EKSEN

'İsrail saldırıları sadece Gazze’ye değil, barış gücündeki ülkelere de saldırı kabul edilmeli'

Dr. Ali Semin'e göre Gazze'ye gidecek bir barış gücünün, Gazze'ye yapılan her İsrail saldırısını kendisine yapılmış sayacak kapasitede olması gerekiyor. Diğer İsrail'in Batı Şeria'nın ilhakı kararı ile Trump ile Netanyahu'nun arasının açılabileceğini kaydeden Dr. Ali Semin, Trump'ın bu konuda İslam dünyasına söz verdiğini ve el sıkıştığını söyledi.
Sitede oku
İşgal altındaki Batı Şeria'da Filistin topraklarından gasbedilen yasa dışı Yahudi yerleşimlerinin İsrail'e ilhakının oylandığı tasarı, İsrail Meclisindeki ön oylamada oy çoğunluğuyla kabul edildi.
İsrail basınına yansıyan bilgilere göre, tasarının ön oylamasına katılan İsrail parlamentosu vekillerinden 24'ü "hayır" oyu kullanırken, 25 milletvekili ise "evet" oyu verdi.
Noam Partisi'nden Avi Maoz tarafından sunulan tasarı, işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Filistin topraklarından gasbedilen yasadışı Yahudi yerleşimlerinin ilhakının İsrail meclisinde oylanmasını sağlayacak. Tasarının sahada henüz yansıması olmasa da sembolik bir öneme sahip.
Parlamento üyelerinin 25'inin "evet" oyunu alan tasarının, İsrail Meclisinden geçerek yasalaşması için Mecliste 3 oylamadan daha geçmesi gerekiyor. Öte yandan Evimiz İsrail Partisi Lideri Avigdor Liberman'ın sunduğu işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarını gasbederek kurulan Maale Adumim yerleşiminin ilhakına yönelik tasarı da oylandı. Söz konusu tasarı da ön oylamada 32'ye karşı 9 kabul oyuyla geçti ve Mecliste oylanmasının önü açıldı.
Parlamento üyelerinin 25'inin "evet" oyunu alan tasarının, İsrail Meclisinden geçerek yasalaşması için Mecliste 3 oylamadan daha geçmesi gerekiyor. Öte yandan Evimiz İsrail PartiSembolik tasarının Mecliste kabul edilmesi, koalisyon hükümetinde yer alan aşırı sağcı bakanları mutlu etti. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Amerikan X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı yazılı açıklamada, Batı Şeria'nın tamamın İsrail'e ilhak edilmesi çağrısında bulundu. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Smotrich gibi Batı Şeria'nın ilhak edilmesini istedi.i Lideri Avigdor Liberman'ın sunduğu işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarını gasbederek kurulan Maale Adumim yerleşiminin ilhakına yönelik tasarı da oylandı. Söz konusu tasarı da ön oylamada 32'ye karşı 9 kabul oyuyla geçti ve Mecliste oylanmasının önü açıldı.
İşgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarını gasbederek kurulan İsrail yerleşimlerini ilhaka yönelik tasarının ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve damadı Jared Kushner'in İsrail ziyareti sırasında gelmesi dikkat çekti. Yasa tasarısını Meclise getiren Milletvekili Maoz, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yasanın bugünlerde getirilmemesi talebine karşı çıktığını, "İsrail'in egemenliğini vurgulamanın tam zamanı olduğunu" belirtmişti. ABD Başkanı Trump, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmeyeceğini söylemişti.
İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'da 4 milyondan fazla Filistinli, İsrail işgali altında askeri yönetimde yaşıyor. Buna karşın İsrail'in uluslararası hukuka aykırı olarak işgal ettiği topraklarda Filistinlilerden gasbettiği alanlara inşa ettiği 250'den fazla Yahudi yerleşiminde, 600 bin kadar İsrailli yerleşimci İsrail kanunlarına göre yaşıyor. Filistinliler, topraklarının ve tarım arazilerinin, İsrail ve Yahudi yerleşimciler tarafından gasbedildiği, İsrail ordusu ve ordu tarafından korunan yerleşimcilerin saldırılarının giderek arttığı şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. İsrail'de özellikle yerleşimcilerin de desteklediği aşırı sağ ve sağ partiler, uzunca bir süredir işgal altındaki Batı Şeria'yı uluslararası hukuka aykırı biçimde ilhak etmeyi savunuyor.
Orta Doğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Araştırmaları Merkezi (ODAP Merkezi) Direktörü ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin ile konuştuk.

