EKSEN

‘Körfez ülkelerinde halkın en az yarısı sefalet içinde’

Gazeteci ve yazar Hüsnü Mahalli'ye göre Suriye'nin yeni dönemki dizaynında Türk-Amerikan ortaklığı önemli rol oynayacak. Suriye'deki yabancı teröristlerin Türkiye için de bir sıkıntı teşkil edeceğini ifade eden Mahalli, diğer yandan IŞİD kamplarının da gündemde olacağını belirtti.
Sitede oku
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ABD yönetiminin Suriye geçici hükümeti Ahmed eş-Şara'nın "kapsayıcı yönetimi teşvik etme ve Batı'yla ilişki kurma çabalarının kendisini hoşnutsuz militanların suikast hedefi haline getirebileceğinden endişe ettiğini" söyledi.
Büyükelçi Barrack, Al Monitor'e verdiği mülakatta Ahmed eş-Şara'nın etrafında "bir koruma sistemi koordine etmeleri gerektiğini" belirtti.
ABD'nin 8 Aralık'ta Beşar Esad'ın devrilmesinden bu yana Suriye'deki yabancı savaşçılar konusundaki ısrarını yineleyen Tom Barrack, şu ifadeleri kullandı:
"Olası düşman saldırganları daha oraya varmadan caydırmamız gerekiyor. Askeri müdahaleden ziyade ABD müttefikleri arasında yakın işbirliği ve istihbarat paylaşımı gerekiyor."
Şara ile iki kez görüşen Barrack, Ahmed eş-Şara hakkında "Parlak, kendinden emin ve odaklanmış bir adam" dedi ve şunları kaydetti:
"Bizim ve onun çıkarlarının bugün tamamen aynı olduğuna eminim, yani İdlib'de yaptığı gibi kapsayıcı, işleyen ve sert İslam değil yumuşak İslam olacak bir toplum inşa etme konusunda başarılı olmak."
Tom Barrack ayrıca mart ayında Suriye'nin kıyısındaki Alevi bölgesinde yaşanan Alevi katliamına ilişkin olarak da konuştu. Barrack, Şara ve hükûmetinin "bu koşullar altında beklenebileceği kadar iyi idare ettiğini" öne sürdü ve şu cümleleri kaydetti:
"Bu adamlara sahip oldukları kaynakları kullandıkları ve herkesin kendilerine atfedilecek yangınlar çıkarmaya çalıştığı bir zamanda soğukkanlılıklarını korudukları için gerçekten çok kredi veriyorum."
ABD'nin Suriye'ye yönelik yaptırımlarının kaldırılması için herhangi bir koşulunun bulunmadığını iddia eden Barrack, “Biz dikte etmiyoruz. Koşullar öne sürmüyoruz. Ulus inşası yapmıyoruz. Bunu daha önce de yaptık. Hiçbir zaman işe yaramadı," dedi.
Suriye’deki son gelişmeleri, ABD-İran gerilimini, Körfez ülkelerinin konumunu ve Ortadoğu’daki jeopolitik tabloyu, gazeteci ve yazar Hüsnü Mahalli ile konuştuk.

‘Suriye bundan sonra muhtemelen Türk-Amerikan stratejik ortaklığı çerçevesinde şekillenecek’

Suriye’de yabancı savaşçıların vatandaşlık almasının Türkiye’ye yönelik etkilerinin de olacağını ifade eden Mahalli, diğer yandan IŞİD kamplarının da gündemde kalacağını vurguladı. Hüsnü Mahalli’ye göre Suriye’nin yeni dönem dizaynında Türk-Amerikan ortaklığı öne çıkacak:

“Suriye’nin durulma olasılığı yok. 14 Mayıs’ta Donald Trump ve Ahmed eş-Şara, Suudi Arabistan’da buluştu. Burada Amerika’nın iki temel koşulu vardı. Birincisi, İsrail’in tanınması. İkincisi de yabancı teröristlerin yani Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) bünyesinde savaşan yabancı teröristlerin gitmesiydi. Farklı rakamlar veriliyor fakat aklı başında kişiler 10 bin civarında bir sayıdan bahsediyor. Amerika, bunların çaresine bakılmasını isterken bir anda dedi ki ‘Bunları Suriye ordusuna alın’. Ahmed eş-Şara da onları Suriye vatandaşı yapacağını söyledi. ABD ve Avrupa Birliği terör listelerinde adları geçen bu isimler Suriye vatandaşı olacak. Suriye emniyetinde, ordusunda, istihbaratında üst düzeye kadar varan görevler alacak. Bu tipler Suriye vatandaşı oldğunda mesela cebine 400 bin dolar koyacak. Türkiye’de ev alacak ve böylece Türk vatandaşı da olacak. Bunu hayal etmek bile korkunç.

