‘Kennedy, İsrail’in nükleer silahlanmasına karşıydı. Belgelerdeki sansürlü ifadelerde ‘İsrail’ yazıyormuş’
“Bu 80 bin belge, 1992’den beri açıklanıyor. Trump’ın önceki başkanlığında da yeni belgeler yayınlandı. Biden da aynısını yaptı. Burada asıl önemli olan, sansürlerin kalkması. Normalde belgeler halka açıklanırken, ilgili kurumlar bazı ibareleri sansürlü olarak yayınlıyordu. Bu defa da CIA’in köşeli parantez içindeki ifadelerin sansürünün kaldırılmamasını talep ettiğini gördük. Bu ifadelerin sansürü kalktı ve gördük ki, ‘İsrai’l ve ‘İsrail istihbaratı’ ibareleriymiş. Bunlar aslında doğrudan Kennedy suikastı soruşturmasını doğrudan alakadar eden belgeler değil fakat belirli konulara ışık tutuyor. Burada Kennedy ve İsrail arasındaki nükleer silah gerilimi üzerinden bakabiliriz olaya. John F. Kennedy, İsrail’in nükleer silah elde etmesini istemiyordu. İsrail’in Dimona Nükleer Projesi’ne çok sayıda denetçi göndermişti. Belgelerde şunu gördük: CIA’de 1951’de James Angleton, İsrail masası sorumlusu oluyor. 1954’te de CIA istihbarata karşı koyma daire başkanı oluyor. Onu göreve getiren Allen Dulles da CIA başkanı. Angleton, İsrail’in istihbarat kurumları Şin-Bet ve MOSSAD ile CIA arasındaki iletişimden tek sorumlu kişi. Sadece CIA başkanına hesap veriyor. Böyle bir tekel var elinde. Wikileaks’in yazdığına göre Angleton, CIA’de İsrail’e bir arka kapı açmış.
MOSSAD ve Şin-Bet, bu şekilde CIA’in içine girmiş. CIA’deki tüm konuşmalardan, yazışmalardan haberdar oldukları gibi Siyonizme sempatisi olan kişilerle de irtibata geçmişler. Eski MOSSAD Başkanı Meir Amit, James Angleton hakkında ‘Gelmiş geçmiş en büyük Siyonist’ diyor. Angleton’ın İsrail’de anıt mezarı ve adına dikilmiş bir ağaç var. Bu anıt mezarın açılış törenine birçok İsrailli istihbarat şefi katılmış. CIA’yi İsrail ile ortak yapmış yani. Bu da şununla alakalı: Kennedy’nin İsrail’in Dimona Santrali’ne gönderdiği denetçiler vardı. Bu santral İsrail’de Fransız ortaklığı ile kuruluyor. CIA, belgelere göre buranın araştırma tesisi olduğuna inanmamış. Buranın nükleer silah geliştirmek için kurulduğuna inanıyorlar. Yeraltında katların olduğuna dair bilgiler ele geçirilmiş. Kennedy de İsrail’e baskı kuruyor. Fakat İsrail de denetimlerden bir ay önce oranın yeraltı giriş-çıkışlarını kapatıyor ve araştırma tesisi görünümü vermek için ekipmanlar getiriyorlar. Amerikalı denetçileri bu şekilde kandırıyorlar. Burada Zalman Shapiro diye bir Amerikan Yahudisi var. Kendisi bilim insanı. ABD donanması için zenginleştirilmiş uranyum üretiyor. 20 tondan fazla uranyum zenginleştirmiş. Bu uranyumların 200 kilosu kayıp. FBI, soruşturmasında İsrail’e odaklanıyor. FBI soruşturması sonucunda Zalman Shapiro’nun İsrail’e doğrudan nükleer danışmanlık yaptığı sonucuna varıyor. Biz belgelerden hem Angleton’ın konumunu öğrendik, hem Kennedy-İsrail arasındaki gerilimi öğrendik.”