'İsrail saldırıları sadece Gazze’ye değil, barış gücündeki ülkelere de saldırı kabul edilmeli'

Dr. Ali Semin'e göre Gazze'ye gönderilecek barış gücünün, İsrail'in Gazze'ye yapacağı her saldırıyı kendisine yapılmış sayacak kapasitede, yetkide ve kararlılıkta olması gerekiyor:
“Aslında Türkiye’nin bu ateşkes planı sürecinde özellikle Hamas’la olan ilişkileri doğrultusunda büyük rolü olduğunu söyleyebiliriz. 10 Ekim’de barış planının Mısır’da imzalanmasıyla birlikte yeni bir sayfa açılmaya çalışılıyor Gazze meselesinde. Fakat Gazze’ye barış gücü nasıl gidecek, garantör mü olacak? Tartışmalar hala devam ediyor. Ben doğrudan Gazze’ye barış gücünün nasıl olması gerektiğine dair konuşayım. İsrail bugüne kadar Birleşmiş Milletler himayesindeki barış güçlerine saldırı düzenledi ve bağlayıcı olmasına rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının neredeyse tamamını yok saydı. Lübnan’da BM barış gücüne saldırdığını da hatırlayın. Barış gücü dediğimizde bazıları BM Güvenlik Konseyi ile olsun, bazıları da ittifak çerçevesinde gerçekleşsin şeklinde argümanlar öne sürüyor. Bana göre Birleşmiş Milletler olmamalı. Lübnan’daki saldırılarda, Lübnan topraklarının işgali sürecinde İsrail, saldırı düzenlediğinde BM barış gücünü de hedef alıyordu. 48 ülkenin askeri var orada, 10 binden fazla asker var. Türkiye de bu barış gücünde yer alıyor. Gazze’deki barış gücü, Lübnan ve diğer ülkedekilerden daha farklı yapıda olmalı. Lübnan bağımsız bir devlet, oraya barış gücü gönderebilirsiniz. Fakat Filistin henüz egemenliğini koruyamamış, bağımsızlığını tam anlamıyla sağlayamamış bir ülke. Bu yüzden İsrail, Gazze barış gücüne saldırı düzenlediği zaman o ülkelerin de hedef alındığı varsayılmalı. Yani bu saldırı sadece Gazze’ye değil, barış gücündeki ülkelere de saldırı kabul edilmeli. Türkiye, Mısır, Katar ve ABD’nin ortak barış gücü mü olacak? Hala tartışılıyor. US CENTCOM gibi bir gücü mü gidecek? Bence mutlaka İslam ve Arap dünyasından bir barış gücünün orada olması gerekiyor.”

'Batı Şeria kararı sonrası Trump’ın Netanyahu’ya tavrı değişebilir'

