk Savaş döneminden bu yana iki devlet arasındaki rekabetin de son dönemde arttığını görüyoruz. İki devlet de radikal dini terör örgütlerinin karşısında görünüyor ama öte yandan bölgesel anlaşmazlıklarda karşı kutuplarda yer almaya devam ediyorlar.
Arap Baharı döneminde Tunus ve Mısır’da Rusya ilk olarak yaşananlara mesafeli durdu, NATO birliklerinin Libya’ya müdahalesi sonrası bu duruşunu yavaş yavaş değiştirdi ve Suriye krizinde tamamıyla devreye girerek süreci kendi çıkarlarıyla büyük ölçüde örtüşen bir şekilde idare etti. Suriye’de Esad’ın düşürülmemesi ve ABD’nin Suriye’deki düğümü çözememesi, ABD’nin Rusya’nın artan nüfuzunu fark etmesini sağladı. Özellikle, Suriye’deki nükleer silahlar konusunda Rusya’nın inisiyatif alması ABD’yi görece etkisiz bıraktı. Bütün bu yaşananların üzerine Rusya’nın Ukrayna’da son derece sert bir politika izlemesi ve ABD’nin planlarının burada da gerçekleştirilememesi iki ülke arasındaki ilişkileri iyice gerdi.
ABD-Rusya arasındaki ilişkiler, Soğuk Savaş dönemindeki gibi ideolojik bir yarış yerine sıcak çatışmalar üzerinden hegemonik bir rekabet olarak görülmektedir. Rusya’nın nüfuzunu artırmasına ise ABD sıcak bakmamakta. Rekabetin soğuk tarafı ise daha çok ekonomik olarak gözükmekte. Putin döneminde Rusya enerjiyi önemli bir kart olarak görürken, petrol fiyatlarının bu denli düşürülmesi buna örnek olabilir."