Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Belarus'un başkenti Minsk'te düzenlenen görüşmede, Ukrayna'da çatışan tarafların 15 Şubat'tan itibaren ateşkes ilan edilmesi konusunda anlaştıklarını bildirdi.
Peki, Normandiya Dörtlüsü Ukrayna krizini çözebilecek mi? Minsk zirvesinin sonuçlarını nasıl değerlendirebiliriz?
24. Dönem Milletvekili, İstanbul Başkanlık Divanı Üyesi, Mesleki ve Sivil Toplum Kuruluşları İle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Atila Kaya Radyo Sputnik’e verdiği demeçte şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ukrayna içerisinde iç savaş anlamında bir savaşın olması, insanların hayatını kaybetmesi hem bölge barışı için, hem de uluslararası barış açısından ciddi sıkıntılara sebebiyet veren bir durum. Aynı zamanda bölge ülkelerinin işbirliğinin daha da gelişmesi ve ekonomileri için orada bir kaosun ve savaşın olması son derece olumsuz etikileri olur. Dolayısıyla böyle baktığımız zaman ateşkesin sağlanmış olmasını, kalıcı bir barışın tesis edilmesi anlamında önemli bir adım olarak görmek gerekiyor. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün içerisinde bu sorun halledilmelidir. Yani temennimiz bu ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesi yönündedir. Tabii bu, Ukrayna yönetimiyle Donetsk ve Lugansk'taki taraflar arasındaki görüşmelerle çözülebilecek bir sorun. Eğer Ukrayna federalleşme yönünde bir gelişmenin karşısında ise bu ateşkesin uzun sürede olmayacağı sonucu çıkar burada. Bunun devam edebilmesi için tarafların bir uzlaşmaya varmaları lazım. Ama arada giderilemeyecek çelişkiler, uzlaşılamayacak bir takım konular varsa, bu ateşkes uzun süre devam etmez kanaatindeyim."
"SON SÖZÜ LİDERLER SÖYLEYECEK"
Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) uzmanı Hanife Çetin de konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Öncellikle bu uzlaşmanın olumlu olduğunu düşünüyorum. Doğu Ukrayna için bir rahatlama veya yumuşama dönemine giriyoruz diyebiliriz. Ağır silahların çekilmesi kararı çıktı, bu da can kayıplarının azalması ve belki de durması bakımından önemli. Ancak unutmamak gerekir ki, Donetsk’te bir otobüs istasyonuna saldırı oldu. Bu da bölgedeki gerilimin çok yüksek olduğunu gösteriyor. Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk’in statülerinin ve yerel seçimlerin tanınıp tanınmayacağı konusu belirsizliğini koruyor. 2014 Eylül ayında taraflar yine Minsk’te bir araya gelerek bir ateşkes anlaşmasına varmış, ancak fiilen ateşkes durumu bölgede asla tam anlamıyla gerçekleşmemişti. 30 kilometrelik tampon bölge kurulması kararı alındı ama gerçekleştirilemedi. Geçen ay sonunda taraflar arasında Minsk'te yapılan Üçlü Temas Grubu toplantısında da doğudaki gerginliğin giderilmesi konusunda uzlaşma sağlanamamıştı. Bu anlaşma ile en azından 15 Şubat tarihi verilmiş oldu. Kısa vadede belki bir rahatlama yaratabilir ama uzun vadede kalıcı barış için asıl çözülmesi gerek sorunlar daha görüşülmedi. Son sözü liderler söyleyecek ama sorun çok ayaklı ve bu çok zaman alabilir.
Minsk’te önemli bir mesaj verildi ve taraflar diplomasinin öneminin arttığını duyurdular. Artık silahlar konuşmasın dediler, ama ateşkes kararı çıkmış olsa da taraflar arasındaki gerginlik ve sürtüşme oranı bu kadar yüksekken uzun vadede net bir şey söylemek mümkün değil. Zira ağır silahlanmanın esas sebebi Donetsk ve Lugansk bölgelerindeki gelişmeler veya buna sebep olan unsurlardı. Şimdi sorunun gerekçesi çözülememişken, ateşkesin imzalanması; olası anlaşma ve uzlaşmanın sağlanmasına ortam hazırlamaktır. Bu da görüşmelerden umutvar olmamıza sebep olan önemli bir adımdır. Ukrayna’nın Donetsk ve Lugansk bölgesini taraf olarak kabul etmesini beklemiyorum. Görüşmelere kabul edilmeleri onları tanımak demek. Uzun vadede çözümsüzlük bir çözüm gerektirdiğinde, belki olabilecek bir şey ama şimdilik görüşmelerin bu noktadan ileriye gidebileceğini zannetmiyorum."