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Knesset'te (İsrail Parlamentosu) alınan "Batı Şeria'nın ilhakı" kararı sebebiyle Netanyahu ile arasına ciddi bir mesafe koyabileceğini kaydeden Dr. Ali Semin, şunları söyledi:
“Netanyahu, Trump’a rağmen adım atamaz. Başından beri hep sanki İsrail, ABD’yi yönetiyormuş gibi yorumlar okuyup dinledik. Aslında İsrail’i Amerika yönetiyor. Bunu unutmayalım. Yahudi lobisini vs. bir tarafa bırakarak söylüyorum bunu. 7 Ekim 2023’ten beri şu tezi savunuyorum: ABD isterse Gazze soykırımını sonlandırabilir fakat bunu istemiyor diyordum. Trump, Amerika olarak artık burada ateşkes olmasını istedi. Hatta İsrail Parlamentosu dün Batı Şeria’yı ilhak etme kararı aldı. Trump’ın yardımcısı J.D. Vance oradaydı. ‘Bu karar aptalca. Burada olmama rağmen böyle bir karar alınması bana da saygısızlık’ dedi. Trump, İslam ve Arap dünyası liderleriyle görüştüğünde hiçbir şekilde Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceğinin sözünü verdi. Batı Şeria üzerinden yürütülen bir kriz gibi gözüküyor. Çünkü ABD’de iki ayaklı bir İsrail politikası var. Birincisi, İsrail devletiyle olan ilişkileri ve stratejisi. Bu değişmez. İsrail’in yapısını ve güvenliğini korur. İkinci ayağı da hükümetler ve yöneticiler ile olan ilişkileri. Burada krizler olabilir, tepkiler verilebilir. Knesset’te Batı Şeria ile ilgili alınan karar, ABD ve İsrail arasında büyük bir krize yol açmaz fakat Trump ve Netanyahu arasında ciddi bir krize yol açabilir. Trump, ‘Eğer Batı Şeria ilhak edilirse, İsrail’e tüm desteğimizi keseceğiz’ dedi. Bu aslında önemli. Trump yönetimi olsun Biden yönetimi olsun. 7 Ekim 2023’ten sonraki süreçte sınırsız bir İsrail desteği vardı. Savaşın doğrudan tarafı olmasalar da dolaylı yoldan tarafı olarak soykırımın parçası oldular. Ama bugün geldiğimiz noktada 7 Ekim direnişiyle birlikte Trump, savaşı desteklemekten vazgeçerek veya kısmen de olsa uzaklaşarak barış planına yanaştı. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bir kazanım. Ama bu başarılı olacak mı? Başından söyleyeyim: Trump’ın tavrını sürdürüp sürdürmemesine bağlı. Gazze’deki ateşkesin veya barış planının kabul edilmesinden sonra ‘Netanyahu uyacak mı buna’ yorumları çok yapıldı. Fakat buna Trump uyacak mı? Netanyahu kadar Trump da bu görevi sürdürmeli. Açıkçası Netanyahu, Türkiye’yi Gazze barış gücünde istemiyor. Mısır ile Katar’ın olmasını da istemiyor gibi duruyor. Arap dünyasındaki yapı şu: Hamas’a verilen desteğin tamamen sonlanması gerekiyor. Katar dışında Körfez ülkeleri için de bu önemli bir konu. Mesela Trump’ın bir açıklaması daha dikkat çekiciydi. Muhabir, ‘Hamas’ı yok edeceğiz. Silah bırakmazsa Hamas’la mücadele edeceğiz diyorsunuz. Amerikan askerleri mi gidecek?’ diye soruyor. Trump da ‘Hayır, müttefiklerimizle yok edeceğiz’ diyor. Yani ‘Araplar ile, Körfez ülkeleri ile Hamas’ı bitireceğiz’ demek istiyor. Asker göndermek için Kongre onayına ihtiyacı var. Suriye’de YPG/PKK terör örgütünü niye kullandı? Obama, Kongre ile uğraşmadı. Vekil kara gücü olarak destekledi onları ve YPG’yi güçlendirdi. Burada da aynı şekilde Trump, asker göndermek yerine Hamas’la mücadeleyi Araplar ile yapmaya çalışıyor. Arapların dilinden Araplar anlar mantığıyla hareket ediyor. Türk barış gücünün olmasını da Trump isterse veya garantörlük adı altında yapı oluşursa zaten imza atan taraflar belli. 59 ülke imzaladı. Bu 59 ülkenin de belkemiğini dört ülke yani Türkiye, ABD, Katar ve Mısır oluşturuyor. Bunların ortak barış gücü veya koordinasyon merkezi kurması mümkün. Barış gücü illa asker anlamına gelmiyor. Oradaki barış gücü ne olursa olsun, İsrail herhangi bir şekilde saldırı düzenlediği zaman o ülkeleri hedef almış olması gerekiyor ki caydırıcı olsun. Şu anda İsrail’e karşı caydırıcı bir güce ihtiyaç var ve bence Trump da bunu yapmaya çalışacak. Batı Şeria kararı sonrası Trump’ın Netanyahu’ya tavrı değişebilir.”

