‘Bölgenin bazı ülkeleri daha tehlikeli bir bedel ödeyecek’
“Trump’ın yaptığı plana baktığımız zaman 5 Kasım’dan bu yana aslıda Ortadoğu’da çok şey değişti. 20 Ocak’ta göreve başladıktan sonra ‘Ortadoğu’ya nasıl şekil vereceğini’ sergilemeye çalışıyor. Daha önce ‘blöf mü yapıyor?’ diye soruyorlardı. Ama Ürdün Kralı ile görüştükten sonra bunun blöf olmadığını ortaya koymaya çalıştı. Ben bunun blöf olmadığını başından beri söylüyorum.
Trump ile beraber Ortadoğu Biden döneminden daha farklı bir döneme girdi. Trump’ın ikinci dönemiyle değil, bir ‘ikinci Trump’ ile karşı karşıyayız. Bu bölgenin bazı ülkeleri daha tehlikeli bir bedel ödeyecek. Bu toprak meselesi sadece Ortadoğu ile ilgili değil. Kanada’ya da Panama’ya da aynı şekilde söylüyor. Devlet kavramını yok ediyor, ulus devletleri yıkmaya çalışıyor. Genel olarak Ortadoğu’da bazı bölgelerde ulus devlet olmadığı için, Arap dünyasında bir şekilde başarma ihtimali yüksek olabilir ya da kısmi de olsa plana koyduğu stratejilerini gerçekleştirebilir. Ama bunu kendi çevresinde yapamayacağının altını çizmekte fayda var.”
‘Yarın öbür gün Suriye’nin şu parçası şunların olsun diyecek’
“Bazı yorumcular ‘Trump geldikten sonra Netanyahu gidecek. Trump İsrail’e desteğini kesecek, barış gelecek’ diyorlardı. Türkiye’de dikkat ederseniz Trump’ın gelmesini isteyenler vardı. Ama bunun bizim için çok tehlikeli olduğunu görüyoruz. Bu Gazze meselesi çok kolay bir mesele değil, bu konuya çok dikkat çekmek gerekiyor. Gazze’deki bu plan gerçekleşirse yarın öbür gün ‘Suriye’nin şu parçası şunların olsun’ diyecek, ‘Lübnan’ın Güneyi İsrail’in olsun’ deme ihtimali çok yüksek. Bunun dışında Mısır’ın Sina Yarımadası daha önce 1979’a kadar İsrail işgali altındaydı, sonra anlaşma ile geri iade etmişti. ‘Sina Bölgesi çok turistik bir bölgedir. Biz burayı kalkındıralım. Burası da İsrail toprakları olsun’ diyor.
Dikkat ederseniz ‘İsrail harita üzerinde çok küçük, daha geniş olması gerekiyor’ şeklinde bir turum sergiliyor. Bu blöf yapıyor diye algılanmamalı. Bana göre bu ciddi bir plan ve bunu hayata geçirmek istiyor.
Aslında ABD bugüne kadar Ortadoğu’da bütün savaşların, çatışmaların, krizlerin dolaylı bir parçasıydı, destekçisiydi. Trump dönemiyle ABD doğrudan savaşların parçası olacak. Trump, ‘Ukrayna savaşını ben bitireceğim’ dedi. Sen savaşın parçası değilsen nasıl bitirebilirsin? Diplomaside ara buluculuk var ama bu kadar özgüven olmaz. Trump dönemini ekonomik, askeri tehdit ve doğrudan Amerikan müdahalesi olarak okuyabiliriz. Biden döneminde İsrail’e ciddi silah, para ve diplomatik destek verdi. Ama artık ‘Sadece silah vermeyeceğiz, biz bu sürecin parçasıyız’ diyorlar. Amerika’nın yapmak istediği işgalin başka bir ismidir.”
‘Büyük İsrail projesinin parçası olarak bakmak lazım’
“Biz yıllardır İsrail’i konuştuğumuzda Batı Şeria’da yerleşimcileri konuşuruz. Artık bu yerleşimcileri daha da resmileştirip buna Büyük İsrail Projesi’nin bir parçası olarak bakmak lazım. Trump’ın istediği Amerikan gücünü herkesin hissetmesi ve kabul etmesi. ‘Ya kabul edecekler ya da bizimle çatışacaklar’ diyor. Dünyada yeni dünya sistemini nasıl düzenleyecek? Şu ana kadar bir kriz çıkmıyor. Tepkiler var ama bir savaş, çatışma tepkisi değil. Sadece bir ses yükseltme tepkisidir. Ama belli bölgelerde çatışmaya yol açarsa burada çok sıkıntıya gireceğini düşünüyorum.
