Toprak Mahsulleri Ofisi'ne çağrıda bulundum, çiftçinin elindeki patatesleri alın dedim. Alsalardı, şu an piyasada patates 9-10 liradan satılırdı” şeklinde konuştu.
Mart ayına kadar 111 traktör, 2937 tarla icradan satışa çıktı. Son olarak Tekirdağ’da 33 keçi icrayla satıldı. Çiftçilerin toplam kredi borcunun 935 milyar lirayı aştığını, 5 milyar liraya yakın kısmının ise takibe düştü. Şu anda takibe düşen 4 milyar 969 milyon liralık bir alacak tutarı var. Bu şu demek, çiftçi kredisini döndüremez hale geldi. Çünkü ürettiği üründen para kazanamıyor. Türkiye'deki sistemde üreten kazanamıyor, tüketen pahalı alıyor. Aracılık sistemiyle ithalat lobilerinin varlığı, sorunu daha da derinleştiriyor. Onun için tarım alet edevatını, traktörünü, tarlasını hazzetmeyin diye bir kanun teklifi verdim meclise ve bu komisyonlarda görüşülmesi gereken önemli bir olay olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğer traktör o tarlaya girmezse bu borcu hiç ödeyemeyeceği için kırsal da boşalma artacak.
'2010’dan bu yana 10 milyon hayvan ithal edildi'
2010’dan bu yana 10 milyon hayvan ithal edildi. Bu yıl 550 bin büyükbaş hayvan daha getirilecek. Türkiye'ye şu ana kadar 10 milyon hayvan getirilmiş. Önemli ölçüde de et ithal edilmiş. Bu sorunu çözmedi. Son iki yılda 1 milyon 200 bin büyükbaş hayvan ithal edilmişti yurt dışından.
'Planlama olmadan tarım yürümez'
Türkiye'nin ihtiyacı olan ürünlerden başlayarak doğru bir planlamaya ve öngörüye ihtiyacımız var. Bugün eğer iklim değişikliği bir derece iki derece çıktığında yalnızca Afrika'dan beklenen 450 milyon. Bunların Avrupa'ya yansıdığı kadar Türkiye'ye gelecek güçler var. Ayrıca bizim Akdeniz'de bu ısınmayla ortaya çıkacak değişikliklerle üretim alanları daralacak. Bir yıl önceden hangi bölgede hangi ürün yetiştirileceği belirlenmeli. Mazottan ÖTV-KDV alınmasın. Gübre ve yemde sübvansiyon uygulansın. Taban fiyat uygulaması geri gelsin. Kamunun tarıma yeniden aktif olarak katılması gerekiyor. Serbest piyasa anlayışı çiftçiyi korumuyor. Üretici sattığı üründen para kazanamıyor, tüketici ise pahalıya almak zorunda kalıyor. Bu da sistemi sürdürülemez hale getiriyor. Her bakan değiştiğinde tarım politikası değişiyor ama sahada bir şey yapılmıyor. Rafta ürün var ama alacak para yok. Ürün israf ediliyor, salçalık domates tarlada çürüyorsa planlama yok demektir.