'Amerika ile çözemediyse entegrasyonu Rusya var'

Suriye'de entegrasyon meselesinin hem tarafların hedeflerindeki farklılık hem de Suriye'nin geleceğindeki belirsizlikten dolayı gerçekleşemediğini belirten Dr. Ali Semin, ABD'nin YPG/SDG entegrasyonunda Irak modelini takip ettiğini belirtti:

“Suriye’de entegrasyon meselesini taraflar kendisine göre yorumluyor ve tam bir süreç başlatılamıyor. YPG/PKK/SDG terör örgütü, entegrasyonu ‘Biz Şam’ı tanıyacağız, Şam da bizi tanıyacak ve buradaki yapının korunmasını sağlayacak’ şeklinde okuyor. Ahmed eş-Şara yönetiminin ve Türkiye’nin bakış açısı ise şu: Entegrasyon denilen şey, silahlarını bırakıp Suriye’nin yeni yönetimine ya katılacaklar ya da bölgelerini bırakacaklar. Bu aslında bir entegrasyon süreci değil. Çok karmaşık bir süreç yaşanıyor. YPG silah bırakır mı, bırakmaz mı? Bana göre YPG’nin oradaki bazı yapıları göstermelik olarak silah bırakacak fakat bunu kendi bölgelerindeki diğer gruplara teslim ederek yapacak. Silahlarını Şam’a silah bırakmayacaklar. Yıllardır devlet dışı silahlı örgütleri çalışıyorum. Silahlı bir örgüt, başka bir silahlı örgüte silahlarını teslim etmez. Koordinasyon kurar ama silahlarını teslim etmez. Ahmed eş-Şara’nın da en büyük sorunu şu: Yönetimdeki HTŞ görüntüsünü maalesef daha resmi orduya dönüştürerek ortadan kaldıramadı. Birleşmiş Milletler’de de bu görüntüyü kaldıramadı. Devlet yönetimi, nizami bir ordunun kurulması kolay değil. Suriye’de askeri güç veya nizami ordunun ortaya çıkması en az beş yıl sürecek. En iyimser tahminle beş yıl diyorum. Suriye’de aşama aşama bir değişim gerçekleşecek bundan sonraki süreçte. Suriye’nin önceliği nedir? Özellikle Şara yönetiminin? Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, terör örgütlerinin tamamen ortadan kaldırılması ve YPG’nin olduğu bölgelere yeni yönetimin güçlerinin yerleşmesi. Yabancı savaşçıları ancak ileri bir aşamada ülkeden çıkartabilir.