Kral Abdullah’ın durumunu gördünüz, çok acı bir durum. Kral Abdullah daha önceki ilk döneminde de Trump’la görüşen ilk Arap lideriydi. Şimdi de görüşmede ilk Arap lideri oldu. Dikkat ederseniz Sisi görüşmesini hemen askıya aldı, aynı konuma düşmek istemedi. Diğer Arap ülkeleri de görüşmeden çekiniyorlar. Bu adam herkesin önünde hiçbir plan söylemiyor, belki de içeride konuştuğu şey ile dışarıda konuştuğu aynı değil. Buna da tepki veremedi orada tam anlamıyla.”
‘Arap dünyası kendi iç kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor’
‘Bakış açısı zaten hepsi Arap değil mi’
“Bunu sadece Trump’la da ilişkilendirmemek lazım. Tarihi bilgisi olan, Ortadoğu’yu çalışan biri olarak söylüyorum bunu; 1970’li yıllarda da ‘Ürdün’ü Filistin devleti olarak yapalım’ dediler. ‘Ürdün zaten Batı Şeria değildi, Doğu Şeria’ydı. Daha önce Kral Hüseyin için İngilizlere, Fransızlara, Osmanlılara karşı bize destek oldu. Biz bunlara bir devlet verdik. Ama bu devletin aslında Filistin olması gerekiyor’ şekline getirmek istiyorlar. 1958-1961 yılları arasında Suriye birleşmişti, 1950’li yıllarda aynı şekilde Irak ile Ürdün birleşme kararı almışlardı ama Bağdat Paktı’ndan dolayı, oradaki iki kutuplu dünya sisteminden dolayı başaramamışlardı. Bu sürece baktığımız zaman Arap dünyasındaki ‘Bu iki Arap ülkesini bir Arap ülkesi yapalım. Zaten sizin sloganınız da Arap milletinin birliği değil mi? Nasıl Birleşik Arap Emirlikleri varsa burada da Birleşik Arap Devleti olsun. Filistinlileri alın, Mısır ile de birleşin’ deniyor.
Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Arap ülkelerini Fransızlar ve İngilizler’den bağımsızlıklarını kazandıkları sürece baktığım zaman hep şunu görüyorum; eninde sonunda iki Arap ülkesini bölerek bir Arap ülkesine dönüştürmek.”
‘Arap ülkelerinin önünde üç seçenek var’
“Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu var. Neom diye bir bölge oluşturuyor. Arap ülkelerinde çok önemli bir değişim daha var; Irak başbakanı bir proje açıkladı, bir kent daha kuruyoruz dedi. Bu kenti kurma sebeplerine onlar yatırım, istihdam diyorlar. Ama 2 milyon 350 bin Gazzeli var. Mısır ‘2 milyonu kabul edemem. 500 bin sende, 500 bin Ürdün’de olsun. Katar’ın zaten az nüfusu var, toprağı çok, Katar’a da verelim’ diyor. Şu anda Ürdün ve Mısır ile başlatıldı ama eğer bunlar yapamazlarsa kısmen kabul edecekler kısmen de bunu diğer Arap ülkelerine taşıyacaklar. Buna Suudi Arabistan, Katar, Irak adaydır. Bunların temel amacı Gazze’yi Filistinlilerden temizlemek, Filistinlileri de sürgüne göndermek istiyorlar.
Hangi ülke tartışmasından ziyade bunu yapıp yapmayacaklarını düşünmek gerekiyor. Bana yapacaklar gibi geliyor. Çünkü bunların geri dönüşleri yok, evleri yıkılmış. Şu anda Gazze’nin yüzde 80’inin yok edildiğini görüyoruz. ‘Vatanlarını bırakmazlar’ diyenler var. Bu vatan meselesi değil. Vatanlarını nasıl savunacaklar? Arap ülkeleri, İslam dünyası bir silah mı veriyor? Bu yardım tırları ile bu savaşın yürütülmediğini hepimiz biliyoruz. Biraz da elimizi taşın altına koyup öyle konuşmamız lazım.
Arap ülkelerinin önünde 3 seçenek var; birincisi: Mısır dahil normalleşenler İsrail ile ilişkilerini askıya alacaklarını ya da tek taraflı olarak bu normalleşmeyi bitireceklerini bildirmeleri lazım; ikincisi: savaşı göze almaları lazım; üçüncüsü: teslim olmak lazım.”