‘Artık legal siyasete yönelecekler’
“PKK, 1990’da Öcalan yakalandıktan sonra ismini yine değiştirmişti. Hatta kendisini feshetmiş gibiydi. Sonra farklı isimler aldılar ama tutmadı ve dönüp eski isme döndüler. Sonra bunu genişletip KCK kurdular. Kürtlerin bulunduğu dört kesimle oluşturdular. Bu isim değiştirme durumu onlar için kolay. Fakat burada önemli olan ilk defa bunların silahı terk etmesi ve silahlı mücadelenin bundan sonra hükmünün kalmadığını, bunun yerine siyasetin öncelik kazandığını söylemeleri. Esas ikna edici nokta bu. Örgütü de ikna eden nokta bu. Ama bu sadece kendilerinin aldığı bir karar değil. İki seneye yakındır Öcalan ile bu görüşmeler oluyordu. Son aylarda iyice hızlandı ve ayrıntılar görüşüldü. Dolayısıyla Öcalan da bildiğim kadarıyla görüştü. Türkiye, oraya bir baskın yapılmaması için Barzani ile görüşmeler yaptı. Talabani’nin partisinin bile haberi olmadı. İran’ın baskın yapma ihtimaline karşı böyle yapıldı. Örgüt bu şekilde dağıldı. Fakat örgütün kendilerine göre siyasi birikimleri var. Bu siyasi birikimlere esas olarak ağırlık verecekler. Görünen o ki artık Kandil’de oturmayacaklar. Kademeli bir durum olacak. Örgüt gitti ama onun bıraktığı miras açısından bakarsak, legal ve illegal alanda bakarsak, bıraktığı bir siyaset var. Bu siyaset yeni bir ivme kazandı silah bırakmayla birlikte. Mesela geçen seneki Nevruz’da Yenikapı’da 500 bin kişi toplanmıştı. Silah bırakma olayı duyulunca ve halk tarafından benimsenince, 1 milyon 200 bin kişi toplandı. Bunun yüzde 80’i de gençti. Her ne kadar adı geçen kitle, örgüte sempati duyuyor idiyse de Hendek olaylarından sonra kendilerini geriye çekmişti. Sadece siyaseten oy zamanı oy veriyorlardı. Nevruz’da toplanıyorlardı. Ondan sonra işlerine güçlerine gidiyorlardı. Örgütün sokağa ve dağa çıkma çağrılarına hiç itibar edilmiyordu.
Fakat artık örgüt silahı bıraktığına göre, gençler, iş adamları, sıradan insanlar, DEM Parti kadroları, örgütün 20 sene içeride yatmış ama dışarıda bulunan mensupları vs. tek noktada birleşti ve bundan sonra yasal siyaset yapacaklar. Biraz bilgiye dayalı bir tahminimi aktarayım. Kandil’de 8 kişilik bir başkanlık konseyi vardı. Geniş bir kadroyla bakarsak 30-40 kişi vardı. Bu muhtemelen konuşulmuştur. Tek taraflı onların niyeti değil. Türkiye de birtakım vaatlerde bulunmuştur. Öcalan da birtakım talimatlar vermiştir. Bunların bir kısmı, ilk etapta Talabani ve Barzani bölgesinde kalabilir. Zaten silah teslimleri Duhok, Erbil ve Süleymaniye’de olacak. Hem Talabanilerin, hem Barzanilerin, hem yabancıların hem de Türk güvenlik güçlerinin nezaretinde üç noktada silah teslimi olacak. Kuzey Irak denilen veya Irak Kürdistanı denilen bölgede silah teslimi olacak. Gömülür mü, depoya mı konulur o teknik bir kısım. Fakat bu dediğimiz kadrolar bir müddet Irak’ın kuzeyinde kalacak. Avrupa da konuşulmuştur ama ilk etapta Avrupa’ya geçmeyebilirler. Belli bir kesim geçebilir. Norveç muhtemeldir. Oslo sürecinde Norveç arabuluculuk yapıyordu. Bence Norveç önemli bir aday. İsveç ve Almanya da olabilir ama bunun için Türkiye’nin rızası ve bilgisi gerekir. Türkiye’nin onayı olmadan olmaz. Türkiye önden haber verir. Bir müddet sonra gidenler olabilir. Sıradan militanlar yani silahlı mensuplar, sayıları 3 bin 5 bin olabilir. Bunlar da Türkiye’ye gelecek. Türkiye de ‘Eğer bunların eli kana bulaşmadıysa normal siyasetten devam edecekler’ diyecektir. Tabii bunlar gelip oturacak değil. Gelip DEM Parti’de çalışabilirler. Veya kendi hallerinde olabilirler. Ama siyaset yapmak isteyen yapacak, istemeyen hayatına bakacak.”