Ortadoğu’da 21. Yüzyıl sistemi çok değişik. Normal gördüğümüz anormal, anormal bildiğimiz normal burada. HTŞ’nin Suriye’de olmaması gerekirdi. Ahmet eş-Şara’nın eski CIA Ortadoğu şefiyle bir görüşmesi oldu. Orada şunu gördüm: Amerika’nın çıkarlarına destek verirseniz dost, vermezseniz düşmansınız. Amerika ve Batı sistemi ‘Ya karşımdasın ya yanımdasın’ şeklinde kurmuş. Alternatif bir yol yok. Türkiye’nin de en büyük sorun olarak gördüğü YPG’nin tasfiye edilmesi meselesi şu anda en büyük sorun. YPG’ye Amerika’nın verdiği silahlar şu anda Lübnan ordusunun elinde yok. YPG’deki askeri güç Lübnan’ın düzenli ordusunda yok. 53 bin askeri var Lübnan ordusunun. YPG’nin 70 bine yakın bir yapısı var. ABD’nin verdiği ağır silahlar var. ABD, bu silahların Ahmet eş-Şara yönetimine geçmesini asla istemez. İstermiş gibi yapar. Biz Türkiye olarak 2019’da Barış Pınarı harekatı sırasında Amerikalılara hep şunu ifade ettik: ‘YPG, IŞİD ile mücadele ediyor dediniz. IŞİD bitince bu silahları toplayacak mısınız, toplamayacak mısınız?’ sorularını sordu Türkiye yıllarca. ABD’nin bugün gelinen noktada bu silahları toplama niyeti yok. Entegrasyon nasıl olacak? Açıklamak lazım. İstenilen entegrasyon, en kötü haliyle SDG’den üç tugayın, Suriye Güvenlik Güçleri’ne bağlanması. Bu tam bir entegrasyon anlamına mı geliyor? Hayır. Irak’ta da bunu yaptılar. 2003’ten sonra ABD işgali sırasında elinde gücü vardı Amerika’ın. İstediğini Irak ordusuna aldı, istemediğini almadı. Irak’ta Kürtler Peşmerge gücünün belli tugaylarını Irak ordusuna entegre etmişti. Daha önce peşmergelik yapmış benim de tanıdığım bazı isimler general olarak oraya bağlandı.

Suriye’de de aynı planı işletmeye çalışıyor Amerika. Türkiye buna direniyor. Amerika’nın istediği plan bu. Adem-i merkeziyetçi bence en iyi niyetli şeydir. Tamamen özerk bir yapı. Üçüncü bir seçenek de şu: Kimse kimseye saldırmasın, dondurulmuş bölgeler olarak kalsın. Kendi aralarında zamanla ticaret yapsınlar, sınır kapılarını ortaklaşa kullansınlar şeklinde bir formül. Ama bunun için de bir anayasa lazım. Şu an bir anayasa yok. Geçici anayasa var. Şara, üç yıl içinde daimi anayasanın yazılacağını belirtti. Fakat üç yıl sonra nasıl bir Suriye olacağı belli değil. Aslında bu entegrasyon sürecinde de beklemelerin sebeplerinden birisinin, Suriye’nin geleceğini kimsenin kestirememesi. Ama benim gördüğüm kadarıyla artık Suriye’nin yeni yönetimi de denge politikalarına doğru geçiyor.

Amerika ile çözemediyse entegrasyonu, Rusya var. Ahmed eş-Şara en son Moskova’yı ziyaret etti. Dünya ne kadar tuhaftır, siyaset ne kadar tuhaftır. 5 Mart 2020 tarihinde Türkiye ve Rusya arasında mutabakat muhtırası imzalanmıştı. Orada M4-M5 otoyolundaki HTŞ üyelerinden arındırılmış 15-20 kilometrelik tampon bölge oluşturulması istenmişti Türkiye’den. Putin bugün o uzaklaştırmak istediği, eskiden Colani olan Ahmed eş-Şara ile görüştü. Uluslararası ilişkilerde duygusal olmamak lazım. Ulusal çıkarlarınız doğrultusunda hareket etmeniz lazım. Dış politikada ideolojik ve duygusal hareket edemezsiniz. Putin ve Şara’nın ideolojisi normalde çatışır ama çıkarlar örtüştüğü için bir araya geldiler. Şara’nın ABD ile anlaşamama ihtimaline karşın Rusya alternatifi oluşturmaya çalıştığını görüyorum. Rusya’nın etkisi olacağını da görüyorum. Ama entegrasyon ve Suriye’nin geleceği meselesi çok karmaşık. Suriye’nin geleceğinin belirginleşmesi lazım önce.”

Yorum yaz