Petrol fiyatlarında uzun süredir devam eden düşüş, Türkiye ekonomisinde olumlu yansımalar uyandırdı. Fakat bu olumlu gelişmenin yanı sıra IMF'nin Türkiye'ye yönelik son uyarısı akılları karıştırdı. IMF, Türkiye'nin yeniden resesyona girebileceğine dair uyarıda bulunurken, ülkenin giderek düşen büyüme hızına da dikkat çekti. Peki, tüm bu faktörler biraraya geldiğinde nasıl bir sonuç ortaya çıkacak? Türkiye'yi yakın gelecekte nasıl bir ekonomik görünüm bekliyor?
Sputnik Radyo'da "Barbaros Devecioğlu ile Üç Soru İki Bakış"a konuk olan ekonomist Arda Tunca ve Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, düşüşü süren petrol fiyatlarını ve bunun Türkiye ekonomisine yansımalarını değerlendirdi.
"PETROL FİYATLARI KISA VADEDE TÜRKİYE LEHİNE"
"Çok farklı yönlere giden ekonomik değişkenlerin olduğu bir dünyaya doğru gidiyoruz" diyen ekonomist Arda Tunca, bu durumun ekonomi politikasını yönetmeyi güç kıldığını belirtti.
Tunca, "Petrol fiyatlarının düşmesi, dünya ekonomisi açısından belli bir noktaya kadar büyümeyi destekleyen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Şu anda gelmiş olduğu nokta, önümüzdeki dönemlerde küresel büyüme oranına destek veren bir fiyat noktasını ortaya koyuyor. Çünkü sadece ve sadece dünya genelinde önemli ekonomik bölgeler arasında Amerika'nın büyüdüğü, diğer bölgelerde ya büyümenin zayıfladığı ya da hiç olmadığı durumlarla karşı karşıyayız. Burada biz de ‘büyümenin zayıfladığı ülkeler' kategorisindeyiz. Dolayısıyla kısa vadede bu petrol fiyatları, Türkiye'nin lehine bir durum ortaya koyar mı? Evet, koyar. Ancak önümüzdeki dönemde bu sadece petrol ekonomisine dayalı olan ülkelerin kısa vadede değil ama orta vadede petrol fiyatlarının çok aşağı gitmesi de petrol arz eden ülkeler açısından belli sıkıntıları beraberinde getirebilecek. Hatta o ülkelerde siyasi rejimlerle ilgili de birtakım soru işaretlerini beraberinde getirebilecek sonuçlar, siyasi dalgalanmaların ortaya çıkmasıyla petrol fiyatlarında kısa vadede değil ama orta vadede tekrar ani yükselmeler de arz tarafındaki endişelerden dolayı meydana gelebilir" dedi.
"HAZİRAN'DAN SONRA YÜKSELİŞ OLABİLİR"
Bunun dünya ekonomisine zarar veren bir unsur haline gelebileceğini belirten Tunca, sözlerine şöyle devam etti:
"Burada jeopolitik gelişmeler, bir taraftan Batı'nın, AB ve ABD'nin Rusya'yı, İran'ı ve Irak cephesindeki gelişmeleri, IŞİD tarafını kontrol etmek, Rusya'yı ve İran'ı köşeye sıkıştırmak amaçlı politik hamleler, ama bir taraftan da arz bolluğu… Bunlardan hangisi ne kadar etken, bu biraz kafayı karıştırıyor. Fiyat nereye kadar, hangisinin etkisiyle düşüyor, bu da biraz flu bir alan. Ama Haziran sonrasında şok nitelikli bir yükseliş olabilmesi sözkonusudur. Bu bir risk faktörü olarak kenarda duruyor. Ama kısa vadede büyümeyi tetikleyen bir unsur. Ancak kısa vadede 60 dolar seviyesinin de altına doğru sarkması, ‘acaba petrolü alan, satan, bunun ticaretini yapanlar, dünya ekonomisinin önemli aktörleri önümüzdeki dönemde bir resesyon mu bekliyor ki buna göre petrol fiyatı çıkıyor' diye kafada başka bir soru işareti de yaratıyor. Zaten petrolle ilgili dengeler işin güçlüğünü ortaya koyuyor."
