‘İşin çoğunu komisyonlar halleder, liderler son noktada buluşur’
‘Avrupa Birliği içinde ortak güvenlik mekanizması kuracak bir birlik ve beraberlik yok’
“Ben esastan NATO ve AB karşıtıyım, bilirsiniz. AB ve NATO, derin ve yoğun bir kimlik bunalımı yaşıyor. Bunu gecikmiş şekilde yaşıyorlar. Üyeler arasında kapasite ve hacim farkı var mı? Var. Hedef, öncelik, çıkar, menfaat farkı var mı? Var. Tehdit algılarından kaynaklanan fark var mı? Var. Kendilerinin Avrupa’ya, müttefiklerine ve dünyaya bakış açısında fark var mı? Var. Bu kadar büyük farklardan sonra Avrupa Birliği’nin hem dış politika gibi, hem ulusal güvenlik gibi, hem savunma gibi büyük dosyalarda birlik içinde hareket etmesini beklemek gerçekçi mi? Değil. Türkiye’deki AB yanlısı liberaller üzülebilir ama Malta’nın, Çekya’nın, Slovakya’nın, veya Türkiye’nin devlet olarak tanımadığı Güney Kıbrıs’ın vs. dünyaya bakışıyla, kendisine bakışıyla, ittifaktan beklediği ile, Almanya’nın, Fransa’nın beklentisi aynı olmaz.
Olmaması da doğaldır. Bu, nesnel bir gerçekliği ifade ediyor. Avrupa Birliği, iktisadi ölçekte gerçekten önemli bir birlik. Gümrük Birliği, Schengen Bölgesi, Avrupa Merkez Bölgesi, Euro gibi kotardığı şeyler var. Ama ortak anayasa gibi, ortak savunma politikası gibi kotaramadığı konular da var. İş zaten burada düğümleniyor. ‘Avrupa Güvenlik Mimarisi’ kime karşı olacak? Bunun elbette Rusya’ya karşı olmasını amaçlıyorlar. Kimin kapısındasınız? Üye yapmayı asla düşünmediğiniz Türkiye’nin kapısındasınız. ‘Sizi üye yapmadık ama Mehmetçiğe ihtiyacımız var’ diyerek Türkiye’nin ağzına bal çalma çabasındasınız. Peki Avrupa’nın doğusunda kümelenen, eski Varşova Paktı üyeleri var. Avrupa’nın Almanya ve Fransa başta olmak üzere büyük ülkeleri, NATO şemsiyesinden faydalanma konusunda iştahlı mı? Çok daha iştahlılar.
Pamuk elleri cebe gider mi? Elleri pek pamuk değil; biraz nasırlı. Eller cebe gitse de cepte çok para yok. Avrupa’nın doğusundaki ülkeleri bırakın, batısındaki ülkelerin dahi ekonomileri eskiden olduğu gibi ballı kaymaklı gitmiyor. Artık oralarda da hayat pahalılığı, enflasyon ve evsizlik var. Avrupa’nın içinde de, ki Almanya’da AFD ve Fransa’da Le Pen bunun örneği, eskisi kadar Avrupa Birliği’ne büyük muhabbet duyan, ülkelerin AB üyeliğini ne pahasına olursa olsun savunan kadrolar pek kalmadı. İtalya’da Avrupa Birliği’ne göreli daha eleştirel bakan bir parti iktidarda. Diğer ülkelerde iktidar değillerse de ikinci parti konumundalar. Bu partiler, Avrupa’nın merkez sağ ve merkez sol partilerini fazla liberal, fazla AB’ci, fazla NATO’cu buluyor ve Avrupa’da ciddi şekilde güç kazandılar. Bu güç kazanmanın çok farklı gerekçeleri de var. Sınıfsal gerekçeler de var. İşin ırkçılık boyutuna gittiği de olabiliyor. Avrupa, NATO şemasına göre yüzde 2 ödemesi varken yüzde 5 istiyor ve ben buna şüpheci bakıyorum. Ne bunu harcayabilecek eski bütünleşik Avrupa var, ne eski paralar kalmış durumda, ne de Avrupa’nın Doğu Avrupa’daki ülkelerinin böyle bir niyeti var. Ben bu çağrıların bugünden yarına çığ gibi büyüyeceğini düşünmüyorum.”
‘Trump’a bir suikast girişimi daha olur mu bilemeyiz’
‘Trump’ın amacı Körfez’in Rusya’ya ve Çin’e yaklaşma eğilimini durdurmaktı’
“Trump sosyal medyayı da verimli kullanan ve kurumsal kadroları geri plana atıp kendisini öne çıkarmayı seven bir isim. İş adamı yaklaşımıyla önce pazarlıkta elini çok yükseğe koyuyor. Sonra geriliyor geriliyor ve yine konuyu tam istediği noktaya getiriyor. Karşı tarafa çok az ödün vermiş veya hiç ödün vermemiş, buna karşılık karşı taraftan çok büyük tavizler koparmış bir lider profili vermeyi seviyor. Bunu hem iç kamuoyuna hem dünya kamuoyuna yönelik yapmayı seviyor. İşin şov kısmını seven biri. Zaten karakter özellikleri de bunu ortaya koyuyor. ‘Dört günde dört trilyon dolar, güzel iş’ demesine temkinli yaklaşmak lazım. Körfez ülkelerinde bile böyle bir para yok. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, son yıllarda tanıklık ettiğimiz üzere, küresel güney denilen veya kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımıyla ‘mazlum milletler’ diyebileceğimiz kutupta, Rusya ve Çin ile artan bir işbirliğine sahipler. BRICS’in henüz kurumsal sekretaryası yok, platform örgüt. Ama Körfez’in buraya ilgisi var.
Şanghay İşbirliği Örgütü’ne ilgileri var. Suudi Arabistan-İran gerilimini Çin Halk Cumhuriyeti kotardı. Çin, 22 üyeli Arap Birliği, 57 üyeli İslam İşbirlği Teşkilatı ile ticari ve diplomatik ilişkilerini geliştirdi. Trump, bizim bu dikkate aldığımız durumu biliyor olacak ki durumu en azından durdurabilmek için ilk yurt dışı gezisini Körfez’e yaptı. Değilse bizim liderlerimizin geleneksel olarak ilk yurt dışı ziyaretini KKTC’ye ve Azerbaycan’a yapması gibi ABD Başkanları da Kanada’ya yapar. Fakat Trump’ın çabası bununla alakalı olacak ki ilk ziyareti Körfez’e yaptı. Önceki döneminde de Suudi Arabistan’a geldi, kılıçla dans etti ve Riyad’ın önüne 400 milyar dolarlık bir silah satış sözleşmesi koymuştu. Körfez ziyareti bir iktisadi açılımdır. Para bulma, Amerikan savunma sanayisine kaynak sağlama açılımıdır. Ancak rakam çok abartılıdır. Ayrıca bu para ve kaynak, Körfez’in son yıllardaki yönelimini; yani riskleri farklı sepetlere dağıtma, Rusya ve Çin ile yakınlaşma eğilimini ortadan kaldırır mı? Akademik bir risk alarak söyleyeyim: Bu riski ortadan kaldırmaz.”