‘Trump, ‘Savaş yok’ sözünü tutamadı. Yemen, Lübnan, Gazze vuruluyor’
‘BM raporlarına göre Hizbullah ateşkesi ihlal etmedi ama İsrail yüzlerce defa ihlal etti’
“İsrail, 27 Kasım’da başlayan ateşkesi binlerce kez ihlal etti. İsrail devamlı olarak Lübnan’a saldırıyordu. Geri çekilme takvimini iki defa uzattı. Güya 60 gün içinde çekileceklerdi. Hatta kara harekatıyla giremediği yerleri de bu ateşkes sayesinde ele geçirmişti. Şu anda hala daha İsrail’in Lübnan içinde beş noktada askeri üsleri ve karakolları var. Fransız lider Emmanuel Macron bile İsrail’i ‘Lübnan’dan çekil, ateşkes bitti’ diye uyardı. Ama İsrail’in buna niyeti yok. Ateşkes hiçbir zaman olması gerektiği gibi uygulanmadı. Lübnan’dan iki defa roket atıldı fakat Hizbullah demeyelim. Kimse üstlenmedi İsrail’e atılan roketleri. Hizbullah sorumluluğu reddetti. Atanlar Filistinli de olabilir Hizbullah da. Lübnan’ın güneyinde zaten büyük Filistin kampları var. 8 Ekim 2023’te başladı aslında İsrail-Hizbullah savaşı. Daha önce de Lübnan’daki Filistinli gruplar, İsrail’in kuzeyindeki yerleşim bölgelerine roket atıyordu. Filistinli mülteci kamplarının içine Lübnan ordusu giremiyor. Onlar kendi güvenliğini kendileri sağlıyor. Bazen kamp yönetimlerini ele geçirmek için gruplar arası çatışma dahi çıkıyor. Diğer yandan Suriyeli mülteciler var, onlar da İsrail’e roket atmış olabilir. Lübnan’da konuşulan ise, İsrail’in kendi kendine roket atmış olması ihtimali. Böylece İsrail, bir bahane üreterek Lübnan’a hava saldırısı yapabildi diyorlar. Çok yoğun bir bombardıman yaptılar ve Lübnan’da herkes ‘Savaş kaldığı yerden devam ediyor. Hiç bitmemişti’ diye düşünüyor şu anda.
Lübnanlı yöneticiler, mesela Cumhurbaşkanı Josef Avn, Batılı ülkelerle temasa geçip ‘İsrail, Beyrut’u vurmasın’ diye rica ettiler. Bu da bekleniyordu çünkü. Ama Beyrut bombalanmadı. İki büyük hava saldırısında biri çocuk olmak üzere sekiz kişi hayatını kaybetti. Mavi Hat’ta konuşlanan BM Barış Gücü (UNIFIL) sözcüsü, bir programa çıktı. UNIFIL’in orada çatışmaya girme sorumluluğu yok. Orada olan biteni rapor etmek ve ihlalleri bildirmek onların görevi. Sözcü dedi ki, BM Lübnan güneyinde Hizbullah’ın ateşkesi ihlal ettiğine dair hiçbir olay kaydetmediklerini söyledi. Yani Hizbullah’ın artık hiçbir askeri faaliyeti yok. Hem Hizbullah hem de Lübnan devleti, BMGK'nın 1701 sayılı kararına tam bağlı kalıyor. Hizbullah’ın Lübnan güneyinde askeri altyapısı kaldırılıyor. Ateşkes bozuldu mu, bozulmadı mı? Hizbullah en başından beri ateşkes bozulmasın diye çok çaba sarf ediyor. Fakat İsrail, birçok saldırı ile ateşkesi yüzlerce defa ihlal etti.”
‘Hizbullah sadece askeri değil, siyasi anlamda da zayıfladı’
“Hizbullah aslında beklenenin aksine şu anda çok sessiz ve derinden devam ediyor. Şu anda Hizbullah, Lübnan’ın korumasını tamamen Lübnan ordusuna bırakmış durumda. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım’ın da açıklamaları var. ‘Biz Lübnan’ı, Lübnan ordusuna emanet ediyoruz. En iyi şekilde koruyacaklardır’ dedi. Karışmak ve ateşkesi bozmak istemiyorlar. Hizbullah büyük bir darbe aldı. Sadece İsrail’in Lübnan’ı vurması ve lider kadrosunu öldürmesinden ziyade, Hizbullah’ın finansal ve lojistik koridorları kesildi. Suriye’de yeni yönetimle birlikte Tahran-Beyrut koridoru kapandı. Oradan artık benzin dahi gelemiyor. O kapı kapandı. Finansal olarak da çok zor durumdalar. Hem Güney Lübnan, hem Beka, hem Dahiye yıkıldı. Binlerce ton bomba atıldı buralara. Oraların yeniden yapılanması gerekiyor. 2006’da da İsrail, Dahiye’yi dümdüz etmişti ama İran’ın finansal desteği ile oralara 7-8 katlı binalar yapılmıştı. Şimdi tekrar dümdüz oldu. İran da hem siyasi hem ekonomik baskılarla uğraşıyor. Hizbullah ile bağlantısı çok zayıf. Söylenen o ki, Lübnan havalimanı daha önce Hizbullah’ın kontrolündeydi. İsrail de buranın çevresini vuruyordu. Suriye ile birlikte lojistik koridor kesilince İran, Beyrut Havalimanı üzerinden finansal yardıma başladı. Önce İran’a ait hiçbir uçağın inişine izin vermediler. Sadece Hasan Nasrallah’ın cenazesi için bir defalık izin verildi. Onun dışında İran’dan gelen uçakların Beyrut’a inmesi yasak. Hatta Irak’tan gelen uçakların da inişi yasak.
