Gazze'nin inşası planını uzmanı değerlendirdi: Katar, ateşkeste aslında ABD'yi temsil ediyor
Arap Birliği Zirvesi'nde Arap ülkeleri liderleri, Filistin meselesini ele aldı. Mısır'ın hazırladığı Gazze'nin yeniden inşası planı kabul edildi. Zirve sonuçlarını Sputnik'e değerlendiren Dr. Ali Semin "Mısır ve Ürdün'ün en büyük çekincesi gelecekte İsrail'e toprak kaybı" diyerek ABD'nin son günlerde Hamas'la doğrudan temas ettiğini vurguladı.
Sitede okuMısır'ın, Gazze'nin yeniden inşası için hazırladığı 53 milyar dolarlık "Arap planı" 4 Mart günü Olağanüstü Arap Ligi Zirvesi’nde kabul edildi. Zirveye, Arap ülkelerinden kimi devlet başkanı düzeyinde katılırken kimi Arap ülkesi ise dışişleri bakanları düzeyinde katıldı. Zirvenin sonuçlarını ve bölgedeki önemli ülkeleri, İstanbul Girişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, Sputnik’e değerlendirdi.
‘53 milyar Körfez ülkeleri için büyük bir para değil, Mısır için büyük bir meblağ’
Değerlendirmesine evsahibi ülke Mısır'dan başlayan Dr. Ali Semin, “Mısır’ın bu 53 milyar dolarlık Gazze’nin inşaası planı, önemli bir adım. Özellikle Trump'ın Gazze Planını açıkladıktan sonra ben hep şu yorumu yapmıştım, Trump'ın bu planına karşı ‘Arap ve İslam dünyasının Gazze'nin yeniden inşaatı için kendileri bir fon ayırmaları daha doğru olacaktır’. Belki bu konuda Trump'ı caydırma ihtimali olduğunu vurgulamıştım. Mısır'ın önerdiği proje içeriğine baktığımızda 53 milyar dolarlık bir maliyet çıkıyor. Bakın şunun altını çizmen gerekiyor, Trump seçildikten sonra Suudi Arabistan Veliaht Prens Bin Selman'ı arayarak 600 milyar dolar yatırım talep etmişti. Bir trilyona çıkaracağını da açıklamıştı. Yani 53 milyar dolar aslında Katar gibi körfez ülkeleri için çok büyük bir para değil ama Mısır için büyük bir para aslında” ifadelerini kullandı.
‘Mısır, Gazze’de bir uluslararası barış gücü oluşmasını istiyor’
Mısır'ın bölgedeki isteğini belirten Semin, “Genel değerlendirme çerçevesinde baktığımızda Mısır'ın ilginç bir talebi var. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararıyla Batı-Şeria’da ve Gazze'de bir ‘uluslararası barış gücünün oluşmasını’ istiyor. İkincisi, ortak bir yönetim istiyor bu planın içerisinde. Yani bu plan ‘Amerika'nın işine yarıyor’ demelerinin sebeplerinden bir tanesi de Hamas'ın bu plan içinde pasifize edilmesi. Yani bu planın temelinde Hamas'la ortak bir şekilde bir Gazze yönetiminin önermesi yatmaktadır” ifadelerini kullandı.
'ABD artık Hamas'la doğrudan görüşüyor'
ABD-Hamas ilişkilerini değerlendiren Dr. Ali Semin şunları kaydetti:
“Trump daha çok ekonomik bağlamda bakıyor. Bir de daha yeni biliyorsunuz Hamas'ı tehdit etti. Hatta şu anda ABD artık Hamas'la doğrudan görüşüyor. Eskiden biliyorsunuz daha önceki süreçlerde Mısır ve Katar üzerinden görüşme yapılıyordu ama bu son bir hafta içerisinde artık doğrudan görüşme yapacaklar ve Amerikalı rehineleri serbest bırakılmasını isteyecekler. O zaman eğer ki Hamas buna karşı çıkarsa Hamas'a ciddi anlamda baskı kuracaklar.”
