Rusya'nın bilgi alanını jeopolitik hedeflerini ilerletmek için karmaşık, uzun vadeli ve çok katmanlı bir şekilde kullandığını ifade edilen raporda, Moskova'nın bu süreçte devlet ve devlet dışı aktörlerden faydalandığı öne sürüldü. Raporda dikkat çeken bir diğer iddia ise Rus doktrininde 'bilgi çatışması' kavramının kritik öneme sahip olduğu ve bu alanın bilgi hem silah hem de mücadele alanı olarak görüldüğü iddiası oldu.
Rusya’nın bilgi manipülasyonu ve müdahale faaliyetlerinin (FIMI), bilhassa Avrupa Birliği'nin güvenliği için ciddi tehdit oluşturduğu iddia edilen söz konusu raporda, Kremlin'in önceden hazırladığı dezenformasyon anlatılarını uzun vadeli stratejilerle kullandığı öne sürüldü. Raporda ayrıca Rusya'nın dezenformasyon operasyonlarıyla 2024 Avrupa seçimlerine müdahale etmeye çalıştığı, Ukrayna’ya desteği azaltmaya gayret ettiği, Avrupa liderlerini itibarsızlaştırmaya çalıştığı ve AB kurumlarına olan güveni sarsmak amacıyla faaliyet yürüttüğü iddiaları savunuldu. Yine AB'nin 'EUvsDisinfo' gibi araçlarla bu girişimlerin farkına vardığı ve bunları açığa çıkararak mücadele ettiği öne sürüldü.
Raporda ayrıca şu iddialar yer aldı:
Rusya, diplomatik faaliyetlerini yabancı müdahale ve manipülatif bilgi operasyonları (FIMI) ile entegre etmiştir. Rus devlet yetkilileri, uluslararası diplomatik platformlarda dezenformasyon ve manipülasyona meşruiyet kazandırmaya çalışırken, diplomatik sosyal medya hesapları da Afrika, Orta Doğu ve Latin Amerika gibi bölgelerde bu içeriklerin yayılımını artırmak amacıyla kullanılmaktadır. Ayrıca Rusya, 2024 yılında sözde 'Küresel Doğrulama Ağı' (Global Fact-Checking Network) gibi sahte doğrulama girişimleri oluşturarak dezenformasyon faaliyetlerini daha meşru göstermeye çalışmaktadır.
Söz konusu raporda bu bağlamda Kremlin’in Ukrayna'ya desteği azaltmak, Rusya’ya uygulanan yaptırımları zayıflatmak, milliyetçi ve göçmen karşıtı duyguları kışkırtmak, ekonomik ve politik bölünmeleri derinleştirmek, LGBT+ hakları ve azınlık meseleleri üzerinden kültürel gerilimleri körüklemek ve Batı savunma sistemlerinin etkinliğini sorgulamak üzerine odaklandığı öne sürüldü.
Belgede aynı zamanda 'küresel coğrafi ve dilsel kapsama alanı' ile 'içeriğin farklı izleyici kitlelerine uyarlanmasına' hususlarına dikkat çekilirken Avrupa Birliği'nin özellikle RT en français ve Sputnik Afrique projeleri nedeniyle Rus medyasının Afrika'da yayılan etkisinden endişe duyulduğu aktarıldı. Raporda, AB topraklarında yayın yasağının ardından asıl çabaların buraya yönlendirildiğini iddia edilerek, 'Rusya'nın medya varlığını yeniden yönlendirebilme, bir bölgedeki kısıtlamaları başka bir bölgede etkisini arttırarak telafi edebilme becerisine' işaret edildi.
Raporun yazarları Sputnik'i 'küresel bilgi manipülasyonunun bir aracı' olarak nitelendirirken belgede özellikle 2024 yılında Sputnik'in Endonezya'da bir ofis açtığı ve 'içerik dağıtıcıları ağını genişlettiği' iddia edildi. Ancak 2024 yılında Endonezya'da Sputnik değil, RIA Novosti ofis açmıştı.
