‘Gümrük Birliği Anlaşması Türkiye’yi bağımlı hale getiriyor’
“Türkiye 1996 yılında AB Gümrük Birliği’ne girdi. Sonuç itibariyle burada bir sanayinin gelişmesini inanılmaz ölçüde engelledi. Gümrük Birliği’ndesiniz ama Gümrük Birliği ile ilgili karar alma mekanizmalarında siz yoksunuz. Siz olmadığınız için Avrupa Birliği başka ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapıyor, gümrük tarifesi uygulamıyor ama siz ona dahil değilsiniz. Çünkü siz karar merciinde değilsiniz. Avrupa bu Gümrük Birliği Anlaşması’nda tarımı dışarıda bıraktı. Tarım ürünlerini kapsamıyor. Avrupa Birliği ‘Ben kendi çiftçimi koruyacağım’ diyor, sen diyemiyorsun. Sadece bu da değil, dış ticaret açığına neden oldu. Bir başka sonucu da ekonomik kırılganlık. Avrupa Birliği bir buhrana girerse Türkiye de giriyor. Çünkü ticaretinin büyük bölümünü Avrupa Birliği ile yapıyor. Sizi Avrupa Birliği’ne almıyorlar, almayacaklar da. Gümrük Birliğine sizi dahil ediyor, ‘Ticaretini benle yap. Aman ha sen bir yere gitme Türkiye’ diyor. Çünkü aynı zamanda iyi de bir pazar. O yüzden sizi içine almıyor ama bu Gümrük Birliği’ne dahil ediyor. Bir anlamda bağımlı hale geliyorsunuz. Borçlanmamıza sebep olan mali tablonun ortaya çıkmasına da bunlar sebep olmuş.”
‘Gümrük anlaşmaları sömürge aracı olarak kullanılıyordu’
“Kapital sistemin yavaş yavaş ete kemiğe büründüğü 19. yüzyıl dönemlerinde Gümrük meselesi bir anlamda yarı sömürge ya da sömürge haline getirme için bir araç olarak kullanılıyordu. Bakıldığında bunun en büyük mağdurlarından biri Türkiye. Çünkü yakın tarihimizde Balta Limanı Anlaşması var. Osmanlı gümrüklerinde dışarıdan gelen İngiliz mallarına gümrük vergisi sıfırlanmadı ama o kadar cüzi bir rakama ulaştı ki buradaki yerli üretici ürettiğinde 12 akçe vergi veriyorsa İngilizler 3 akçe verdiler. Osmanlı coğrafyası çok geniş bir coğrafya. Siz buraya ürününüzü getiriyorsunuz ve çok cüzi bir vergi oranına tabiisiniz. Bunun sonucunda zaten sanayide gecikmiş olan bir Osmanlı, bununla birlikte elinde var olan iş gücünü de işletmeleri de kaybetmeye başladı. Gümrüğü kaldırınca buradaki üretici dışarıdan gelen adamla rekabet edemiyor. Üreticiniz çöküyor; tekstil-dokuma sektörü, deri sektörü, tarım, demir-çelik, el sanatları çökmüş… 56 tezgâh zamanla 2’ye düşmüş. Bununla birlikte sanayileşemiyorsunuz da.”