"ABD'nin Rusya'ya karşı söylemlerini sertleştirmesi ve NATO üzerinden askeri tehdide başvurması Merkel ile Hollande'ı ürküttü" diyen Erşen, sözlerine şöyle devam etti:
"ABD, NATO aracılığıyla Ukrayna hükümetine öldürücü nitelikte silahlar vermeyi düşünüyordu. Tabi bu durum, Ukrayna meselesini daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecekti. Aslında Merkel ve Hollande 'ın geçtiğimiz hafta apar topar Ukrayna'ya, ardından da Rusya'ya gitmeleri ve dün yapılan dörtlü zirve, bu açıdan beklenir bi gelişme olmuştur. ABD 'nin yaklaşımı, Almanya ve Fransayı rahatsız ediyor çünkü tırmanacak bir gerilim, aslında doğrudan Avrupa kıtasını etkileyecek. Bu açıdan, çözüme ulaşma mecburiyeti vardı. Diğer yandan, bütün ülkelerin Rusya'nın uygulanan sert yaptırımlara rağmen geri adım atmayacağını görmesi de etkili oldu."
Erşen, Avrupa Birliği'ne üye ülkeler içinde de Ukrayna krizi konusunda farklı yaklaşımlar olduğunu belirtti:
"Merkel daha sert yaptırımları dile getiriyor fakat AB'nin de 28 üyeden oluştuğunu unutmamak lazım. Almanya lideri, bu üyleri bir arada tutmakta aslında son zamanlarda zorlanıyordu. Orada İngiltere, Polonya, Litvanya gibi ükelerin çok daha sert yaptırımları desteklediklerini görüyoruz. Öte yandan Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler ile Kıbrıs ve Yunanistan'daki Syriza iktidarının, Moskova'ya karşı uygulanan yaptırımları kıyasıya eleştirdiği biliniyor. Burada Yunanistan'ın veto hakkına sahip olduğunu unutmamak lazım. Bu, Merkel'in işini zorlaştıracak bir durum. Rusya'nın son dönemde Yunanistan 'a yardımda bulunabiliceğini ifade ettiğini görüyoruz. İki ülkenin dışişleri bakanları, bir araya geliyor. Yeni önerilen Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesine Yunanitan'ın dahil edilmesi gibi konular da masada. Bunlar da elbette, Merkel ve Hollande'ın bu yeni yaklaşımına dair ipuçları sunuyor.