TÜRKİYE'NİN BÜYÜME RAKAMLARI
Tunca, Türkiye'nin büyüme rakamlarına da değindi ve şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'nin sanayi üretimi düşük geldi. Açıklanan son büyüme verisi 1,7. Bu da zayıf bir büyüme oranı. Onun için Türkiye büyüme tarafında. Ama bir taraftan da bu konjonktürde şunu da unutmayalım ki, Amerikan Merkez Bankası FED'in faiz artırımının yoğun konuşulduğu, piyasalarda fiyatlamasının giderek artan yoğunlukta yapıldığı dönemde geliyor olacak. Dünya ekonomisi orada çok ciddi dalgalanma yaşayacak."
"KURLAR SABİTSE PETROL DÜŞÜŞÜ ENFLASYONU YÜKSELTİYOR"
Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ise gelinen durumun biraz karmaşık olduğunu dile getirdi ve bunun sebeplerini şöyle açıkladı:
"Bir tarafta düşen petrol fiyatlarının getirdiği, olumlu gibi görünen bir ortam var. Bir tarafta da Türkiye ekonomisi adına hem IMF'nin durgunluk uyarıları hem de zaten yüzde 1,7 çıkan üçüncü çeyrek büyüme hızı bunu neredeyse doğrular nitelikte. 9 aylık büyümenin 2,8 olduğu bir Türkiye ekonomisinden söz ediyoruz. Bu, gerçekten Türkiye'nin yavaş yavaş bir durgunluğa gittiğini de gösteriyor. Peki, bu denklem nasıl değerlendirilebilir? Bir kere enerji, bizim en önemli girdimiz. Üretim maliyetlerini etkileyen en önemli konu ve diğer taraftan da cari açık yaratan en önemli faktörlerden bir tanesi. Petrol fiyatlarındaki düşüş, öncelikle cari açığı aşağı doğru getiriyor. İkincisi ise eğer kurlar sabitse, yatay seyrediyorsa, petrol fiyatlarındaki düşüş enflasyonun yükselmesini de baskılıyor. Dolayısıyla, böyle ikili bir olumlu nokta var."
"RUSYA'YA YÖNELİK YAPTIRIMLAR AVRUPA BİRLİĞİ EKONOMİSİNİ DE ETKİLİYOR"
Petrol fiyatlarıyla alakalı olumsuz bir noktaya da dikkat çekilmesi gerektiğini vurgulayan Uzunoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Eğer dünyada petrol fiyatlarındaki düşüş politik değilse gerçekten işimiz çok zor. Petrol fiyatları düşüyorsa, hammadde fiyatları düşüyorsa, bu dünya ekonomisinin genel olarak bir durgunluğa doğru gittiğini gösterir ki, bu bizim ihracatımız açısından son derece olumsuzdur. Hele hele özellikle biz iç talebi tüketici kredileri aracılığıyla kontrol ederken bir de ihracatı elimizden kaçırırsak bu bizim için birinci olumsuzluk anlamına gelir. İkinci olarak, 97 yılından itibaren ekonomik verilere bir baktığımızda şunu görürüz: Bizim ithalat-ihracat yaptığımız komşularımız içinde hammadde ve petrol gelirlerine bağımlı olan ülkeler var. Bunlardan biri de Rusya. Rusya'yı tek başına ele aldığımızda, Rus ekonomisindeki bir daralma otomatik olarak Türkiye ekonomisini etkiliyor. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi, kısa vadede olumlu gibi görünen bu tablodan orta ve uzun vadede sıkıntı yaşayarak çıkabilir. Bir de şu anda Rusya bağlantılı olarak yapılan baskılar aslında Avrupa Birliği ekonomisini de çok ciddi bir şekilde baskılıyor. Bugün Avrupa'daki büyük ülkelerin yaşadığı ekonomik sıkıntıların temelinde Rus ekonomisine yönelik yaptırımlar var."