Bunun üzerine başka ülkelerden gelen kimi kişiler valizlerle dolar getirmeye başladı. Hatta geçen gün, Hizbullah’a getirilmek üzere 2 milyon dolar yakalandı birinin üzerinde. Havalimanında şu anda CIA’in olduğu, her şeyi çok yakından takip ettikleri ve buradan finansal yardımı kesmeye çalıştıkları haberleri var. Bu da akla uygun geliyor. Çünkü Hizbullah şu anda evlerini kaybeden herkese aylık kira yardımı yapıyor, hem yeniden inşa için yardımda bulunuyor. Hizbullah sadece askeri bir örgüt değil. Sosyal bir yapısı da var. Okulları, emeklilik sistemleri, baz istasyonları vs. var. Bunlar sekteye uğruyor şimdi. Dolayısıyla Hizbullah şu anda Şii Bloku olarak da zayıfladı. Eskiden Şii blok olarak 5 bakan çıkartıp, bakanları kendileri dikte ediyordu. Kabine kurulurken en son yine tartışmalar yaşandı. Hizbullah bunu, yine Şii olan Emel Hareketi’ne havale etti. Fakat orada Emel Hareketi de istediği isimleri getiremedi. Birisi maliye bakanlığı. Hep Emel Hareketi’nin olmuştu orası. Yeniden inşa sürecinde çok önemli bir bakanlık. Hizbullah’ın siyasi kaybı da büyük yani. Büyük kayıplar verdiler. Ama bunu daha önce de gördük. Hizbullah geri çekilip yeniden yapılanıp yeniden gelmişti. Ama şu an bölgede birtakım değişiklikler de var. Lübnan hükümeti, Hizbullah’ın silahsızlandırılması söylemlerinde bulunuyor.”
‘Lübnan’da mezhepsel çatışma riski tekrar gündeme gelebilir’
“Şimdiye kadar Lübnan hükümetinden böyle söylemler olsa da Hizbullah’ı silahsızlandırmak için somut bir plan yok. Hizbullah da şimdi kendi destekçilerine mali destek sağlıyor. Lübnan hükümetinin bunu üstlenmesi gerekir ama büyük yük olur. Lübnan hükümeti dolayısıyla buna izin veriyor yeniden inşa süreci için. Ama ABD, çok fazla baskı yapıyor bu konuda. İlk etapta BMGK'nın 1701 sayılı kararı konuşuluyordu yani Hizbullah’ın sadece Lübnan’ın güneyinde silahsızlandırılması. Şimdi ise Hizbullah’ın tamamen silahsızlandırılması ve sadece Lübnan ordusunda silahların olması dillendiriliyor. Hizbullah bunu kabul etmiyor ve BM kararına saygı duyarak Litani Nehri güneyinde silah bıraktıklarını açıklıyor. Dolayısıyla burada Hizbullah’a karşı somut adım atılmış değil. Birbirlerini idare ediyor gibiler. Böyle bir denge kurulmuş. Hizbullah da bir aşırılık yapmıyor. Fakat geçen konuşmuştuk. Suriye’deki bazı köylere silahlı gruplar gelip saldırdı. Oralarda çeşitli aşiretler vardı ve kendilerini korumaya çalışıyordu. Silahları ellerinden alındı ve gruplar gelip insanların evlerini soydu. Birçok kişi göç etmek zorunda kaldı. Bunu gördükten sonra kimse silah teslim etmek istemiyor. Bunu bir güvence olarak görüyorlar. Lübnan’ın kuzeyinde ayrıca Suriye’den gelen çok büyük bir silah pazarı var. Suriye’nin kıyı bölgesindeki saldırılarından sonra Arap Alevileri, Lübnan’a doğru göçe başladı. Lübnan’da Filistinliler, Suriyeliler vardı şimdi bir de Arap Aleviler var. Onlar da Lübnan’ın kuzeyine yerleşiyor. O bölgede de Trablusşam var. Sünniler çok yoğun ama Aleviler de var. Bundan dört-beş yıl önce buralarda mahalleler arası silahlı çatışma çıkıyordu. Şimdi bunun tekrar alevlenmesinden korkuluyor. Çünkü çok fazla silah var ortalıkta. Yeni gelen Arap Alevileri var. Sünniler de orada, Trablusşam’da. Orada bir gerilim yaşanma ihtimali var. Ekonomik krizle boğuşan Lübnan hükümeti var. Bir yandan İsrail saldırıları da var. Suriye hükümetine bağlı güçler ile Lübnan’daki gruplar arası çatışmalar var. Lübnan hükümetinin işi çok zor. İsrail saldırmasa dahi ülkenin iç istikrarı tehlike altında. Böyle artan düşmanlıkların bölgede de arttığını görüyoruz. Maalesef Lübnan için durum çok zor.”