‘Trump’ın Ukrayna Planı Batı cephesini ikiye böldü’
“Yeterince karışık bir durum gibi görünüyor, öncelikle onu söyleyelim. Yani 3-4 yıl önce yaptığımız yayınlarda ‘Amerika, Ukrayna'da uzun savaş istiyor ama Avrupa buna karşı çıkıyor, direniyor’ diyorduk. Şimdi Amerika uzun savaşı kaldırıp barış arıyor ama Avrupa ‘hayır, bu savaş uzasın’ diyor. Bir kere böyle bir tuhaflık var. Dolayısıyla Trump'ın barış planının ilk karışık yanı bu. Yani Amerika, Ukrayna barış planı sunuyor; ‘Rusya ile bu işi görüşelim, bitirelim’ diyor ama Avrupa ‘Hayır, bu bir barış planı değil. Sen Ukrayna'nın, üçte birini Ruslara veriyorsun, biz bunu kabul etmiyoruz, savaş devam edecek’ diyor. Şimdi birinci tuhaflık tabi burada. İkinci tuhaflık şurada: Ortada bir barış planı var ama sahibi çok net değil. Çünkü önce ‘bizim planımız’ dediler, sonra ‘nihai teklif değil’ dediler. Hatta Rubio'nun konuştuğu senatörlere göre aslında bu Rusların planıydı, talep listesiydi, nihai bir teklif değildi. Yani iş biraz Arap saçı durumunda. Çünkü üzerinde uzlaşılabilecek bir zemin olarak Atlantik İttifakı içerisinde zorluklar taşıyor. Çünkü bunu büyük bir taviz görüyorlar.
Bir benzetme yaparsak belki şöyle nitelendirebiliriz: Bu aslında 28 ya da kaç madde olacaksa havaya atılmış bir dizi kağıt gibi düşünün. Ya bir barış masasının üstüne düşecek ya da yere düşecek. Yere düşerse büyük ihtimalle ‘bu zaten Rusların talebiydi, kabul etmedik, reddettik’ demiş olacaklar. Masaya düşerse de iki yönü var: Sonucu barışla neticelenmezse çok rahat bir şekilde ‘Steve Witkoff'un planıydı’ diyecekler. Çünkü Witkoff'un rolü var bu planda. Eğer barışla sonuçlanırsa tabii Trump bunun kaymağını kimseye yedirmez. ‘Bu bir Trump barış planıydı’ olur ve Trump'ın 2026'da bir Nobel ödülü alabilmesi için hanesine yazılmaya çalışılır.”
‘Zelenskiy sıkışmış durumda, ABD yardımı keserse daha fazla dayanamaz’
‘Avrupa’nın savaşçılığı yeni değil; bugün yaşanan irrasyonellik tarihsel kodların devamı’
“Benden rasyonel bir açıklama istemiştin ama rasyonel bir açıklama yapamayacağım kadar irrasyonel durumlar var. Avrupalılar, hele de bu Avrupa Birliği projesi iyice oturduktan sonra ‘Avrupalılar çok barışçı’ denilir. Ama tarihsel olarak baktığınızda dünyanın en savaşçı halkları, ulusları, ülkeleri, devletleri diyebiliriz. İki büyük emperyalist dünya savaşı neticede Avrupa'da yaşandı ve Avrupa'nın tarihinde büyük din savaşları var. Yani Katoliklerle Protestanların birbirlerini katlettikleri büyük din savaşları var. İsterseniz Avrupa’nın sömürgeci tarihinden alın, isterseniz feodal dönemlerden alın, isterseniz hatta Roma'ya köleci topluma kadar uzanın. En saldırgan, büyük oranda savaşların yaşandığı coğrafya. Dolayısıyla ‘Avrupalılar barışçıdır’ diye bir genelleme yapmak çok olası değil. Bir bunu söyleyeyim. İkincisi, yani şimdi tuhaflıklar şurada. Kuzey Akım-2'yi hatırlarsak; Kuzey Akım-2'ye bir sabotajla Almanya ve dolayısıyla Avrupa'nın Rusya'dan ucuz enerji almasını sabote eden bir saldırının Amerikan, İngiliz, Anglo-Sakson izleri artık ortada. Şimdi buna rağmen Almanya'nın bu enerji krizinden kendi ekonomisinin de nasıl etkilendiği ortadayken, II. Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa ekonomisi küçülmüşken, şimdi Ukrayna'da bu kadar ‘şahin’ kesilmiş olmasına rasyonel bir açıklama bulmak mümkün değil. İkincisi, Avrupa, Ukrayna savaşıyla birlikte çok ciddi bir dönüşme girdi. Bir anti-Rus fobyası oluştu. Şimdi bu soğuk savaşla da beslenen bir durumdur. Benzeri Türkiye'de de var. Yani bir anti-Rus yaklaşımı. Öyle bir irrasyonelite oluştu ki, yani Dostoyevskilerin, Tolstoyların, büyük Rus bestecilerinin bestelerinin dinlenmesinin bile yasaklanmaya, ayıplanmaya götürüldüğü bir kültürel iklim oluşturuldu. Yani iş çığırından çıktı. Bunlar irrasyonel durumlar. Barışın, aydınlanmanın, özgürlüklerin merkezi deneyebileceğimiz üniversitelerde bile bunların yapılabiliyor olması artık irrasyonaliteyle açıklanabilecek bir durum.