Yazılıp çizilenlere bakılırsa, herkes bunlarla ilgili kendisine göre bir plan yapıyor. Bunların bir kısmı Çeçen, Uygur Türkü, Dağıstanlı, Özbek, Tunuslu, Faslı, Cezayirli, Arnavut, Suud vs. Bunlar kaçırdığı Suriyeli kadınlarla evlenip çocuk da yapmış. Çocukları da var. Düşünün bir Uygur Türkü, Suriye vatandaşı olacak. Ahmed eş-Şara mesela bunu Büyükelçi olarak atayacak. Mesela Pakistan’a atasınlar. Bu mümkün olabilir. Ahmed eş-Şara bunları vatandaş yapmakla kendince büyük bir tehlikeyi bertaraf etti. Biraz da haklı. Ancak olay orada bitmeyecek. Şu anda IŞİD artıkları, Suriye’de ciddi şekilde aktif durumda. Zaten biliyorsunuz Mazlum Abdi ile Ahmed eş-Şara arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşmanın noktalarından birisi de, şu anda PYD/YPG’nin kontrolü altında olan, IŞİD’çilerin ve ailelerinin kaldığı kamplar. Sayılar korkunç.

Eğer doğruysa ailelerle birlikte toplam 60 bin kişi var. Bunlar IŞİD’çi. Şimdi bunları Suriye devletine yani HTŞ’ye devrediyorlar. Karman çorman bir hikaye nereden bakarsanız bakın. Asıl tehlike, Tom Barrack’ın dediği gibi Şara’nın öldürülme riski değil. Kendi içlerinde bir sorun olabilir. Zaten bir-bir buçuk ay önce bir saray darbesi oldu. Örneğin ilk dönem istihbarat başkanı olan tehlikeli kişi ve etrafındakiler, içişleri bakanı olarak atandı. Kabul etmedi, darbe yapmaya çalıştığı yönünde de bilgiler vardı. Tabii Şara’nın üç kardeşi sarayı yönetiyor. Onların da üç çocuğu var. Ailecek sarayı yönetiyorlar. İngiliz istihbaratının sarayda olduğu söyleniyor. Amerikan istihbaratının da sarayda cirit attığı söyleniyor. Bazı isimler zikrediliyor. Tom Barrack’ın suikast uyarısının devamındaki lafları, ‘Suriye stratejik ortağımız’ şeklindeydi. Yanılmıyorsam Amerikan Savunma Bakanı haftaya Şam’a gidecek. Fakat büyük bir heyetle gidiyor. Askeri üsler, yeni Suriye ordusunun eğitimi, güvenlik, savunma, Amerikan askeri okullarında subay eğitimi, Lübnan sınırı, İsrail ile normalleşme, Şiilere yönelik operasyonlar, Hizbullah mevzusu vs. konularda anlaşmalar imzalanabilir. Bu çok daha önemli bir konu. Trump’ın ‘Türkler Şam’a çöktü’ lafını da hatırlatalım. Suriye bundan sonra muhtemelen Türk-Amerikan stratejik ortaklığı çerçevesinde şekillendirilecek diye düşünüyorum.”

‘İran’ın tek zayıf noktası içerideki molla-reformist çekişmesi’

Hüsnü Mahalli’ye göre ABD, İran meselesinde adım atmadan önce bölgedeki müttefiklerinin tavrını değerlendirmeye alacak:

