Atabeyler operasyonuyla 2005’te başlayan süreç, 2007’de Ergenekon davasıyla hız kazandı. 2010 yılına geldiğimizde ise Balyoz davası üzerinden TSK'nın en kritik kademelerine yönelik büyük bir operasyon başlatıldı. Temel hedef; dönemin siyasi ve ideolojik iklimi içerisinde askerin itibarsızlaştırılması ve kurumsal gücünün kırılmasıydı.
Baransu’nun savcılığa teslim ettiği belgelerin çoğu dijital ortamdı. Fiziksel delil yoktu. Üstelik bu belgelerde kullanılan yazı fontlarının 2007-2008 yıllarına ait olduğu, belgelerin oluşturulmasından sonra çıkan programlarla hazırlandığı teknik incelemelerle ortaya kondu. Buna rağmen, dönemin özel yetkili savcıları tarafından bu belgeler delil kabul edildi.
İmzalar yok, parmak izi yok; sadece CD’ler
Söz konusu belgelerde herhangi bir ıslak imza ya da fiziksel iz bulunmuyordu. Sadece dijital CD’lerde yer alan ve kim tarafından oluşturulduğu belli olmayan dokümanlar vardı. Bu belgeler üzerinden insanlar tutuklandı, yıllarca cezaevinde kaldı. Oysa aynı belgelerde, o dönemde henüz görevde olmayan askerlerin adı geçiyor, henüz kurulmamış kurumlara atıf yapılıyordu. Bu durum dahi belgelerin sahte olduğunu ortaya koyuyordu.
Bu seminerde konuşulanlar, olası bir iç karışıklık ya da dış saldırı senaryosuna dayalı savunma planlamalarıydı. Fakat bu içerikler cımbızlanarak bir darbe planıymış gibi sunuldu. Savaş planı konuşan bir kurmay subayın, bir darbeyi planladığı yönünde yorumlar yapıldı.
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, semineri 'suç için anlaşma' olarak yorumlayarak temyiz başvurusu yaptı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de bu gerekçeyle 6 kişinin mahkumiyet kararını onadı. Bu karar, geçmişteki kumpasın hâlâ bir ayağının sürdüğünü gösteriyor.
Sahte belgelerle özgürlüklerinden edildiler
Bugün bu davada yargılanan insanlar 80'lerini, 90'larını aşmış durumda. Ciddi sağlık sorunları yaşıyorlar. Yıllarca cezaevinde kaldılar. Sahte belgelerle özgürlüklerinden edildiler, aileleri dağıldı, kariyerleri bitti. Şimdi hâlâ bu insanların yargılandığını ve yeniden ceza tehdidiyle karşı karşıya kaldığını görmek, Türkiye hukuk sistemi adına utanç verici bir tablo.