Belarus'un başkenti Minsk'te yapılacak zirvede Almanya ve Fransa'nın hazırladığı yeni barış planı ele alınacak. Krizin çözümünde "en keskin dönemeç" olarak da değerlendirilen plan, ordu ile milislerin kontrolündeki bölgeler arasında 50 ila 70 kilometrelik silahsız alan oluşturulmasını içerirken Kiev'in Donetsk ve Lugansk bölgelerine daha fazla özerklik tanımasını da öngörüyor.
Peki uluslararası toplumun zirveden beklentisi hangi yönde? Zirve "savaş" şıkkını mı tercih edecek, yoksa tarafları kucaklayan bir siyasi perspektife mi yaslanacak? Merkel ile Obama'nın görüştüğü barış planı bu yönüyle nasıl okunmalı? Almanya ABD'nin askeri "çözüm"üne "dur" demek mi istiyor? Gazeteci Mete Çubukçu konuyu Sputnik Haber Ajansı'na yorumladı.
"BATI KARTLARINI AÇIK OYNUYOR"
Zirve'nin savaşın başlangıcından bugüne kadarki en önemli, en üst düzey, çözüme ya da çözümsüzlüğe en yakın toplantı olduğunu ifade eden Çubukçu, "Opsiyonların hepsi şu an için geçerli. Merkel'in Obama'yla görüşmesine bakacak olursak. Görüşmelerde barış zorlanıyor. Ama Obama son kertede silah yardımı da yapabiliriz diyor. Durum çok ciddiye gidebilir. Şu anki durumu belki de Soğuk Savaş'tan sonra AB ya da ABD'yle, Rusya arasındaki en ciddi krizlerden biri. Gürcistan'da da bu yaşanmıştı. Ama Batı, özellikle Rusya ya karşı kartlarını bu kadar sert ve açık kullanmamıştı" dedi.
Zirvede AB masasında oturan Almanya ve Fransa'nın silahsızlandırılmış bölgeler yaratma konusunda ısrarcı olabileceğini söyleyen Mete Çubukçu, Ukrayna'nın federatif bir yapıya doğru gitmesinin de zorlayacağını belirtti ve şunları ekledi: " Rusya bu öneriler karşısında ne yapacak, onu şu anda bilemiyoruz. Ukrayna'nın ikiye bölünmesine değil ama bağımsızlık yanlılarına daha üst düzey haklar verilmesi konusuna çok soğuk bakacak gibi görünmüyor."
Mete Çubukçu, Almanya'nın kriz konusunda üstlendiği role ilişkin ise şunları söyledi: "Almanya Avrupa'nın lider ülkesi. Rusya söz konusu olunca Almanya bir adım daha önce çıkıyor. Dolayısıyla bunu en az zararla atlatmak ya da belli bir süreye yaymak istiyor ve silahlar devreye girmeden kendi inisiyatifiyle de çözülmesini istiyor. Bu nedenle yaptırımlarını hayata geçirmiyor ve barışa öncelik veriyor. Fakat iki tarafı da ikna etmek kolay değil."