Bozkurt, özellikle 1980’ler ve 90’larda solun bir kısmının, anti-emperyalist duruşunu kaybederek nasıl Batı’nın kontrolüne girdiğini ele aldı. "Solun temelinde anti-emperyalizm ve sömürü karşıtlığı vardır. Ancak bugün bazı kesimler, sol adı altında Amerikan ve Avrupa emperyalizminin araçları haline geldi" dedi.
Bozkurt, Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin National Endowment for Democracy (NED) gibi kuruluşlar aracılığıyla sivil toplum örgütlerini fonlayarak sol hareketleri nasıl dönüştürdüğünü vurguladı ve konuşmasına şöyle devam etti:
NGO’lar, devlet karşıtlığını öne çıkararak solun özünü değiştirdi. Özgürlük söylemiyle liberalleşen sol, zamanla anti-kapitalist duruşunu kaybetti.
Türkiye’de 12 Eylül darbesinin sol üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını belirten Bozkurt,
Darbe sonrası sol, devlet düşmanlığıyla özdeşleştirildi. Sendikalar, meslek örgütleri ve akademik çevreler, Batı fonlarıyla kontrol altına alındı. TTB ve bazı baroların Türkiye’nin terörle mücadelesini eleştirirken, terör örgütlerinin eylemlerine sessiz kaldı.
Küresel emperyalizm ve sol
Benzer süreçlerin Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerde de yaşandığını söyleyen Bozkurt, şöyle devam etti:
ABD, ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ söylemleriyle hedef ülkelerdeki muhalif grupları destekliyor. Sol maskesi altında faaliyet yürütenler, aslında emperyalizmin yerel işbirlikçileridir.
Türkiye’de solun yeniden anti-emperyalist bir çizgiye dönmesi gerektiği vurgulayan Bozkurt, "Gerçek bir sol, halkın değerlerine ve ülkenin bağımsızlığına sahip çıkmalıdır" çağrısında bulundu.