‘Artık her örgüt, yerel bazda kendi yolunu çizecek ama bağlantıları kopmayacak’
“Irak’taki PÇDK, İran’daki PJAK, Suriye’de SDG/PYD var. PYD/SDG artık kendi yolunu bulmaya başladı. Buraya fazla karışmayabilirler. İlk açılım süreci Türkiye’nin yanlış hesabından ötürü dışarıya taşındı. ‘İlla bastıracağız, ezeceğiz, silahları gömdüreceğiz’ gibi söylemler vardı gerek Erdoğan’dan gerek Fidan’dan. Onları bir yana bırakırsak Suriye’de devreye kim girdi? ABD girdi, Fransa girdi. Sonradan ama çok hızlı bir şekilde İngiltere girdi. Suudi Arabistan devreye girdi. Suriye’deki Kürtler, uluslararası aktörlerin fazlaca devreye girmesi sebebiyle Türkiye’nin pençesinden kurtuldular. Yani Türkiye Kobani’ye asker yığdı, oradan gireceklerdi. Ürdün’de beş ülke ve yapılanma operasyon odası kurma kararı aldı. Suriye Kürtleri iki taraftan ezilmekten kurtuldu. Zaten sallantıda olan Colani, özellikle Arap Alevilerine yaptığı katliamdan sonra, Mazlum Abdi ile buluşturuldu. Bu iş hem Mazlum Abdi’ye hem Colani’ye yaradı. Suriye’deki Kürtler, Türkiye’nin deyim yerindeyse denetiminde değiller. Türkiye hala oraya karışmak istiyor. Şam-SDG anlaşmaları, Türkiye’nin çok içine sinmiş değil. Arada bir deyim yerindeyse Colani vasıtasıyla müdahale edebiliyor.
Bence orası biraz da Türkiye’den fazla koptuysa dahi KCK gibi network içindedir. Fakat kendi yolunu uluslararası aktörler sayesinde ilerletiyor YPG/SDG. Mümkün olduğu kadarıyla kopmayacaklar ama yol gösterici olabilir. Suriye’deki .çözüm belki gelecekte Türkiye’ye örnek olabilir. Özerklik gibi şeylere takılmıyorum. Adem-i merkeziyetçilik diyorlar. Dürziler de bunu demeye başladı. Suriye’de Hristiyanların, Arap Alevilerin, Dürzilerin, Kürtlerin olduğu bir Suriye, yüzde 80’i oluşturuyor bunlar, Colani çevresi yüzde 10-15, mecburen adem-i merkeziyetçilik yani katılımcı, demokrasiye dayalı ademi merkeziyetçilik öne çıkıyor. Şam’da 34 parti toplandı bir ay önce. Bunların çoğu laik, solcu, demokrat partilerdi. Bunlar da Colani’ye uyarıda bulundular ve diyalog istedi. Malum Kürtler de kendi aralarında toplandı Kamışlı’da. Kendi kurallarını belirlediler. Ama her halükarda ben oranın biraz daha Suriyeci olabileceğini ve uluslararası aktörlerle birlikte yani BAE, Suudi Arabistan, ABD, Fransa, İngiltere gibi aktörlerle devam edebilir. Türkiye’nin tam denetimine giremeyecektir. Türkiye, İncirlik’te de Salih Müslim ve diğerleriyle çatışmama anlaşması yaptı. Türkiye, içine sindiremese de bunu görüyor. Fakat bunun kendisine olumsuz yansımaması için şimdilik Colani üstünden gidiyor. KCK artık fiilen ortadan kalktı. Kadük oldu. PJAK yeniden toplanıyor İran’da. Amerika’nın, İsrail’in İran’a yüklenmesi nedeniyle PJAk ve diğer Kürt partiler toplanıp değerlendirme yapıyor. Her örgüt kendi yerinde kendi kararlarını alıp daha özerk davranacak. Türkiye’deki Kürtler de kendi yollarını çizecekler. Ama birbirlerinden kopmayacaklar. Kopmadan kendi yollarını çizecekler.”