7 Ekim’den bu yana Filistinlilerin ilk başlarda Hamas’a ‘tepkili olduğunu’ belirten Semin, görüştüğü Filistinlilerden edindiği son izlenimleri aktardı:
“Filistinliler, ‘Hamas bizim için yegane tek umut haline geldi’ diyorlar. Trump’ın tehditleri aslında Hamas'ın desteğini ve popülizm gücünü daha çok arttığını söylemek lazım. Çünkü diyorlar ki ‘eğer Hamas olmasa biz burayı terk edip başka ülkelere mülteci olarak gitmek zorunda kalırız’. O yüzden tek direniş gücü olduğu için Hamas'ı destekliyorlar.”
'Katar, ateşkeste aslında ABD'yi temsil ediyor'
Ortadoğu uzmanı Dr. Semin, Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi’ne katılan ülkeleri şöyle değerlendirdi:
“Mısır, Arap dünyasını temsil ediyor bu ateşkes sürecinde, Katar ise aslında ABD'yi temsil ediyor. Çünkü Katar, Amerika'ya daha yakın duruyor bu süreçte. Aslında birçok Hamas yetkilisinin Katar'da yaşamasıyla Katar, bir baskı gücü de elde etmiş oluyor.
Bir de unutmayalım Amerika'nın en büyük askeri üssü Katar'dadır. Yani ABD’nin en geniş askeri üssü burada olmasına rağmen Katar nasıl Hamas yetkililerini koruyabiliyor ya da orada tutabiliyor? Bunlar, ABD'ye bir diyalog kanalı sağlıyor ve aynı zamanda Katar’a Hamas üzerinden bir baskı unsuru kurulmasını sağlıyor.”
'Suriye’de ciddi anlamda çatışmalar var'
“Ben Ahmet Şara’yı dinledim. Ahmet Şara ‘bu plan aslında bütün Arap ülkeleri için bir tehdittir’ dedi. Ama netice olarak baktığımızda son iki gündür Suriye'de çok ciddi anlamda çatışmalar var” diyen Ali Semin, Şara’nın açıklamasını Suriye’deki güçler ve ortaya çıkan çatışmalar üzerinden değerlendirdi:
“8 Aralık'tan bu yana Süveyda bölgesinde Durziler var, oraya bu yeni yönetimin güvenlik güçlerinin girişlerine izin verilmedi.”
'Suudi Arabistan, Hamas olunca farklı bir tavrı var, Gazzeliler olunca farklı'
Ortadoğu Uzmanı Semin, Suudi Arabistan'ın bölgedeki olaylara dair bakışını şöyle yorumladı:
“Suudi Arabistan tavrı bu konuda netti. Muhammed bin Salman kesinlikle buradan Gazzelilerin çıkmasını hiçbir şekilde çıkmasını istemiyor. Suudi Arabistan'da çok şiddetli bir şekilde karşı çıkıyor. Ve bunun neticesinde baktığımızda çok ciddi anlamda bir desteği de var aslında Gazze’ye.
Şimdi Suud Arabistan'ı burada durduran bir mesele var. Suudi Arabistan'ın Hamas’ı Müslüman Kardeşler olarak görüyor. Müslüman Kardeşler de Körfez İşbirliği Konseyi terör örgütü olarak tanımaktadır. Onun için buradaki sürece baktığımızda en büyük sorunlardan bir tanesi Suudi Arabistan'ın Hamas'la olan ilişkileridir.
Hamas'ı daha çok siyasi yapıya dönüştürmek istiyorlar. Suudi Arabistan açısından Hamas olunca farklı bir tavrı var, Gazzeliler olunca farklı bir tavrı var.”
'Mısır ve Ürdün'ün en büyük çekincesi gelecekte İsrail'e toprak kaybı'
Ürdün’ün en büyük endişesinin gelecekteki bir toprak kaybı olmasını belirten Semin “11 Şubat'taki Kral Abdullah'ın Washington ziyareti, Trump'la görüşmesi, tam ikinci bir Zelenskiy olayıydı aslında. Aynısını yaşadı. Zelenskiy ile belki daha göz önünde tartışmalar oldu ama Kral sonuçta tavrını ortaya koydu orada. Ürdün ve Mısır’ın en büyük çekincesi aslında şu şekilde değerlendirmek gerekiyor, İsrail Gazze’yi alırsa yarın bir gün gelecekler ‘gelin sizde bir parçanızı verin, İsrail toprağı olsun’ diyecekler” ifadeleriyle değerlendirdi.