CHP'li Atilla Kart, Sputnik Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, IŞİD, El Kaide ve benzeri örgütlere Türkiye'den katılımın kontrol edilemez boyutlara ulaştığını öne sürdü. "İdeolojik bağımlılık" ve sair dinamiklerle gelişen bu katılımlara karşı, devletin kolluk güçlerinin etkili bir şekilde müdahale etmediklerini, engelleme çabası içine girmedikleri savunan Kart, "Söyleyecek çok şey var ama ulusal çıkarlarımız adına, kontrol ederek, açıkçası oto sansür uygulayarak söylüyorum. Ülkemi hedef haline getirmek istemiyorum" dedi.
"EMNİYET MENSUBUNUN EŞİ, İKİ BEBEĞİYLE SURİYE'YE GEÇTİ"
Yaratılan ideolojik iklim ve bağımlılık sonucunda en son bir kamu görevlisinin eşinin Suriye'ye geçtiğini öne süren CHP'li Kart sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir Emniyet Mensubunun; 25 yaşındaki eşi, kocasının tepkisine rağmen, hem kendi ailesinin hem kocasının ailesinin tepki koymasına rağmen, 4 yaşındaki kızıyla, 2 yaşındaki oğlunu yanına alıyor, —hareket ettiği ili söylemiyorum-, 4 Ocak tarihinde evden ayrılıyor. Adıyaman-Gölbaşı'nda otobüsten iniyor, binek otomobille geçiyor. Gaziantep'te bir gece kalıyor. 4 Ocak gecesi Gaziantep'te kalıyor ve sabah saatlerinde, 04-05 Ocak sabahı saat 06.00-07.00 civarında Suriye'ye geçiyor. Bir emniyet mensubunun eşinden bahsediyorum. Bunlar ki, emniyet müdürlüğüne intikal ettiriliyor, anında. Gaziantep'teki o buluşma adresini, Ağustos ayında devlete bildiriyorlar, devletin ilgili birimlerine o adresleri bildiriyoruz. Orada Türkiye'nin muhtelif illerinden gelen katılımcılar buluşuyor, gece yarıları Suriye'ye intikal ediyorlar. Ve devlet maalesef bunlara müdahale edemiyor, etmiyor. Bütün bunların ötesinde, anneyi geçiyorum, sonuçta 25 yaşlarında yetişkin bir insan o. Elbette kendi kararının sonuçlarına bir şekilde katlanacak. Tabi annenin gitmesinden de, emniyet mensubu olan eş çok kaygılı, perişan ve çaresiz durumda, aileler çaresiz durumda. Ulaşmaya çalışıyorlar kendi imkanlarıyla, bizler yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aynı durumda olan başka ailelerin ilişkileri doğrultusunda, yoksa bizim doğrudan bir ilişkimiz yok. Ama aynı sorunu yaşayan ve çocuklarına, torunlarına ulaşmaya çalışan aileler var. Benzeri bir tablo, bu daha da vahim bir tablo, kocasını bırakıp gidiyor, iki bebeğini alıp giden bir anneden söz ediyoruz."
"OLAY KAYGI VERİCİ"
Olay düşündürücü olmanın ötesinde kaygı verici olduğunu ifade eden Kart, IŞİD ve El Kaide benzeri örgütlere katılımın; artık "ailelerin parçalanması ve çocukların-bebeklerin can güvenliklerinin" yok edilmesi boyutlarına ulaştığını kaydetti.
"KİMLİK BİLGİLERİNİ BAŞBAKAN'A İLETTİM"
Annenin Türkiye'ye getirilmesini, ailenin de kendisinin de arzu ettiğini vurgulayan Kart, "Ama bunun ötesinde o iki çocuğun can güvenliğinden Türkiye Cumhuriyeti devleti sorumludur" dedi. Konuyu bizzat Başbakan Ahmet Davutoğlu'na da ilettiğini kaydeden Kart, "Bunları kimlik bilgilerini de yazarak, annenin, çocukların, babanın kimlik bilgilerini yazarak, olayın seyrini de tarih ve saat itibariyle sayın Başbakan'a doğrudan yazılı olarak ilettim. Türkiye Cumhuriyeti devletini göreve davet ettim" diye konuştu.
"ÖNLEMLER ALINDI AÇIKLAMALARI SÖZDE KALIYOR"
CHP'li Atilla Kart, hükümet yetkililerinin sınırlardan geçişlerle ilgili gerekli önlemlerin alındığına ilişkin açıklamalarının 'sözde kaldığını' ifade ederek, şunları söyledi:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti maalesef ve maalesef Türkiye-Suriye sınırında egemenlik yetkisini, bunu üzülerek söylüyorum, yumuşatarak söylüyorum kullanmakta zorlanıyor. Hükümetin zamanında bu iklimi himaye eden tutumunu bir kenara bırakıyorum, geçiyorum, oralara takılıp kalmıyorum ama şu anda vakayı, bulguyu, olguyu söylüyorum. Her türlü tedbiri alıyoruz söylemi keşke doğru olsa. Maalesef, gördüklerimiz, duyduklarımız, bize intikal eden olaylar, bunu doğrulamıyor. Sınırı kapatmak falan değil, sınırı kontrol etmek, egemenlik yetkisini kullanmaktan söz ediyoruz.
"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNE FATURA OLARAK GELECEKTİR"
Maalesef Türkiye o bölgede, 7-8-9 vilayette ve sınır hattı boyunca egemenlik yetkisini kullanmakta zorlanıyor. Bu genel boyutuyla bu çerçevesiyle olayı görmek, okumak, değerlendirmek gerekir. Bu süreçler, 17/25 Aralık sürecindeki İran ile olan illegal ilişkiler, bunların hepsi Türkiye'nin önüne uluslar arası ilişkilerde yakın tarihte bir fatura olarak gelecektir maalesef."