“Öncelikle şunu söyleyeyim: Trump deli bir adam. Deli bir adamdan İran konusunda nasıl bir tavır sergileyeceğini beklemeliyiz? Bana kalırsa deli. Elon Musk ile olan ilişkilerini gördük. İsrail’le ilişkilerini de gördük. Bir gün İsrail’e laf ediyor, sonraki gün ‘müttefikimiz’ diyor. Saçma sapan açıklamalar yapıyorlar. Tabii ABD’nin İran konusundaki tavrını belirleyecek kriterlerin en başında bölgedeki ülkelerin tavrı geliyor. Türkiye’nin tavrı mesela. Türkiye, İran meselesinde ABD’ye ne diyor? Körfez’de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar, İran dosyası konusunda çok önemli. Suudi Arabistan’ın İran kompleksi devam ediyor mu, etmiyor mu? Elbette Suriye’yi kaybeden İran çok zayıf bir konumda. Humeyni’nin devriminden birkaç yıl sonra herkes, İran devriminin ihraç edileceğini söyledi. Tam tersi oldu: Türkiye, AKP devrimini ihraç etti. Bugün Ortadoğu’da fiilen, ihraç anlamında en etkin ülke Türkiye. Bugün Türk ordusu Suriye’de var, Irak’ta var, Katar’da var, Libya’da var, Somali’de var. Var oğlu var. Sırf ordu ve istihbarat anlamında söylemiyorum. Birçok farklı alanda Türkiye, AKP ideolojisini ihraç etmiş durumda. Sonuçta Hizbullah’ı ve Suriye’yi kaybeden bir İran var. Gazze’de Hamas da darbe alınca İran ciddi bir darbe almış oldu.

Fakat Batılı emperyalist ülkelerin hiçbir zaman Suriye’deki gibi İran’da da bir kalkışma planladığını sanmıyorum. Emperyalist ülkelerin gündeminde son 50 yıldır Şii-Sünni denklemi var. Bu denklem üzerinden plan ve proje geliştiriyorlar. İran’a bir şey olursa, Körfez ülkelerindeki manyakları nasıl korkutacaklar? Sürekli ‘Şii İran’ demekten bir hal oldular. İran’ın nükleer projesi konusunda İsrail çizgisine geliyorlar. Pakistan da Sünni bir ülke ama nükleer bombaları var. Ama İran buna kalkışınca kıyamet kopuyor. İkinci bir endişe kaynağı da şu: İran’ın Rusya ile imzaladığı stratejik işbirliği anlaşması. İran’a dokunamazlar. İran’ın Çin’le de benzer bir anlaşması var. Bana kalırsa İran’ın şu anda tek zayıf noktası içerideki durum. Reformcular ile molla kesimi arasında çekişme büyük. Ciddi bir sıkıntı var. Nasıl atlatırlar bilemem. Sokaktaki vatandaş, Suriye kaybedildikten sonra reformculara daha yakın davranıyor. Şu anda İran’da bir referandum yapılsa, reformcular ciddi bir zafer kazanır muhtemelen. Şahsi tespitim bu. Ama bu mümkün değil. İran’da yakın gelecekte sistem değişmez. Batı’nın da sistemin değişmesini istediğini sanmıyorum. İran bu şekliyle bölgesel anlamda bir müddet daha konuşulur.”

‘Körfez ülkelerinde halkın en az yarısı sefalet içinde’

Körfez ülkelerinin Batılı emperyalist güçler ile derin bağları olduğunu aktaran Hüsnü Mahalli, diğer yandan internette çizilmeye çalışılan “zengin ve varlık içindeki Körfez” imajının doğru olmadığını vurguladı:

“Körfez ülkelerindeki iktidarlar yani Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE, Katar, Kuveyt gibi ülkelerin yönetimleri genetik olarak ihanet içerisinde. Nesnel koşullarla zamana bağlı olarak, mekana bağlı olarak bu iktidarların davranış biçimini yorumlamayı doğru bulmuyorum. Bu adamlar genetik olarak ihanet içindeler. Genetik olarak ihanet içinde olan birisinden sağlıklı bir tavır beklemek abesle iştigal. Ben bunları birebir tanıyorum. Prensleri, kralları yakından tanıyorum. Dolayısıyla bunlardan sağlıklı bir şey beklemek mümkün değil. Bunlar göbekten emperyalizme bağlı. Varlık sebepleri emperyalizmin kendisi. Bugün Katar gibi ülkeleri konuşuyoruz da bunlar 1971’de bağımsız oldu. Bin yıllık, beş yüz yıllık, üç yüz yıllık ülkeler değiller. 1971’e kadar köle ve sömürge bunlar. Aileler tarafından yönetiliyor. Katar dediğimiz yer 11 bin kilometre. 400 bin nüfusu var. Katar nedir? İki tane Amerikan üssü var. Katar’ın yarısı Amerikan üslerinin. Önemli koylar hep ABD’nin elinde. Bir sefer yüzmeye gitmiştim Katar’da, Amerikan askerleri geldi. ‘Yüzemezsiniz. Burası Amerikan arazisi’ dediler. Afganistan işgali, Irak işgali, Suriye’de PYD/YPG meselesi hep Katar’daki üslerden yönetildi. Trump en son Katar’a gittiğinde canlı yayında Katar Emiri’ne söyledi. ‘Sen çok yakışıklısın, sempatiksin’ diyor. Dalga geçiyorlar.