'Rus medyasına karşı yaptırım politikası sürdürülmeli'
RIA Novosti'nin 'devlet söylemlerinin şekillendirilmesi ve güçlendirilmesinde merkezi bir rol oynayan' medya kuruluşları arasında zikredildiği metinde raporun yazarları resmi Çin hesaplarının dahi RIA Novosti, RT veya Sputnik tarafından yayınlanan bilgileri desteklediğine inanıldığı savunuldu.
Raporda Rusya ve Çin'in 'diğer devletlerin içişlerine müdahale etmek ve bilgiyi manipüle etmek' amacıyla kurduğu iddia edilen altyapı analiz edilirken belgede, “Rusya küresel bilgi ortamındaki zayıflıklardan faydalanmaya devam ediyor ve bu da dış müdahale ve bilgi manipülasyonu taktiklerini Avrupa Birliği için ciddi bir güvenlik endişesi haline getiriyor” cümlesi yer aldı.
Raporun yazarlarına göre bilgi kampanyalarının hedefleri arasında Ukrayna, Moldova, Gürcistan, NATO ve G7 ülkeleri gibi ülkelerin yanı sıra Balkan bölgesi, Afrika ve Asya'daki devletler de yer de olmak üzere toplamda 90 ülke yer aldı.
Belgede ayrıca Brüksel'in çeşitli bölgesel medya kuruluşları ve hesapları şeklinde 'gizli tehditler' tespit ettiği ve bunların da 'Rus anlatılarını' yaymak için çalıştıkları iddia edilirken bu hususa ilişkin herhangi bir detaya yer verilmedi.
Raporun yazarları, Rusya'ya karşı enformasyon savaşı yürütmek için NATO ve G7 dahil olmak üzere uluslararası platformlarda çabaların koordine edilmesi ve medyaya karşı yaptırım politikasının sürdürülmesi gerektiğinde ısrar etti.
'Rusya Afrika'da siyasi değişimlerden istifade ederek Batı'ya karşı bir alternatif güç olarak konumlandı'
Avrupa Dış Eylem Servisi tarafından yayımlanan raporda Afrika'ya geniş ölçüde yer verildi.
Rusya'nın Afrika'daki Yabancı Müdahale ve Manipülatif Bilgi Operasyonları (FIMI), çift yönlü ve yerel altyapılara sıkıca bağlanmış şekilde yürüttüğü iddia edilen raporda, Kremlin'in Sputnik Afrique gibi merkezi devlet kontrolünde olduğu öne sürülen medya içeriklerini Afrika’daki yerel izleyicilere özel olarak uyarlayıp dağıttığı ve hatta, 'African Initiative' gibi yapılanmalar aracılığıyla da bu içerikleri bölgesel bilgi alanlarına entegre ettiği ve yerel aktörler üzerinden yaydığı iddiası yer aldı.
Avrupa Dış Eylem Servisi söz konusu bu bilgi operasyonlarının sadece çevrimiçi ortamda kalmayıp, gazetecilere yönelik eğitimler, yerel derneklerle işbirlikleri ve etkinlikler gibi çevrimdışı faaliyetlerle de desteklendiğini öne sürdü. Raporda, Afrika çapında birçok ülkede (örneğin Burkina Faso, Mali, Nijerya, Sudan vb.) bölgeye özel web siteleri ve sosyal medya kanalları aracılığıyla Kremlin yanlısı anlatılar yaydığı iddia edildi.
Raporda, Rusya’nın Afrika'da kullandığı temel anlatıların Batılı ülkelerin (özellikle Fransa ve ABD) Afrika'da neo-kolonyal çıkarları için bölgeyi istikrarsızlaştıran güçler olarak gösterdiği şeklinde oluşturduğu bilgisi yer alırken Rusya'nın ise Batı müdahaleciliğine karşı güvenilir bir ortak ve terörizmle mücadelede vazgeçilmez aktör olarak sunulduğu ifadesi yer aldı. Ayrıca LGBTİ+ hakları gibi sosyal konularda da Afrika'da faaliyet gösterildiği iddia edilen raporda, Rusya'nın bu durumu 'Batı’nın geleneksel değerlere saldırısı' olarak çerçevelendiği iddiası yer aldı.