‘Danışmanı, CIA içindeki paralel yapı hakkında Kennedy’yi uyardı’
‘Kennedy’nin gümüş ısrarı, FED ile arasını açtı’
‘CIA Başkanı, JFK komisyonundan önemli belgeleri saklamış’
‘Suikastın kendisinde birçok şaibe var. Özellikle resmi Lee Oswald Henry anlatısında çok fazla boşluk mevcut’
“ABD’de bugün dahi John F. Kennedy suikastı tartışılıyor. Öncelikle Lee Oswald Henry’nin suiksatçı olduğu resmen kabul edildi. CIA Başkanı John Mccone da daha sonra ortaya çıkan belgelere ve Warren Komisyonu mensuplarının ifadelerine göre, CIA mensuplarına ‘Sorgularınızda Oswald anlatısını destekleyin. Pasif kalın. Genelde evet-hayır cevapları verin’ diye talimat vermiş. 22 Kasım 1963’te Teksas Dallas’ta başkanlık konvoyu ile ilerlerken halkı selamlıyordu Kennedy. Yanında eşi vardı. Ön koltukta Teksas valisi ve onun eşi vardı. Tam o esnada İtalyan 6.5×52mm Carcano Model 38 model tüfekle üç el atış yapıldı. Kennedy’nin bir mermiyle boynundan, bir mermiyle başının arkasından vurularak öldüğü açıklandı. Fakat burada şaibeler var. Warren Komisyonu’na o dönemde verilen otopsi raporlarında, otopsi fotoğrafları yok. Onun yerine çizimler var. Çizimlerde, merminin Kennedy’nin başının arkasından girdiği çizilmiş. Daha sonra otopsi fotoğrafları da, Kennedy’nin vurulduğu an da yayınlandı. Hatta o dönemde Kennedy’yi acilde tedavi eden yedi doktor da belgesellerde konuştu. Doktorların tamamı, merminin başın önünden girdiği yönünde. Yani Lee Oswald Henry’nin bulunduğu konumdan yapılan atışla girmediğini söylediler. İkinci tetikçi iddiası bu. Otopsi fotoğraflarında da zaten Kennedy’nin kafatasında arkadan giren bir merminin bıraktığı yara değil, önden giren bir merminin yarattığı tahribat gözüküyor. Kennedy’nin limuzininde ön camda, tam Kennedy’nin kafasına doğru bir mermi deliği var. Ayrıca vurulma anının görüntüsünde de Kennedy’nin kafadan vurulduğu anda başının önden arkaya düştüğünü görüyoruz. Eğer arkadan vurulsaydı, başı öne doğru düşerdi. Bunlar birleşince Amerika’da örtbas iddiaları gündeme geldi ve bugün dahi konuşuluyor.
Üç mermi atıldığı söyleniyor fakat görgü tanıkları, üçten fazla atış duyduklarını belirtiyor. Oswald Henry yakalanıyor. İki gün sonra adliye çıkışında, Yahudi işletmeci Ruby tarafından öldürülüyor. Kameraların önünde oluyor bu. Polisler, Amerikan başkanını öldüren kişiyi korumak için bariyer kurmamış adliye önünde. AP canlı olarak çekmiş görüntüleri. Ön tarafta siviller ve gazeteciler var. Dedektifler Oswald Henry’nin yanında ve arkasında. Dolayısıyla önden gelip vurabiliyor Ruby. Henry ile ilgili de şaibeler var. Amerikan deniz piyadesiydi. Sovyetler’e kaçtı. Nadir bir örnek bu sebeple. CIA raporlarına göre Oswald Henry, Sovyetler’de atıcılık eğitimi alırken, Sovyet subayları tarafından ‘Kötü nişancı’ olarka tanımlanmış. Henry’nin saatte 15 kilometre hızla hareket eden araca, Mavzer tipi tüfekle beş saniyede üç atış yapması gerkeiyor. Bu mermilerden birisi Kennedy’nin başına geliyor. Diğeri boynuna geliyor, boynunu delip geçiyor, Teksas valisi’nin sırtını delip geçiyor, sağ bileğini deliyor, oradan da sol bacağına giriyor. Fakat Oswald Henry, Sovyetler tarafından ‘kötü nişancı’ olarak tanımlanmış. Tabii Oswald Henry’nin New Mexico’ya gelip orada Sovyet Konsolosluğu’na girip çıktığı iddiaları vardı. Bununla ilgili CIA tarafından takip yapılmış. Belgelerden bunu biliyoruz.
Fakat Oswald Henry’nin takibi sırasında yapılan ortam dinlemeleri, tapeler ve muhbir ifadelerini içeren 300-400 sayfa kayıp. Hiç açıklanamadı. Sebebi bilinmiyor ama benim tahminime göre bu belgeler yok edildi. CIA Başkanı’nın suikast soruşturmasını kararttığı bu ortamda bu şekilde şüphelenmemek elde değil. Bir de belgelerde Thomas Mosley diye bir isim var. İllegal camiadan. Silah kaçakçılarından silah satışını organize ediyor. Bir CIA muhbiri, Mosley ile temas kurmuş. Mosley, bir Kübalı ile konuşuyor. ABD’ye gelmiş ama ABD düşmanı. Bu Kübalı, Mosley’e demiş ki ‘Sizden otomatik silah alacağım. Arkamızda artık Yahudiler var. Ya onlar ya da biz Kennedy’yi ortadan kaldıracağız’. Bu da bugüne kadar sansürlüydü. Şimdi Amerika’da milliyetçi ve muhafazakar kanat, İsrail’i işaret etmeye başladı. ‘Acaba İsrail’in nükleer silahlarına engel olunduğu için, İsrail mi JFK’yi öldürdü?’ diye sormaya başladılar. İsrail lobisinden fon aldığını bildiğimiz gazeteciler ve sosyal medya kişilikleri, ki Ben Shapiro ve Charlie Kirk gibi isimler bunlar, ‘İsrail ile ilgili hiçbir şey yok. İsrail olduğunu söylemek anti semitizmdir’ dediler. Bir anda böyle bir savunmaya geçtiler. Böyle gelişmeler var şu anda. Amerika’da halkın tamamında olmasa da siyonizme karşı olan herkes İsrail’den şüphelenmeye başladı. Benim görüşüme göre gerçekte JFK’yi kimin öldürdüğünü ve öldürttüğünü bilemeyeceğiz. Bana kalırsa tüm gerçek deliller ortadan kaldırıldı.”