Sonra bir baktık ki Katar Emiri, bu iki Amerikan üssünü genişletmek için 8 milyar dolar vermiş. Yani uzatmaya gerek yok: Bunlar ihanet içerisinde. Ben bunların sağlıklı bir şey yapabileceğine inanmıyorum. Hep aynı şeyi söylüyorum. Kimse kusura bakmasın. Ayrıca kendi iradeleri ile politika üretmedikleri için aralarında çekişmeler var. Mesela Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad El Sani var. İkisi de uzun boylu, yakışıklı, aynı yaşta. Şimdi aşiret mantığını herkes bilmez. Ben aralarında yaşadığım için çok iyi bilirim. Suud ailesi kesinlikle ‘Bizim prensimiz, sizinkinden daha yakışıklıdır’ diye düşünüyordur. Katar tarafı da ‘Bizimkisi daha yakışıklı, sizinkisi şişman’ diye düşünüyordur. Tam böyledir. Şimdi aşiretlerin egemen olduğu bölgeyi bilen Trump gitti, kendi deyimiyle 2 saatte 5 trilyon dolar alıp geldi. İsterse vermesinler. Hepsi borçlu halbuki. Hepsi sefalet içinde. Düşünün: Suudi Arabistan’ın günlük petrol satışı 1 milyar dolar. Yılda 360 milyar dolar petrol satıyor. Adam geldi bir seferde 1 trilyon doları götürdü. Zaten ekonomik olarak zor durumdalar. Modernize olma, lüks vs. hepsi yalan. Suudi Arabistan açlık ve sefalet içinde.

Suudi Arabistan halkının en az yarısı sefalet içinde. Özellikle Doğu bölgesi böyle. Güneydekiler, Yemen sınırına yakın olanlar sefalet içinde. Katar’a gelin, Doha’ya gidelim beraber. Doha’nın 10 kilometre dışını görelim. BAE’ye gidelim. Herkes Dubai diyor. Yüz kilometre dışına çıkıp görelim. Anadolu’daki herhangi bir kasaba gibi. Ayrıca en önemlisi şu: Dubai’de havalı binalar, siteler var fakat ruh yok. Binayla toplum olmaz. Binayla kültür olmaz. Binayla tarih yazılmaz. Bu insanlarda ruh yok. Robot gibi hepsi. Para peşindeler. Hepsi paracı. Oturursunuz üç kişi. Gidip bir şeyler yemeye gidiyorlar Körfezde. On dakika sonra konu paraya dönüyor. Aklı başında insanlarda dahi böyle. Bir de normal vatandaşları düşünün. Bu kadar savaşlar, kavgalar, gürültüler oradaki insanların sakin düşünmesine hiç izin vermez. Hele sosyal medya çağında o iş bitmiştir.”

‘Suriye’yi korkunç bir gelecek beliyor’

Suriye’de plajlarda mayonun yasaklandığını aktaran Mahalli, “Suriye’yi korkunç bir gelecek bekliyor” dedi:
“Suriye’de plajlarda artık mayo, bikini, şort yasak. Her şey yasak. Plaj bitti. Suriye halkı denize giremeyecek artık. Karar dün çıktı. Dün yine yasama meclisi oluşturulacak 100 kişilik. 33 kişiyi Ahmed eş-Şara atıyor. Demokrasi geldi ya ülkeye. Kalan 67’sini yerel otoriteler seçecekmiş. Diyelim ki Humus’ta. Kime soracaklar? HTŞ’ye, Nusra’ya soracaklar. 67 kişi de öyle seçilecek. Yasama meclisinin hepsi HTŞ’de. Suriye’yi korkunç bir gelecek beliyor. Toplumsal baskı korkunç. Katliamlar korkunç. Okullarda baskı var. İnsanlara devlet dairelerinde baskı var. Kadınlar baskı altında. Kimse nefes alamıyor. Bitti. Suriye’nin geleceği korkunç. Suriye korkunç olduğu için bölgenin tamamı korkunç bir zaman tüneline sürükleniyor.”
Yorum yaz