Bu anlamda raporda, Rusya’nın Afrika'daki FIMI operasyonlarının yerel bilgi ekosistemlerine derinden kök saldığı; çevrimiçi ve çevrimdışı kanalları entegre ederek sürekli genişleyen, karmaşık ve etkili bir 'manipülasyon' altyapısına sahip olduğu iddiasına yer verildi.
Rusya'nın Afrika'daki jeopolitik olayları fırsata çevirerek etkisini genişlettiği ve bölgesel siyasi değişimlerden istifade ederek Batı'ya karşı bir alternatif güç olarak konumlandığı bilgisi yer alan raporda bu iddiaya, 2022 yılında AB’nin RT ve Sputnik’e getirdiği kısıtlamalardan sonra Rusya'nın medya faaliyetlerini Afrika’ya yönlendirdiği; akabinde Sputnik Afrique’in kurulması, RT en Français üzerindeki editoryal değişiklikler, RT’nin Güney Afrika’da bölge ofisi açma girişimleri ve Afrika odaklı çevrimiçi alan adlarının satın alınması ile Rusya'nın Afrika'da medya operasyonlarını genişlettiğini bilgisi kanıt gösterildi.
'Rus medyası Moldova'da da etkili'
Yayımlanan raporda yine Rusya'nın Moldova'daki faaliyetlerine ilişkin muhtelif iddialar yer aldı.
Rusya’nın Moldova’daki yabancı müdahale ve bilgi manipülasyonu operasyonları (FIMI), ülkedeki önemli olayları, özellikle seçimleri fırsata çevirerek uzun vadeli müdahale stratejilerini güçlendirmek için kullandığı iddia edilen raporda, 2024'te Moldova'nın cumhurbaşkanlığı seçimleri ve AB üyeliği referandumu sırasında Rusya’nın müdahale faaliyetlerinde belirgin bir artış görüldüğü öne sürüldü.
Söz konusu bu iddiada ise Rusya'nın Moldova'daki operasyonların temel özellikleri şu cümleler ile savunuldu:
Rusya'nın operasyonlarını dört temel unsur belirledi. Birincisi, daha önceki gizlilik yaklaşımını terk ederek eş zamanlı olarak hem açık hem gizli kanalları kullanması ve böylece etki çabalarını daha görünür hale getirmesiydi. İkincisi, Rusya'nın resmi kanalları ve devlet kontrolündeki medyanın Moldova'yı hedef alan varlıklarını yoğunlaştırarak daha agresif söylemler benimsemesiydi. Üçüncüsü, daha önce Ukrayna'ya karşı kullanılan Rus FIMI altyapısının Moldova'ya yönelik saldırılarda tekrar devreye sokulması ve ağlar ile anlatıların yeni müdahale cephesine uyarlanmasıydı. Dördüncüsü ise, yeni oluşturulmuş yerel kanallardan oluşan bir ağın, içerik dağıtımında omurga görevi üstlenerek içeriğin yerel izleyiciler arasında güvenilirliğini ve etkisini artırması ve böylece ana akım medyaya yayılmasını sağlamasıydı.
AB'nin dış politika servisi uzun yıllardır günlük olarak Rus medyasının sözde yalan haberlerini ifşa eden yayınları özel bir web sitesinde paylaşıyor ancak bu sitenin okuyucular arasında pek popüler olmadığı belirtiliyor. Buna karşılık, AB'nin Rusya’ya yönelik bilgi politikası veya Batı’daki hükümete yakın medya organlarının yayınlarının da bu tür bir analize tabi tutulmadığı ifade ediliyor.
Son yıllarda Batı'daki Rus medyasının durumu giderek daha karmaşık hale gelmişti. Avrupa Parlamentosu Kasım 2016'da Rus medyasına karşı önlemler alınması gerektiğine ilişkin bir karar kabul etmiş ve bu belgede Sputnik ile RT'yi ana tehditler olarak belirlemişti. AB, son dönemde Rusya'nın en büyük medya kuruluşlarına karşı yaptırımlar uygulayarak yayınlarını Avrupa Birliği sınırları içerisinde yasaklamıştı. Ancak söz konusu bu kararlar, AB ülkelerindeki medya pazarlarından sorumlu ulusal düzenleyici kurumlara veya mahkemelere herhangi bir başvuruda bulunulmadan alınmıştı.