Buna şunu eklememiz gerekiyor: Tarihte Almanların silahlanması her zaman sıkıntılı bir durumdur. Şimdi Almanlar Ukrayna savaşıyla birlikte sanırsınız Ruslar Almanya'ya doğru ilerliyormuş gibi kendilerince bir şey yarattılar ve bunun üzerinden büyük bir silahlanma kampanyası başlattılar. Yani ben artık havada uçuşan milyar avro fonları takip edemiyorum. En son 100 milyardı, sonra 300 oldu, sonra bilmem kaç yıllara bunun aslında 800 milyar olacağı şeklinde rakamlar havada uçuşuyor. Şimdi bu derece silahlanmayı da önüne aldığına göre bu kültürel iklimin değişmesi, enerji meselesinin kendilerine olumsuz bir ekonomiye yansıması gibi irrasyonalitenin içinde kendilerince rasyonel buldukları başka bir şey var demek ki. Bunun başka hiçbir açıklaması yok. Yoksa Amerika'nın barışçılık, Avrupa'nın savaşçılık çizgisini izlemeye başladığı tersine bir süreci açıklamak mümkün değil. Kuvvetle muhtemel Avrupa Birliği burada Berlin-Paris eksenli bir Avrupa kendince günün sonunda Rusya'yla bir yeni demir perde kurmuş, onu Avrupa güvenlik mimarisinin dışında bırakmış, silahlanarak da güçlü bir önümüzdeki çok kutupluluk sürecinde bir merkez olmanın peşinde. Yani bu krizden belki de önlerinde böyle bir fırsat görüyorlar. Çünkü dünya hakikaten Amerika'nın liderliğini sürdüreceği ama tek başına azalan hegemonyası nedeniyle bir ‘süper devlet’ gibi istediğinde savaş, istediğinde barış masası kurabileceği bir ülke olmaktan adım adım çıkıyor. Çin yükseliyor. Rusya hala Sovyetler’den kalma nükleer stoplarıyla çok güçlü bir devlet. Hindistan nüfusuyla, üretim kapasitesiyle hızla yükselmekte olan bir merkez. Ama Avrupa, Amerika'nın gölgesinde silahsız, onun silahlarıyla, onun nükleer şemsiyesinin altında korunmakla yetinmiş, geçen yüzyılı böyle geçirmiş bir coğrafya. Şimdi bunu fırsat bilip bir Avrupa ordusu kurarak, silahlanarak, belki de güçlü bir merkez onların peşindeler. Başka türlü hiçbir şekilde bu irrasyonelliği açıklayabilmek mümkün değil. Ama hala Avrupa içerisinde şunun olduğunu da görüyoruz; bu da işin olumlu yanı, küçük olmakla birlikte bardağın dolu tarafı belki de. O da şudur: Avrupa'nın daha aklı başında kesimlerinden, ‘Hayır, bu yanlış. Burası tek bir kıta aslında Avrasya, yani Avrupa'yı Asya'dan ayıran bir okyanus yok. Karasal bir bütünlük var ve bu karasal bütünlük içerisinde Doğu Avrupa aynı zamanda Rusya'nın da olduğu bir yer. Dolayısıyla Rusya'yı dışarıda bırakan bir güvenlik algoritması Avrupa'yla Rusya'yı her zaman karşı karşıya getirebilir. O yüzden öyle bir güvenlik mimarisi tesis edelim ki Rusya da bunun içerisinde olsun, herkes açısından güvenlik garantileri olsun ve bu coğrafyada savaş çıkmasın’ diyen kesimler de var. Ama ne yazık ki azınlıktalar ya da iktidarda değiller.”